Türkiye Sigorta Birliği (TSB) Yönetim Kurulu Başkanı Can Akın Çağlar, Bireysel Emeklilik Sistemi'ne (BES) ilişkin, başarılı ülke örneklerinde, çalışanın yanı sıra işverenlerin de katkıda bulunduğunu belirterek, "İşveren katkısının işverenlere ilave iş gücü maliyeti oluşturmadan kıdem tazminatı kapsamında geliştirilecek bir modelle kurgulanması gibi önerilerimizi sektör olarak düzenleyici otoriteyle de paylaştık. Böylelikle hem kamu maliyesine ek bir yük getirmeyecek hem de işverenleri ekonomik olarak zorlamayacak bir model ortaya konulabileceğini düşünüyoruz." dedi
Çağlar, yaptığı açıklamada, BES'te otomatik katılım uygulamasının 1 Ocak 2017’de başladığını anımsatarak, 2019 yılı itibarıyla kademeli olarak yaklaşık 14 milyon çalışanı BES ile tanıştıracak olan bu uygulamanın Türkiye'de sosyal güvenlik sistemini desteklemek yönünde başlatılmış büyük bir proje olduğunu belirtti.
Otomatik Katılım Sistemi (OKS) ile eylül itibarıyla 5,2 milyon çalışan ve 3,6 milyar TL fon büyüklüğüne ulaşıldığını bildiren Çağlar, şunları kaydetti:
"Sistemden çıkışlar yüksek olmakla birlikte otomatik katılımdan sonra bireysel emeklilikte üçüncü basamak dahil tasarruf edenlerin sayısı 12 milyonu aşarak sistemin tabana yayılmasına büyük ölçüde hizmet etmiştir. Ancak otomatik katılımda sistemden ayrılanların oranının yüzde 63 gibi çok yüksek bir seviyeye ulaşmış olması sistemin kurgusundaki temel eksikliklere işaret etmektedir. Sistemin köklü revizyonu gerekmekte olup, otoriteyle önerilerimizi paylaşmış bulunmaktayız. Yeni yapılanma sürecinde otomatik katılıma ilişkin yeni düzenlemeler bekliyoruz. Sistemde çalışanların uzun süre kalması esas olup devam oranlarının yukarıya çekilmesi, gerek emekliliğe yönelik bireysel tasarrufları gerekse milli tasarruf oranlarını yükseltmek için kritik önem taşımaktadır. Ancak cayma/ayrılma oranlarının aşağıya çekilmesi için sistemin revizyonu şart."
Çağlar, sadece cayma oranlarına odaklanan bir analiz yapmanın otomatik katılım uygulamasının getirdiği kazanımlara haksızlık edilmesine neden olduğu aktararak, "Çok kısa bir zamanda hayata geçen otomatik katılım uygulamasının 2 yıldan az bir süre zarfında 5 milyondan fazla çalışanı sisteme dahil etmesinin de önemli bir kazanım olduğunu belirtmemiz gerek. Hatırlanacağı üzere, otomatik katılıma ilişkin düzenleme Ağustos 2016’da parlamentodan geçerek yasalaştı. 1 Ocak 2017 itibarıyla da uygulama hayata geçti. 4 aylık bir sürede tüm alt düzenlemeler hazırlandı. Bu sürede uygulamanın anlatılması ve sistemin tanıtım ve iletişiminin yapılması için gerekli vaktimiz olmadı. Yurt dışındaki başarılı ülke uygulamalarında hem işveren hem de çalışanların sistem hakkında bilgilendirilmeleri için uzun bir hazırlık dönemi geçirdikleri, bu ülkelerin tanıtım ve iletişime bilhassa eğildiklerini görüyoruz." şeklinde konuştu.
1 Temmuz 2018’den itibaren sisteme giren 10-49 arasında çalışanı bulunan iş yerlerini KOBİ’lerin oluşturduğunu belirten Çağlar, otomatik katılım ölçeğinin büyük iş yerlerinin sisteme alınmasıyla başladığını, sisteme katılan iş yerlerinin her fazda biraz daha küçüldüğünü anımsattı.
Çağlar, ölçek küçüldükçe sisteme dahil olan iş yeri sayısında belirgin bir azalma olduğuna işaret ederek, "Bu segmentte sisteme dahil olan iş yerlerinin oranı yüzde 32. 2019’da 5-9 çalışanı olan iş yerleri sisteme dahil olacak. OKS ile ilgili olarak revizyon yapılmaması durumunda hem küçük iş yerlerinin sisteme dahil olmaları hem de halihazırda yüzde 63’lerde seyreden yüksek ayrılma oranı sorunları devam edecek, sistemin tabana yayılmak ve tasarrufları artırmak gibi amaçlarına hizmet edememesi riski doğacaktır." diye konuştu.
Otomatik katılım uygulaması ile sisteme dahil edilen ancak cayan veya sistemden ayrılan çalışanların 2 yılda bir işverenleri aracılığıyla yeniden sisteme dahil edilmesine ilişkin bir düzenlemenin mevcut olduğunu hatırlatan Çağlar, "Re-enrolment olarak tanımlanan bu düzenleme ile sistemden ayrılan çalışanlara emekliliğe yönelik tasarrufa başlaması için bir fırsat daha tanınmış oluyor. İşverenleri aracılığıyla çalışanların yeniden sisteme dahil edilmesini içeren bu uygulama dışında, sistemden cayan ve kendi isteğiyle ayrılanların, isteğe bağlı, bireysel olarak sisteme girmeleri mevcut düzenlemelerde mümkün değil. Ancak buna ilişkin mevzuat değişikliği önerilerimizi otoriteye ilettik. Bu konuda otoritenin de değişiklik taslakları sektörümüzle paylaşıldı. Konuya ilişkin mevzuat değişikliği beklentisindeyiz." ifadelerini kullandı.
