İtalyanlar Yapı Kredi'deki paylarını neden satıyor
Hafta içinde toplu işten çıkarmalarla gündeme gelen Yapı Kredi Bankası hafta sonu başka bir gelişmeyle yine gündemdeydi.
Hafta içinde toplu işten çıkarmalarla gündeme gelen Yapı Kredi Bankası hafta sonu başka bir gelişmeyle yine gündemdeydi.
Uluslararası haber ajansı Reuters hafta sonunda Türk ekonomisini yakından ilgilendiren bir habere imza atarak ülkenin en büyük sanayi ve finans topluluğu olan Koç Holding ile İtalya’nın en büyük bankacılık Grubu UniCredit’in Yapı Kredi Bankası’ndaki ortaklığını sona ermek üzere olduğunu yazdı.
Ajans üç farklı kaynağa dayandırdığı haberde UniCredit’in küçülme politikası çerçevesinde, elindeki yüzde 41’lik hisse senedini Koç Grubu’na devredeceğini belirtti. Ayrıca bunun ne İtalyanlar ne de Türk tarafına doğrulatılamayan bir bankacılık kulisi olduğunu da yazdı.
Yunanistan bir kenara bırakılırsa, Avrupa’da 2010 yılından itibaren yaşanan bankacılık krizinde, en olumsuz etkilenen finans kuruluşlarının İtalyan bankaları olduğu biliniyor. Bunları İspanyollar ve Fransız bankaları takip ediyor. Aradan geçen dokuz yılda durumu toparlamakta en çok zorlananların başında yine İtalyan bankaları geliyor.
Koç’un Yapı Kredi’deki ortağı UniCredit ise krizde en çok yaralanan bankaların başında geldiği için toparlanmak amacıyla sık sık varlık satışı yapıyor.
Banka son 10 yıl içinde pek çok yurt dışı iştirakini sattı ve küçülme yoluna gitti. Bu süreç içinde Yapı Kredi hisseleri de UniCredit’in en karlı yatırımı olarak her zaman satış söylentileri içinde yer aldı.
Yani UniCredit’in Yapı Kredi’yi satacağıma yönelik benzer spekülatif haberler yaklaşık 10 yıldır gündemden düşmüyor. 2011 yılında UniCredit’in Yapı Kredi’deki hisseleri satacağına ilişkin yine ‘çok ciddi’ olarak lanse edilen iddiaları dönemin Yönetim Kurulu Başkanı Mustafa Koç ‘Unicredit CEO'su Federico Ghizzoni kadim dostumdur. Kendisiyle çok yakın çalışmalarımız oldu ve devam ediyoruz. Böyle bir şey olacağı zaman ilk bizim haberimiz olur. O bakımdan şu anda kesinlikle böyle bir olay söz konusu değil’ sözleriyle reddetmişti.
Ancak ne yazık ki Mustafa Koç 2016 yılında yaşamını yitirdi. ‘Kadim dostum’ dediği Ghizzoni ise aynı yıl UniCredit’in başından uzaklaştırıldı. Yerine ise Jean Pierre Mustier adında bir Fransız atandı.
Mustier, göreve gelişinin ardından Yapı Kredi’deki ortaklıkları için herhangi olumsuz bir çıkışta bulunmadı. Ancak bankayı öyle bir diyete soktu ki, UniCredit’in ‘Artık bunu da satmaz’ diyebilecek herhangi bir varlığı kalmadı. Mustier’in özellikle bu yıl giriştiği katı hamleler birçok tabuyu yıktı.
Örnek vermek gerekirse kökenleri 1473’e dayanan bankanın İtalya ve Avrupa’nın sekiz ülkesinde bulunan ofis ve şubelerinde yer alan yaklaşık 60 bin sanat eserinden oluşan UniCredit Sanat Koleksiyonu satışa çıkarıldı. Pek çok tanınmış ressam ve heykeltraşın eserlerinin bulunduğu koleksiyonun bir bölümünün satışından 50 milyon euro gelir sağlandı. UniCredit her ne kadar bu satışlardan elde edilecek gelirle başka sosyal projelere destek verileceğini belirtse de buna inanmamak için daha fazla delil var.
