Borsa İstanbul'un son haftalardaki durumu ortada. Gelişmiş ülke piyasalarındaki coşkunun aksine BIST 100 endeksi 22 Temmuz'dan sonraki iki aylık süre içinde yaklaşık yüzde 20 değer kaybetmiş durumda. Peki, ne oluyor da temel, teknik tüm göstergeleri olumluyken BIST'de bu kadar kısa süre içinde bu düzeyde bir kayıp yaşandı?
Reuters'ta bugün yer alan bir habere göre, ABD’de yaklaşan başkanlık seçimleri ve eski Başkan Donald Trump’ın Beyaz Saray’a geri dönme ihtimali, gelişmekte olan piyasalardaki yatırımcıları tedirgin ediyor. Bu piyasalar, faiz oranlarının düşme ihtimaliyle umutlanmışken, Trump’ın olası zaferi, tam parlamaya hazırlandıkları bir dönemde bu piyasalara zarar verebilir.
ABD’de faiz oranlarının düşeceği beklentisi, son yıllarda gelişmiş piyasalara kıyasla geride kalan gelişmekte olan ülkelerin varlıklarına olumlu bir görünüm kazandırmıştı. Ancak analistler, Trump’ın ikinci döneminde ticaret engellerinin artacağı, bunun da enflasyon ve faiz oranlarını yükselteceği konusunda endişeli. Bu durum, doların güçlenmesine ve gelişmekte olan piyasaların yeniden baskı altına girmesine neden olabilir.
Pictet Asset Management’ın kıdemli stratejisti Arun Sai, bu sürecin gelişmekte olan piyasalar için iyi bir makro zemin oluşturacağını belirterek, “Dirençli büyüme, devam eden dezenflasyon ve zayıf dolar gelişmekte olan piyasalara destek sağlayabilir” dedi. Ancak Sai, Çin'in küresel ekonomi üzerinde bir yük oluşturmaya devam ettiğini ve olası gümrük tarifelerinin dünya ticaretinde aksamalar yaratabileceğini belirtti.
Öte yandan Trump, Çin ihracatına %60 gümrük vergisi uygulamayı düşündüğünü açıklamıştı. Barclays ekonomistlerine göre, bu hamle Çin’in gayri safi yurt içi hasılasında (GSYH) ilk 12 ayda %2 düşüşe yol açabilir. Diğer ticaret ortakları için önerilen evrensel tarife oranı ise %10 civarında olacak.
Oxford Economics verilerine göre, bu düzeydeki tarifeler ABD-Çin ticaretini %70 oranında azaltabilir ve yüz milyarlarca dolar değerindeki ticareti ya tamamen ortadan kaldırabilir ya da başka yönlere kaydırabilir.
Straits Investment Management CEO'su Manish Bhargava, yatırımcıların Çin ekonomisinin ne zaman toparlanacağını öngörmekte zorlandıklarını belirtti. Bhargava, “Gelişmekte olan piyasalardaki risk, primle gelmeli, ancak bu gerçekleşmiyor. Hindistan güçlü ama pahalı, Çin ise ucuz ama sorunları büyük” dedi.
Demokratların adayı Kamala Harris, Trump’ın gümrük tarifelerini orta sınıfı etkileyen bir satış vergisine benzetti. Harris’in kampanyası, Biden döneminde uygulanan tarifeleri desteklerken, gelecekte “stratejik gümrük tarifeleri” uygulama niyetinde olduklarını da ifade etti.
Ziemba Insights kurucusu Rachel Ziemba, Harris’in başkan olması durumunda da gümrük tarifelerinin devam edeceğini, ancak bu tarifelerin temiz enerji yatırımları gibi diğer politikalarla birlikte kullanılacağını belirtti.
UBS Global Varlık Yönetimi CIO'su Mark Haefele, Trump’ın önerdiği yeni gümrük tarifelerinin tehdit edilen seviyelerden daha düşük belirlenebileceğini söyledi. Haefele, ABD’nin "friendlyshoring" politikası çerçevesinde Hindistan, Endonezya ve Malezya gibi Güneydoğu Asya ekonomilerinin tedarik zincirinden fayda sağlayabileceğini ifade etti.
Global X ETFs'de kıdemli portföy yöneticisi olan Malcolm Dorson, Hindistan’ın cazip demografik yapısı, uzun vadeli büyüme potansiyeli ve ticaret fırsatlarıyla gelişmekte olan piyasalarda en güçlü yapısal hikayelerden birine sahip olduğunu belirtti.