ABD kendi vatandaşlarının yurt dışı yatırımlarını mercek altında tutarken, yabancıların ülkedeki yatırımlarını, vatandaşı oldukları hükümetlere bildirmeyerek dünyanın en büyük vergi cennetine dönüşüyor.
Uluslararası vergi uzmanları, Ekonomik İşbirliği ve Kalkınma Örgütü (OECD) ile Avrupa Konseyi iş birliğinde hazırlanan "Vergi Konularında Karşılıklı İdari Yardımlaşma Anlaşması"nı imzalamayan ABD’nin, servetlerine yeni sığınak arayışına çıkan dünya zenginlerinin gözde adresi olduğuna işaret ediyor.
Bugüne kadar 100'e yakın ülkenin imzaladığı söz konusu anlaşma kapsamında oluşturulan "Ortak Raporlama Standartları" (CRS), üye ülkelerdeki finansal kuruluşların diğer ülke vatandaşlarına ilişkin hesap bilgilerini ilgili hükümetlere otomatik olarak bildirmesini öngörüyor.
Böylece servet sahiplerinin vergi yükünden kaçabilmek için başvurduğu denizaşırı off-shore hesaplarının tespit edilip vergilendirilmelerini sağlayacak anlaşmayı İsviçre, Cayman Adaları, Singapur ve Hong Kong gibi vergi cenneti olarak bilinen ülkeler bile imzaladı.Buna karşın ABD'nin tüm uluslararası baskılara rağmen anlaşmaya yanaşmaması tepki topluyor.
Sistem nasıl işliyor
Amerikan yasalarına göre, ülke dışında yaşayan yabancıların ABD sınırları içindeki yatırımlarından kazandıkları pasif gelirler vergiye tabi tutulmuyor. Daha da önemlisi bu gelirler, ABD'nin, OECD'nin bilgi paylaşım anlaşmasını imzalamaması nedeniyle yabancıların kendi ülkelerindeki vergi kurumlarına rapor edilemiyor.Böylece İsviçre ve Cayman Adaları gibi bölgelerdeki hesaplardan ABD'ye taşınan para, adeta tereyağından kıl çeker gibi vergiden kaçırılıyor.
ABD iki yüzlü davranıyor
Ancak ABD hükümeti, kendi vatandaşlarının yurt dışındaki mal varlıkları ve gelirlerini vergiden kaçırmasını önlemek amacıyla 2010 yılında Yabancı Hesaplar Vergi Uyum Yasası’nı (FATCA) çıkarttı.
FATCA’yla yabancı ülkelerdeki finansal kuruluşlarının, Amerikalı kişi ve kurumların sahip oldukları hesapları ABD vergi makamlarına raporlamasını şart koşan ABD, bu yasaya uymayan kuruluşlara yüzde 30 stopaj vergisi uyguluyor. Dolayısıyla ABD finansal piyasalarında işlem yapmak isteyen yabancı finans şirketleri, her seferinde ceza ödememek için FATCA'ya uymak zorunda kalıyor.
Merkezi Virginia'da bulunan Tax Analysts'in Kıdemli Vergi Politikası Uzmanı Robert Goulder, yaptığı değerlendirmede, ABD'nin, yabancı finansal kuruluşları kendisine bilgi vermeye zorlamasına rağmen aynı kuralı ABD'deki şirketlere uygulamamasını "iki yüzlülük" olarak nitelendirdi.
Goulder, "ABD, verdiği vaaza kendisi uymuyor. FATCA'nın uygulamaları karşılıklı değil. Yani ABD bankalarının, diğer ülkelerdeki bankalar gibi yabancı yatırımcılarla ilgili bilgileri paylaşması gerekmiyor. Bunun nedeni de açık; ekonomimiz bankalardaki yabancı yatırımlardan fayda sağlıyor" görüşünü paylaştı.
Hesapların yüzde 30'u yabancılara ait
Yabancıların ABD'deki yatırımlarının miktarına yönelik bir soru üzerine, Florida Bankacılar Derneğinin araştırmasına atıfta bulunan Goulder, bölge bankalarındaki mevduat ve tasarruf hesaplarının yüzde 30'unun ABD'de yerleşik olmayan yabancılara (non-resident alien) ait olduğunu aktardı.
Goulder, başta Miami olmak üzere Güney Florida'nın, Latin Amerika ve Karayipler'in finansal merkezi olduğunu, özellikle Kübalı ve Venezuelalı zenginlerin paralarını bu bölgedeki bankalarda tuttuklarını dile getirdi.
ABD'de yerleşik olmayan yabancılara ait banka hesaplarının, ülkenin her eyaletinde aynı seviyede bulunmasa da Wall Street'te daha da yüksek olabileceğine işaret eden Goulder, ABD’nin CRS’yi imzalamamasını, gizlilik ve vergi avantajı arayan yabancıların Amerikan finans sektörü için büyük önem taşımasına dayandırdı.
Goulder, "Amerika'nın politikası her ne nedenle olursa olsun iki yüzlü. Eğer X ülkesi, Y ülkesinden vatandaşlarının off-shore hesaplarıyla ilgili bilgi almak istiyorsa bu anlaşma karşılıklı olmalı. OECD ve AB bunun farkında, çünkü CRS'nin en önemli taahhüdü karşılıklı bilgi değişimini sağlamak. Ancak bu ilke FATCA'da yok. CRS çift şeritli, FATCA ise tek şeritli yola benziyor" ifadelerini kullandı.