BES'TEKİ BİRİKİM 90 MİLYAR LİRAYA DOĞRU YÜRÜYOR
Can Akın Çağlar, BES'in 7 Eylül itibarıyla devlet katkısı fonları ile birlikte 86 milyar TL toplam fon tutarına, 7 milyon katılımcıya ulaştığını belirterek, şunları kaydetti:
"BES, tasarruf seviyesinin yükseltilmesi ve bireylere uzun vadeli, emekliliğe yönelik tasarruf sağlamak amacıyla başladığı 2003 yılından bu yana ekonomimize büyük katkı sağlamaktadır. Özellikle yaşlanan nüfus yapısı nedeniyle sosyal güvenlik sistemlerinin baskı altında olduğu tüm ülkelerde olduğu gibi ülkemizde de BES, tasarrufların teşvik edilmesi anlamında önemli bir araçtır. Bireylerin emeklilik dönemlerine yönelik olarak tasarruf etmeleri, emeklilikte yaşam standartlarını korumaları açısından olduğu kadar ülke ekonomisi için de kritiktir. Bireysel emeklilik sistemleri, sermaye piyasalarının derinleşmesine katkıda bulunarak ekonomiye uzun vadeli kaynak sağlayan bir sistem olarak karşımıza çıkmaktadır. Hızla büyüyen ekonomilerde uzun vadeli kaynak ihtiyacının, bireysel emeklilik fonları gibi uzun vadeli araçlarla karşılanması spekülatif sermaye hareketlerinin piyasalar üzerinde olumsuz dalgalanmalar yaratmasına da engel teşkil etmektedir."
BES ve otomatik katılımın desteklenmesiyle orta ve uzun vadeli kaynak oluşturulacağını, özellikle altyapı yatırımlarının finansmanında daha ucuz ve kaliteli kaynak sağlanacağını, reel sektörün orta ve uzun vadeli ihtiyaç duyduğu kaynakta dışa bağımlılığın azaltılacağını, kur riskinin minimize edileceğini anlatan Çağlar, "BES ve OKS ile sistemde oluşan fonların derinliğinin ve istikrarının temin edilmesi ve emeklilik fonlarının ihtiyaç duyduğu daha yüksek getirili plasman yatırım imkanı sağlanmış olacak, sermaye piyasalarında derinlik sağlanacak, sosyal güvenlik sistemindeki yük azalacak, yaşlanma olgusunun getirdiği yeni durum nedeniyle insanların uzayan ömürde artan sağlık masraflarının ve yaşam standardının karşılanmasında ilave katkı sağlayacaktır." dedi.
Çağlar, üçüncü basamak emeklilik planlarına katılan yeni katılımcı sayılarında son 2 yıldır belirgin bir azalma görüldüğünü, 2016’dan bu yana sisteme dahil olan net katılımcı sayısının yarı yarıya düştüğünü, bu durumun otomatik katılım uygulamasıyla çalışanların sisteme dahil olmasından kaynaklandığına işaret ederek, "Özellikle otomatik katılım uygulamasının başlanacağının gündeme girdiği 2016’dan itibaren katılımcı sayısındaki artışta hızlı bir düşüş başlamıştır. Bu yavaşlamanın temelini, bir yandan üçüncü basamakta doyuma ulaşılması ama daha önemlisi otomatik katılım ile sisteme dahil olacak olan çalışanların üçüncü basamak emeklilik planlarına girmek yerine otomatik katılımı tercih etmeleri ve otomatik katılıma giren bazı katılımcıların ihtiyari BES'ten çıkmaları oluşturmaktadır." diye konuştu.
SEKTÖRDEN İŞVEREN KATKISI ÖNERİSİ
TSB Yönetim Kurulu Başkanı Çağlar, Yeni Ekonomi Programı'nda (YEP) otomatik katılım uygulamasının yeniden yapılandırılarak daha sürdürülebilir hale getirileceğinin ifade edildiğini söyledi. Çağlar, otomatik katılımın yeniden yapılandırılması kapsamında sektör olarak dile getirdikleri ve bu çerçevede yeni dönemde gerçekleştirilmesini bekledikleri düzenlemeleri şöyle anlattı:
"Öncelikle otomatik katılım uygulamasında dünyadaki diğer uygulamalarda kapsamı belirleyen en önemli faktörler, işveren katkısı ve sistemde kalma zorunluluğudur. Ülkemizde otomatik katılım uygulaması, uygulandığı diğer ülkelerdekinin aksine, zorunluluk ve işveren katkısı olmadan kurgulandı. Ancak bu çalışanların istenen düzeyde sistemde kalmasına ve tasarruf etmesine yetmemektedir. Başarılı ülke örneklerinde, çalışanın yanı sıra işverenler de katkıda bulunuyor. Bu da sistemde devam oranları üzerinde olumlu etki yapıyor. İşveren katkısının işverenlere ilave iş gücü maliyeti oluşturmadan kıdem tazminatı kapsamında geliştirilecek bir modelle kurgulanması gibi önerilerimizi sektör olarak düzenleyici otoriteyle de paylaştık. Böylelikle hem kamu maliyesine ek bir yük getirmeyecek hem de işverenleri ekonomik olarak zorlamayacak bir model ortaya konulabileceğini düşünüyoruz."