Çay tarımı, Rize, Artvin, Trabzon, kısmen Giresun ve Ordu şehirlerini kapsayan 787 bin dekar alan üzerinde yaklaşık 182 bin üretici aile tarafından yapılıyor.
Bu üretimin en büyük alıcısı ise Çay İşletmeleri Genel Müdürlüğü (ÇAYKUR).
1985'te yaş çay üretiminin en büyük alıcısı yüzde 95 ile ÇAYKUR iken bu oran özel sektörün payının artmasıyla yüzde 52'ye kadar düştü.
Diğer yandan ÇAYKUR'un sürekli artan zararı, dünyanın kişi başı en çok çay tüketen ülkesi Türkiye'de kurumun gidişatı açısından soru işaretleri doğuruyor.
Türkiye Büyük Millet Meclisi (TBMM) Kamu İktisadi Teşebbüsleri (KİT) Komisyonu'nun Nisan ayındaki toplantısında açıklanan verilere göre ÇAYKUR 2020'de 547 milyon TL zarar etti.
Uzmanlara göre ÇAYKUR'un çayın en çok tüketildiği ülkelerden birinde, sektörün önemli bir oyuncusuyken zarar etmesi anlaşılması güç bir durum.
'Bu koşullarda kâr etmemesi tuhaf'
Ailesi de çay üreticisi olan araştırmacı Fatma Genç, "ÇAYKUR'un şu koşullarda kâr etmemesi tuhaf" diyor.
ÇAYKUR, 2017'den beri sürekli zarar açıklıyor.
2015 yılında 22,7 milyon TL kâr etmişti. 2016 yılında da 82,1 milyon TL kâr eden kurum, 2017 yılında ise 267,7 milyon lira zarar etti.
Zararı 2018 yılında 657 milyon, 2019'da ise 635 milyon lira oldu.
BBC Türkçe'ye konuşan Genç, "Üreticiden çayı alıyor, işliyor, fabrika yatırımı yapıyor, bundan dolayı zarar ediyor gibi bir şey diyemiyoruz" diyor.
6 Nisan'da düzenlenen TBMM KİT Komisyonu toplantısında CHP Amasya Milletvekili Mustafa Tuncer de benzer bir tespitte bulundu.
Tuncer, Sayıştay raporlarına atıfta bulunarak ÇAYKUR'u "neredeyse iflasa sürükleyen bu zararın"; büyük harcamalar, kamulaştırma masrafları, özel sektörden fabrika alınması, çay bahçelerinin yenilenmesi gibi yatırım kalemlerinden kaynaklanmadığını vurguladı.
'Amaç dışı harcamaları fazla'
Araştırmacı Fatma Genç, Sayıştay raporları ve ÇAYKUR'un faaliyet raporlarına atıfta bulunarak kurumun amaç dışı harcamalarının fazla olduğunu söylüyor.
Genç, buna örnek olarak ÇAYKUR'un reklam ve promosyona yaptığı harcamaların büyüklüğünü gösteriyor:
"Nakit akışını sağlayamadığı için sürekli bankalardan kredi alarak borçlarını ödediği görülüyor. Borçlarının nasıl yaratıldığına bakıyorsunuz, pazarlama yapma kabiliyetine sahip bir kurum iken pazarlama işlerini bayiler aracılığıyla başka kurumlara, yan şirketlere yaptırıyor. Bu şirketlerden çıkan zararı da kendisi üstleniyor."
Muhalefet partilerinin milletvekillerine göre ÇAYKUR'un stevia bitkisiyle ilgili çalışmalar için yaptığı 16 milyon TL'lik harcama boşa yapılan yatırımlarından biri.
KİT Komisyonu'nun muhalefet partilerinden olan üyeleri, Güney Amerika menşeili bir bitki olan stevia'nın Doğu Karadeniz bölgesinde yetiştirmeye uygun olmadığının bilinmesine rağmen bu harcamanın yapılmasını eleştiriyor.
Üreticiye ödemelerin kredi çekilerek yapılması
Türkiye'de çay üretimi, işgücünün daha ucuz olduğu diğer üretici ülkelere göre pahalı.
Hükümet ve ÇAYKUR tarafından bugüne kadar kurumun zarar etmesine gerekçe olarak üreticilere yaş çay için yapılan ödemeler ve bu ödemeler için kredi çekilmesi gösterildi.
Habertürk gazetesinin 2019 tarihli "ÇAYKUR neden zarar etti?" başlıklı haberinde, ÇAYKUR'un zararına neden olarak rekor miktarda yaş çay alınması ve ödemelerin yüksek faizlerle borçlanılarak yapılması gösterildi.
Haberde seçim zamanı çayın fiyatının yükseldiği vurgulanarak ÇAYKUR'un çay fiyatlarına iki defa zam yaptığı aktarıldı.
ÇAYKUR, bu bedeli ödeyebilmek için kredi çekti, faizlerde yaşanan artışlarla da kurumun finansman giderleri yükseldi.
'Siyaset üstü konumlandırılmalı'
Bloomberg HT ekonomi kanalının tarım editörü İrfan Donat, ÇAYKUR'un da çoğu KİT'te olduğu gibi operasyonel sorunlar, finansal maliyetlerin yüksek olması , stok tarafındaki planlamanın eksikliği ve insan kaynakları yönetimindeki sorunlar nedeniyle zarar ettiğini vurguluyor.