ABD finansal gücünü kullanıyor
ABD'nin neden İsviçre gibi uluslararası baskıyla CRS'ye katılmaya ikna edilemediği sorusunu ise Goulder, "ABD, dünyanın en büyük finans sektörüne sahip ve bundan kaynaklanan pazarlık gücünü kullanarak uluslararası baskıları bertaraf edebiliyor. ABD'ye Hazine ve Dışişleri bakanlıkları düzeyinde baskı var. Yabancı yetkililer, ABD'li mevkidaşlarına 'Eğer size FATCA yoluyla bilgi vermemizi istiyorsanız bilgi paylaşımını karşılıklı yapalım' önerisinde bulunuyorlar. Ancak ABD'li yetkililer ellerini havaya kaldırıp, 'Elimize bilgi geçerse sizinle paylaşırız ama paravan şirketlerin ardında kimin olduğunu bilmiyoruz ve bu yasalar federal değil, eyalet yasaları olduğu için yapabileceğimiz bir şey yok' yanıtını veriyorlar" şeklinde yanıtladı.
Goulder, özellikle Meksika'nın bu konuda birçok girişimde bulunduğunu, ülkede orta ve yüksek gelire sahip birçok kişinin vergi ödememek için servetlerini ABD bankalarına yatırdığının ortaya çıktığını ifade etti.
Paravan şirketlerle gizlilik cenneti
ABD'nin CRS'ye katılmaması ülkenin vergi cennetine dönüşmesini sağlayan tek faktör değil. ABD yasalarının paravan şirketlere imkan tanıması da bu açıdan önemli rol oynuyor. ABD’deki bazı eyaletler, kurulan şirketlerin asıl hissedarları ya da sahiplerinin kayıtlara geçmesini gerektirmiyor.Yabancıların yatırım yaptığı varlık yönetimi şirketlerinin, ofislerini ABD'deki finans merkezlerinden yüzlerce mil uzaktaki Nevada, Wyoming ve South Dakota gibi metruk eyaletlere açmasının ardında da bu yatıyor. Bu durum, ABD'nin sadece vergi kaçırmak için değil kara para aklama faaliyetleri için de en çok tercih edilen ülkelerden biri olmasına yol açıyor.
Goulder, bu konuda da şunları söyledi:
"Para ilk başta Delaware, Nevada, Wyoming gibi eyaletlere geliyor ama buralarda kalmıyor. Bu eyaletler, paravan şirketlere imkan tanımasıyla ünlü gizlilik cennetleri. Çünkü bu eyaletlerde kurulan paravan şirketlerin arkasında kim var bulamazsınız. Bu şirketler bu yüzden buralarda kuruluyor ancak para ülkenin diğer bölgelerindeki yatırımlarla değerlendiriliyor. Gizlilik vergi kaçırmayı amaçlayanların 'olmazsa olmaz'ı. Bugünün küresel ekonomisinde gizlilik cenneti olmadan, vergi cenneti olunmaz. Uzun lafın kısası, ABD dünyanın en büyük vergi cenneti oldu."
ABD suçluların işini kolaylaştırıyor
Merkezi İngiltere'de bulunan bağımsız araştırma kuruluşu Tax Justice Network'ün Vergi Danışmanı Andres Knobel de AA muhabirinin konuya ilişkin sorularını yanıtladı.
Knobel, dünyanın en büyük vergi cenneti olma yolunda hızla ilerleyen ABD’nin, suçluların işini kolaylaştırdığını iddia ederek, "ABD, sahibi belirsiz anonim şirketleri ve bunlara ilişkin resmi kayıtların veya merkezi bir bilgi toplama sisteminin olmaması nedeniyle vergi kaçırmayı ve para aklamayı daha kolay hale getiriyor" diye konuştu.
Buna ilaveten ABD’nin birçok ülke ve finans merkezinin aksine OECD’nin otomatik bilgi paylaşım standartlarına inatla karşı çıkmasının durumu daha da kötüleştirdiğini anlatan Knobel, "ABD, CRS’den kurtulmak isteyen vergi kaçakçılarının ve diğer suçluların gözdesi haline geliyor" dedi.
Gelişen ülkeleri kimse düşünmüyor
Knobel, ABD’nin bilgi paylaşımı konusunda riyakar davrandığına işaret ederek, aslında hiçbir gelişmiş ülkenin vergi şeffaflığını gelişen ülkeler için istemediğini savundu.
OECD’nin hazırladığı CRS’nin, FATCA’dan daha iyi olmasına karşın eksiklikleri bulunduğunu söyleyen Knobel, özellikle gelişen ülkelerden vergi cennetlerine kaçırılan verginin, gelişmiş ülkelerin umurunda olmadığını ileri sürdü.
Knobel, "Gelişen ülkelerin vergi konularında gereken iş birliğini ne zaman göreceklerini kimse bilmiyor. ABD'nin ve diğer vergi cennetlerinin eylemleri, sadece kendi vatandaşlarının vergi kaçırmasını önlemek istediklerini gösteriyor. Ancak vatandaşı olmayanların vergi kaçırmasına karşı hiçbir şey yapmıyorlar hatta kaynağının yasal olup olmamasına bakmaksızın, onların paralarını çekmeye uğraşıyorlar" görüşünü paylaştı.