DEVA Partisi Genel Başkanı Ali Babacan, ekonomi yönetimine yüklenirken, Cumhurbaşkanı ve AKP Genel Başkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın doların rekor kırdığı gün Fransız mallarına boykot çağrısı ile gündem değiştirmeye çalıştığını söyledi. Babacan, "Bir bakkalın yanında çalışan insanlar bile bu hesabı yapabilirdi. 2 aylık bakkal çırağı bunların yaptığı hataları yapmaz" dedi.
Karar TV'de Taha Akyol ve Elif Çakır'ın sorularını yanıtlayan Babacan, ekonomi yönetiminin durumunu "'Kur artıyor' deniyor, ilgili Bakan 'Ben kura bakmıyorum' diyor. Önemli ihracat pazarlarımızdaki ülkeler kendi kararları ile Türk mallarına ambargo koyuyorlar. 'Gülüp geçiyoruz' diyorlar. Bu nasıl bir halktan kopukluktur? Bu nasıl piyasadan kopukluktur?" sözleriyle anlattı.
Dış politikada atılan adımları da değerlendiren Babacan, "'Ekonomi koşulmasın' diye dış politika ve güvenlik konuları ön plana çıkarıldı. Ekonomik sorunlardan kaçmak için dışarıda macera aranmasına kesinlikle karşıyız. Dış politika ve güvenlik meselelerinde Türkiye'nin geri dönülemez yollara sokulması, askeri gücün caydırıcılığının zafiyete uğramasından çok korkuyorum. Bir kere o caydırıcılık gücünün üzeri çizilirse bedeli ağır olur" ifadesini kullandı.
MHP'nin 'askıda ekmek' ve Erdoğan'ın 'Keyif çayı iç' çıkışlarını değerlendiren Babacan, "Biliyorsunuz hükümetin küçük ortağı 'askıda ekmek' kampanyası başlattı. Fakat dün bir vatandaş sıkıntısını dile getirince Erdoğan 'Abartıyorsun' diyerek 'keyif çayı iç' diyor. Hangisine inanacağız... Bu nasıl bir çelişki?" şeklinde konuştu.
Ali Babacan'ın açıklamalarından satır başları şu şekilde:
"Billboard rezervasyonlarımız daha önce yapıldı fakat sözleşmelerimize rağmen bilbordlarımızı sökülmek istendi. Hatta arkadaşlarımız nöbet tuttular. Malatya dışında Diyarbakır'da da bu problemlerle karşılaştık. Fakat burada bir 'otosansür' olduğunu düşünüyorum. Doğrudan bir merkezden yönlendirme olduğunu sanmıyorum. İllere göre yaşadığımız sıkıntılar değişiyor.
"Vatandaşlarımız çekingen davranıyordu ama artık korku duvarları aştı. Kaybettiği şeyleri olmayan insanlar şikayetlerini anlatıyor. Sadece kaybettiği şeyler olanlar daha temkinli davranıyor.
"Hükümet kurlara bakmıyor ama her şey dövizle, kurla ilgili"
"Biliyorsunuz hükümetin küçük ortağı 'askıda ekmek' kampanyası başlattı. Fakat dün bir vatandaş sıkıntısını dile getirince Erdoğan 'Abartıyorsun' diyerek 'keyif çayı iç' diyor. Hangisine inanacağız... Bu nasıl bir çelişki?
"Hükümet kurlara bakmıyor ama her şey dövizle, kurla ilgili. Kurun artması direkt piyasayı etkiliyor ve vatandaşa hayat pahalılığı olarak geriyor.
"Rezervler azalıp kura müdahale imkanı kalmayınca Merkez Bankası faiz artırmak zorunda kaldı.
"Anayasayı bile yok sayan bir yönetim ile karşı karşıyayız"
"Kuru artık döviz satarak kontrol edemeyecekleri ve rezervler tükendiği için bu sefer faiz artışları ile kuru kontrol etmeye çalışıyorlar. Ama tabii ki bu işin sonu kötü.
"İstişare anlayışı tamamen yok oldu. Kurallar yok sayıldı, kurumlar adeta tasfiye edildi. Tamamen kuralsız bir yönetim anlayışı var. Anayasayı bile yok sayan bir yönetim ile karşı karşıyayız. Bunların hepsi kötü yönetimin emareleri.
"Ben ilk istifa mektubumu 2009 yılında verdi. Kurumların by-paas edilerek yeni bir iş tutma tarzının emarelerini gördüm. O işler ilgili sorumlu bir kurum var fakat tamamen 'gölge' bir ilişki yapısı ile aynı konuda farklı işler yapılabiliyordu örneğin.
"Kendi çalıştığım dönemde liyakatı olmayan hiç kimseyi bir yere getirmedim, hatta kopmalarımız bu nedenle de yaşandı. Kamu bankalarında empoze edilen hiçbir şeyi yapmadım. Hiçbir kamu kurumuma bir akrabamı getirmedim, o yüzden çok rahattım.
"2 aylık bakkal çırağı bunların yaptığı hataları yapmaz"
"Türkiye'de ciddi bir inşaat patlaması oldu. Döviz kaynakları inşaat sektörü için aktarıldı. Fakat inşaat çok az döviz getirisi sağlar. Çok basit bir mantık var bu işin. Döviz kaynakları yine döviz getirisi yatırımlara ayrılmalıydı. Bir bakkalın yanında çalışan insanlar bile bu hesabı yapabilirdi. 2 aylık bakkal çırağı bunların yaptığı hataları yapmaz.