BBC Türkçe'ye konuşan Donat'a göre ÇAYKUR'un tekrar kâra geçebilmesi için siyaset üstü konumlandırılması gerekiyor.
"Bölgede üretim yapanlarla konuştuğunuz zaman çay alımındaki kalite kriterlerinden tut da fiyatlamaya kadar siyasetin belirleyici olduğunu görüyorsunuz" diyen Donat, ÇAYKUR'un özerk ve hesap verilebilir bir yapıya kavuşturulması gerektiğini söylüyor.
Depolarda bekleyen çaylar küflendi mi?
ÇAYKUR'a yöneltilen eleştirilerden bir başkası da çayların depolarda bekletildiği, kimilerinin de çürüdüğüne dair.
Sözcü gazetesi Sayıştay raporuna atıfla bu yılın başında yaptığı haberinde ÇAYKUR'un 20 ton organik çayın küflenmesine neden olduğunu ve bu çayların imha edildiğini belirtti.
ÇAYKUR ise bu haberleri reddederek 2015-2016'da aşırı yağışlar ve yaşanan seller nedeniyle zarar gören ve usulü gereğince imha edilen 20 ton çay dışında zarar gören veya imha edilen herhangi bir çayın olmadığını açıkladı.
ÇAYKUR yine aynı açıklamada haberlerde iddia edilenin aksine stoklarının makul seviyede olduğunu belirtti.
Geçen ay düzenlenen KİT Komisyonu toplantısında ise CHP İzmir Milletvekili Atilla Sertel bu iddialara atıfta bulunarak, "Sayıştay'ın 2019 raporundan bir örnek vermek istiyorum. Sayıştay, 2015-2016 üretimi 20 tona yakın organik çayın küflendiğini, bu nedenle 218 bin liralık bir zarar oluştuğunu söylüyor. Sayıştay mı doğru söylüyor, siz mi doğru söylüyorsunuz?" dedi.
Dünyanın en doğal çayı olmasına rağmen çay ithal ediliyor
Türkiye'deki çay bahçelerine kış aylarında kar yağdığı için zararlı oluşumu baskılanıyor, bu sayede zirai ilaçlama yapılmasına gerek kalmıyor.
Bu da Türkiye'de üretilen çayın dünyanın en doğalı olmasını sağlıyor.
Rize Ticaret Borsası'na göre bu sayede Türk çayı iyi bir tanıtımla dünya pazarında en pahalı satılan, en kaliteli çay olabilir.
Ancak buna rağmen Türkiye çayda net ithalatçı konumunda.
Tarım ve Orman Bakanlığı verilerine göre 2019'da 19 bin ton çay ithal edilirken 4 bin ton çay ihraç edildi.
Bu da Türkiye'yi çay ithalatında dünyada 25'inci sıraya, çay ihracatında ise 31'inci sıraya konumlandırıyor.
En son olarak Cumhurbaşkanlığı kararıyla Türkiye'den çok daha az çay üreten Azerbaycan'dan 300 ton çay alımının önü açılmıştı.
2021 raporunda Rize Ticaret Borsası, çay üretiminden alınan verimin artırılabilmesi için öncelikli olarak kalitesi düşen çay bahçelerinin yenilenmesi gerektiğini vurguluyor.
Aynı zamanda ÇAYKUR'un bankalardan kredi alarak ödeme yapmasının önüne geçmek için 12 aya yayılan kademeli ödeme sisteminin getirilmesi ve çay yasasının çıkarılması gerektiğini belirtiyor.
Özelleştirilmesinin önü mü açılıyor?
Muhalefet milletvekilleri, ÇAYKUR'un 2017 yılında Varlık Fonu'na devredildiğinden beri zarar ettiğini özellikle vurguluyor.
Kimilerine göre ÇAYKUR'un zarar etmesiyle Türkiye Şeker Fabrikaları'nda olduğu gibi özelleştirilmesinin önü açılıyor.
CHP Ordu Milletvekili Mustafa Adıgüzel Ekim ayında Halk TV'ye yaptığı açıklamada, "Kamu İktisadi Teşebbüsleri önce zarar ettiriliyor, sonra da satışa çıkarılıyor. Bu bir yöntem aslında" dedi.
Araştırmacı Fatma Genç de ÇAYKUR'un Varlık Fonu'nda olmasının statüsünü belirsizleştirdiğini aktarıyor.
Uzun bir süre genel müdür ataması yapılmayan ÇAYKUR için, "Ne yaptığı ve amacı belli olmayan bir kurum" diyen Genç, ÇAYKUR'un zarar etmemesi için kurumsal faaliyetlerinin geri kazandırılması, denetleyici ve düzenleyici bir işlevde konumlandırılması gerektiğini belirtiyor.
ÇAYKUR'un değerli bir marka olduğunun altını çizen tarım yazarı İrfan Donat da KİT'ler için, "Bu kurumlar kamu zararı yazıyor ve bu zarar hepimizin cebinden çıkıyor" ifadesini kullanıyor.
Donat'a göre ÇAYKUR'un tekrar kâra geçirilmesi için durum tespiti yapılmalı, bilançosu doğru okunmalı ve giderlerde sıkıntının olduğu noktalar tespit edilmeli.