Banka sadece bununla da kalmadı. Son birkaç ay içinde İtalya’da bulunan çok önemli varlıklarını elden çıkardı. Bunlar arasında internet üzerinden finans hizmetleri veren ve İtalya’da son yılların en parlak işlerinden biri sayılan Finenco ile İtalyan yatırım bankacılığındaki öncü rolü nedeniyle bankaların bankası olarak adlandırılan Mediobanca’daki hisseler yer alıyor. Satılan şirketlerin konumu ve sembolik özellikleri, UniCredit’in içinde bulunduğu sıkıntılardan kurtulmak için nelerden vazgeçtiğine dönük önemli bir gösterge olsa gerek.
Unicredit iki satıştan yaklaşık 2 milyar dolar gelir elde etti. Bu kazançlar batık krediler ve zombi şirketler konusunda Türkiye’ ile benzer özellikler taşıyan İtalyan bankacılık sisteminde pek çok kez benzerini gördüğümüz gibi UniCredit’in sermayesini güçlendirmek için kullanılacak.
Bu anlattığımız etkenler Mustafa Koç’un ‘İtalyanlar Yapı Kredi’yi satmaz’ dönemindeki şartlardan çok farklı bir dönemde olduğumuzu kanıtlıyor. Ama UniCredit bugüne kadar ısrarla elinde tuttuğu ve uzun yıllar elindeki en başarılı aktifi olan Yapı Kredi’yi şimdi satarak zarar etmez mi?
2010 Kasım’ında Yapı Kredi Bankası’nın piyasa değeri 20 milyar doları aşarak rekor kırarken, UniCredit’in elindeki senetlerin değeri 8 milyar doları geçiyordu. 2013’te Gezi olayları henüz patlak vermişken UniCredit’in hisselerinin değeri 7 milyar dolara yaklaşıyordu. Bu kadar iyi fiyatlar varken Türkiye’den çıkmayan UniCredit şimdi bankanın değeri 3.7 milyar dolara inip elindeki hisseler sadece 1.55 milyar dolara inmişken neden satıyor?
Sanırız UniCredit’le ilgili yukarıda anlattığımız durum konunun İtalyan ortak açısından neden gündeme gelmiş olabileceği hakkında bir fikir vermiştir. Ayrıca UniCredit’in Koç’la bankacılık ortaklığının 2002 yılına dayandığı ve Yapı Kredi’nin daha sonra cazip koşullarla bünyeye katıldığını hatırlatmakta fayda var. Yani deyim yerindeyse UniCredit Türkiye’de bankacılığa ‘topraktan girdi’ ve ucuza mal etti. Bu nedenle şimdi satsa bile zarar ettiğini kimse söyleyemez.
Diğer taraftan konunun Türkiye ve Yapı Kredi açısından taşıdığı farklılıklar da var. Bunlar da en az İtalyan ortağın durumu kadar karamsar olabilir.
Türkiye’nin üçüncü büyük özel bankası konumundaki Yapı Kredi ülkede son bir yıldır yaşanan krizden en olumsuz etkilenen finansal kuruluşlardan biri.
Bankanın toplam 62 milyar TL sorunlu kredisi var. Bu onu nominal olarak en fazla riskli kredi taşıyan banka yapıyor. Ayrıca Denizbank’tan sonra en kötü özkaynak/sorunlu kredi rasyosuna sahip banka haline getiriyor. Ayrılan karşılıklardan ari şekilde hala öz kaynaklarından daha fazla bir riskli krediyle boğuşuyor.
Bu açıdan bakarsak Yapı Kredi’nin Koç-Unicredit ortaklığındaki en zor günlerini yaşadığını söyleyebiliriz. Ülkenin ekonomik şartları da düşünüldüğünde Koç Grubu, Yapı Kredi için en çok taze sermaye ihtiyacı duyduğunda yabancı ortağı tarafından yalnız bırakılıyor. Hatta satış bedeli de düşünüldüğünde Koç’un elinde Yapı Kredi’ye koymak için altın değerinde bulunan taze sermayenin yabancı ortak tarafından alınması söz konusu. Bu elbette Koç açısından sıkıntılı bir süreç. (Ahval - Can Teoman)
YORUM YAZ