İş Bankası Genel Müdürü Adnan Bali, "Bankacılık sektörü, izlediği kredi politikalarıyla doğrudan ülkedeki kaynak tahsisinden sorumludur. Doğru yerde kullanılmayan bir kredi ekonomide kaynak tahsisini bozmak anlamına gelir." dedi.
Bali, Uludağ Ekonomi Zirvesinin "Bankacılık ve Reel Sektör" oturumunda yaptığı konuşmada, bankalarla ilgili şikayette bulunmanın cazip bir şey olduğunu, bankaların da bu konuda iyi malzeme verdiğini söyledi.
Bankacılık sektörünü eleştirirken doğru ile yanlışın da ayırt edilmesi gerektiğini vurgulayan Bali, "Bizim Antep'te bir söz vardır; 'Kalledeki parayı senin sanma.' Kalle, kasa... Yani o çekmecedeki paraları senin sanma. Onu senin sanıp da işin dışındaki yerlere, gelene gidene harçlık ya da başka bir şey yaparsan yarın senin olmadığı ortaya çıkar." diye konuştu.
Bali, bankaların da ciddi kusurlarının bulunduğunu anlatarak, paranın bol olduğu zamanlarda olmayan fizibiliteleri 'var' kıldıklarını ifade etti.
"Denizle alakası olmayan adam gemi almaya kalktı"
Bazı müşterilerinin de aldıkları kredileri verimli kullanamadığını dile getiren Bali şunları kaydetti:
"Denizle alakası olmayan adam gemi almaya kalktı. 'Sen dünya ticaret yollarını biliyor musun? İşletmeciliğini biliyor musun? Kimyasal tanker mi kuru yük mü?' diye sorduğumuzda, 'Müdürüm bunların hiçbirine gerek yok. Siparişi veriyorsun, daha gemi tamamlanıncaya kadar fiyat katlanıyor. Biz ona oynuyoruz' yanıtını aldık. Yıllarca 4-5 nesil tekstille uğraşmış olan döndü, alakasız ilgisiz inşaat işine girdi. Memleketime yakın yerde bir girişimci çıktı dedi ki 'Rüzgar enerjisi için yatırım yapacağım.' 'Peki, geriye dönük rüzgar ölçümünü yaptırdın mı? Fizibilitesine baktın mı?' diye sordum. Dedi ki 'Müdürüm ben orada askerlik yaptım, rüzgar nedeniyle çakmakla sigarayı bile yakamıyorsun.' Zatın fizibilitesi bu. Yani bunlar tutar hale geldi."
"Öz kaynak gücümzle krizi atlattık"
Adnan Bali, bankaların agresif, yıkıcı rekabetle zaman içinde doğru olmayan şeyler yapabildiğini ancak bunların sürdürülebilir olmadığını gördüklerini belirtti.
Bankaların işini yapabilmesi için sermaye yeterliliğine ihtiyaçlarının bulunduğuna işaret eden Bali, şöyle konuştu:
"Sermaye yönetimi, sermayenin doğru kullanımı çok daha fazla önemli hale gelmiştir. Bankacılık sektörü, izlediği kredi politikalarıyla doğrudan ülkedeki kaynak tahsisinden sorumludur. Doğru yerde kullanılmayan bir kredi, bir ekonomide kaynak tahsisini bozmak anlamına gelir.
Onun için fonksiyonumuz sadece kuruluşlarımızın imkanlarını doğru değerlendirmekle sınırlı değil. Genel ekonomi içerisinde bir yerimiz var. Bunu doğru yapabilmemiz lazım. Bunu doğru yapabilmek için de şu sermaye yeterliliğimizi muhafaza etmemiz yani öz kaynaklarımızı güçlü tutmamız lazım.
2008 krizi sırasında reel sektöre yaşatılan sıkıntıları yansıtmamayı başarabildiysek bunu sermaye, öz kaynak gücümüzle yaptık. Bu olmasaydı inanın 2001 krizindeki benzer tabloları yine yaşamak zorunda kalabilirdik. Her banka, kendi içinde sıkıntıya giren müşterilerini yeniden yapılandırmalar suretiyle ödemesiz dönemler vermek, düzenli düzensiz takvimler yaratarak sorunlarını çözdü."