"'Ekonomi koşulmasın' diye dış politika ve güvenlik konuları ön plana çıkarıldı. Ekonomik sorunlardan kaçmak için dışarıda macera aranmasına kesinlikle karşıyız. Dış politika ve güvenlik meselelerinde Türkiye'nin geri dönülemez yollara sokulması, askeri gücün caydırıcılığının zafiyete uğramasından çok korkuyorum. Bir kere o caydırıcılık gücünün üzeri çizilirse bedeli ağır olur.
"'Memleket kötü gitsin' diye bir düşüncemiz yok. Keşke her şey hemen düzelse, kalbimiz ve duamız böyle. Ama bir yandan mantıklı düşündüğümüzde bu gidişe dur demek için harekete geçtik. Üniversite birinci sınıf öğrenci bile 'Biz ne yapacağız' diyor. Daha birinci sınıftaki öğrenci bunu düşünüyor.
"Bürokratlarımız 'Bu yönetim anlayışına dayanamıyoruz' diyerek çekilmek istiyor"
"'Kur artıyor' deniyor, ilgili Bakan 'Ben kura bakmıyorum' diyor. Önemli ihracat pazarlarımızdaki ülkeler kendi kararları ile Türk mallarına ambargo koyuyorlar. 'Gülüp geçiyoruz' diyorlar. Bu nasıl bir halktan kopukluktur? Bu nasıl piyasadan kopukluktur?
"Birçok değerli arkadaşımız artık istifa ediyor. Değerli bürokratlarımız 'Artık bu kötü yönetim anlayışına dayanamıyoruz' diyerek çekilmek istiyor. Çünkü vicdanları rahat etmiyor.
"Dış politikayı şahsileştirirseniz, 'Ben o masa oturmam', 'Ben o kişiyle tokalaşmam' diyerek yaklaşırsanız ilişkiler yürümez. Siz kendinizi değil; kocaman bir devleti temsil ediyorsunuz. Dar bakış açısı ile diplomatik ilişkilerimizi yürüttüğümüzü görüyoruz.
"Popülist söylemler, kısa vadede liderlere belki güç kazandırır fakat uzun vadede hiçbir anlam ifade etmez. Dış politika için geniş bir vizyona sahip olmak gerekiyor.
"Hükümet, şu an Çin'e ses çıkartabiliyor mu?"
"Çıkar ile değerleri çok iyi dengelemek lazım. Yaşanan ölümlere sessiz kalmayalım ama çıkar ve değerleri iyi değerlendirmeliyiz. Şu an Çin'le ilişkilerimizde değerler yerle bir. Hükümet, şu an Çin'e ses çıkartabiliyor mu?
"Biliyorsunuz iktidarın üçüncü ortağı var. O üçüncü ortak, ezilen Müslümanlar için 'Uygur kışkırması' ifadesini kullanıyor.
S-400 ve F-35 krizi: Kaybet-kaybet
"ABD'deki seçimlerini çok iyi takip etmeliyiz ama taraflı bir şekilde değil. Şahsi bir yorum yapmak istemem. Kim seçilirse seçilsin, bizim ilişkilerimizi serinkanlı yürütmemiz gerekiyor. S-400 meselesi örneğin çok önemli.
"NATO üyemizi unutmadan S-400 meselesine bakmak lazım. Ki NATO 'Bizim sistemlerimize entregre değil' açıklaması yaptı. Fakat ABD yıllarca bize Patriot vermedi. Yine şahsi bir inatlaşma ile S-400'ler alındı. Milyar dolarlar kaybedildi. Kaybet kaybet yani...
"Dış güvenlik bahane edilerek milletimizi daha fakirleşmeye mahkum edecek bir söylem tutturabilirler.
"Erdoğan'ın boykot çağrısı 48 saat sonra unutulur"
"48 saat sonra unutulur. Ne zaman içeride gündem sıkışsa böyle bir çıkış yapıyorlar. Küreselleşen dünyada bunlar çocukça şeyler.
"2023'e kalmayacak seçimler"
"Erken seçim, dış güvenlik sorunlarına bakışımız ile şekillenecek. Dış güvenlik bahane edilerek milletimizi daha fakirleşmeye mahkum edecek bir söylem tutturabilirler.
"Dış güvenlik sorunları 'memleket meselesi' diyerek gündeme getirirlerse, erken seçim ötelenebilir.
"Erdoğan daha önce de 'Erken seçim istemek; vatana ihanettir' dedi ama Bahçeli çıkıp erken seçim için tarih verdi. Fakat yine 2023'e kalmayacak seçimler.
"Dünyada para bol, önemli olan güven"
"Önemli olan güven iklimi oluşturmak. Uluslararası yaptırımcılar, yatırım yapacak ülke arıyor. Eğer güvenli ortam oluştursa Türkiye'ye milyonlarca dolar akar.
"Türkiye'nin doğalgaz ya da enerji aramasına çok da gerek. Çünkü Türkiye'nin kaynakları yer üstünde. Yeraltı aramalarının da yapılması önemli ama önce insan kaynaklarımızı kullanmalıyız.
'Askıda ekmek' polemiği
"Türkiye'ye fayda sağlayacak hiçbir iş yapmamışlar ama ağır ifadelerle konuşmak konusunda maharetliler. Tabii bunlar siyasette olan şeyler. Ama burada önemli olan mesele. Yani parti amblemlerini kullanarak 'askıda ekmek' uygulaması başlattılar. Bizim şahsi derdimiz yok sadece çelişkileri ortaya koyduk."