Türkiye'de, hızlı artan enflasyon ve pahalılık son dönemde maaş ve gelirleri eritti. Ancak hükümet asgari ücret artışına kapıyı kapatmanın yanı sıra emeklilerin bayram ikramiyesine de enflasyon zammı yapmadı.
Nedeni ise ödenecek enflasyon farkına bütçeden kaynak ayrılamaması.
Peki bu kaynak gerçekten bulunamaz mı?
İktisatçılar kamu özel iş birliği projelerine verilen garantilere dikkat çekiyor. Buna göre kamu kaynaklarının nereye aktarılacağı bir tercih meselesi. İktidarın bu noktadaki tercihi ise "verimsiz" projelerden yana.
Türkiye'de kamu özel iş birliği projelerine verilen garantiler önemli tartışma konularından biri.
Toplam yük 153 milyar dolar
Şehir merkezinden uzak hastaneler, yeterli sayıda yolcunun kullanmadığı havalimanları, araç sayısı öngörülenden oldukça az olan köprü ve otoyollar…
Türkiye Ekonomi Politikaları Araştırma Vakfı'na (TEPAV) göre hükümet, havalimanı projelerine 7,3 milyar, otoyol ve köprü projelerine 32,1 milyar, şehir hastanelerine 78,2 milyar, Akkuyu Nükleer Santrali için ise 35 milyar dolarlık gelir garantisi sağlamış durumda. Kamu özel iş birliği projelerine verilen gelir garantilerinin bütçede oluşturduğu toplam yük yaklaşık 153 milyar dolar.
Osmangazi Köprüsü'nde 40 bin, Yavuz Sultan Selim Köprüsü'nde 135 bin, Çanakkale Köprüsü'nde 45 bin araç geçiş garantisi bulunuyor.
DW Türkçe'ye konuşan Devlet Planlama Teşkilatı eski uzmanı Prof. Dr. Uğur Emek, yapılan köprü ve otoyollarda gerçekleşen gelirlerin garanti edilenin altında kaldığına işaret ediyor: "Bu yolların, köprülerin kullanılmadığını görüyoruz. Çünkü yanı başında bedava devlet yolu var."
Sayıştay'ın tespitlerine göre, 2020 yılında Avrasya Tüneli için 25 milyon 376 bin 878 araç geçiş garantisi verilmişti. Ancak geçen araç sayısı 12 milyon 609 bin 103'te kaldı. Devletin kasasından tüneli işleten şirkete 456 milyon 310 bin TL ödeme yapıldı.
"Test yapılsa ödenemeyeceği görülürdü"
Uğur Emek, Osmangazi Köprüsü'nün ücretinin yapılan sözleşmeye göre 668 lira olduğunu söylüyor. Köprüden geçişi teşvik etmek için ücretin 184,5 liraya düşürüldüğünü ifade eden Emek, aradaki 483,5 liralık farkın bütçeden karşılandığını belirtiyor.
Emek, "Asgari ücretin 4 bin 250 lira olduğu bir ülkede İstanbul'dan çıkıp Gebze'ye İzmir, Bursa, Orhangazi, Balıkesir, Savaştepe'ye, İzmir'e gittiğiniz zaman o projede 1065 lira tek yönlü ödeme yapmanız gerekiyor sözleşmeye göre. Geri dönüşte 1065 daha yapacaksınız. Size yapar mı 2130 lira. Zamanla gördük ki bu ödenemez. Test yapılmış olsaydı ödenemeyeceğini önceden görecektik" diyor.
Ulaştırma Bakanı Adil Karaismailoğlu mart sonunda hükümetin günlük 45 bin araç geçiş garantisi verdiği Çanakkale Köprüsü'nden bir günde 6 bin araç geçtiğini açıkladı. Prof. Emek, Çanakkale Köprüsü için de sözleşmede belirlenen 285 liralık geçiş ücretinin Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan tarafından 200 lira olarak açıklandığını hatırlatıyor. Buradan da geçiş başına 85 lira devletin kasasından ödeniyor.
Fazladan 750 milyon euro ödendi
Karayolları Genel Müdürlüğü'nün bütçesinin yüzde 65'inin garanti ödemelerine ayrıldığına işaret eden Uğur Emek, Çanakkale Köprüsü ile ilgili ise önemli bir detaya dikkat çekiyor.
Emek, köprüyü 2023 metre yapmak için fazladan 513 metre uzatıldığını söylüyor: "Çanakkale köprüsünü yapmak 1960 yılından beri bu işletmecinin hayaliymiş. Ama onun hayalindeki proje, ki bunu yurt dışı kongrelerde falan sunmuşlar, 1510 metreymiş. Niye 2023 metre yapıyorsunuz? Cumhuriyet'in 100'üncü yılına denk geliyor, ne olacak öyle yapılsa diyorlar. Efendim o 1510 metreyle 2023 metreyi karşılaştığımızda arada yüzde 25 fark var. Köprünün maliyeti 3 milyar euro diyorsunuz. O zaman 750 milyon euroyu biz gösteriş için sokağa atmışız."
"Çanakkale Köprüsü'nün bana ne faydası var?"
Bir projenin ulusal ekonomiye faydası varsa bu projeye ilişkin kaynağın vergi mükelleflerinden sağlanabileceğini vurgulayan Emek, "Sosyal kapital için eğitimli insana ihtiyacımız var. O zaman Türkiye'deki eğitim sisteminin finansmanını biz karşılayacağız. Sağlıklı insana ihtiyacımız var mı? Buna kimse itiraz edemeyecek. Hep beraber 84 milyon bunu ödeyeceğiz. Bunu adalet için de sayabilirim, güvenlik için de. Çanakkale Köprüsü'nün bana ne faydası var? Birisi bana söylesin. Ben niye ödüyorum?" diye konuşuyor.
Havalimanlarına verilen garantiler
Köprü ve otoyolların yanı sıra havalimanlarında da uçuş garantilerine ulaşılamaması nedeniyle; şirketlere 2015'te 42, 2016'da 47.4, 2017'de 60, 2018'de 65, 2019'da 133, 2020'de 172 milyon dolar garanti ödemesi yapıldı.
Kütahya, Afyon ve Uşak illerine hizmet vermek üzere 2012'de açılan Zafer Havalimanı da zarar etmeye devam ediyor. CHP Zonguldak Milletvekili Deniz Yavuzyılmaz'ın CİMER'den aldığı yanıtlara göre, yolcu garantisi ile yapılan havalimanını işleten şirkete 2012-2022 yılları arasında 53 milyon 982 bin euro garanti ödemesi yapıldı. Yılın ilk üç ayında şirkete ödenecek garanti tutarı 1 milyon 734 bin 972 euroyu buldu. Bu rakam güncel kurla 27,5 milyon lirayı geçiyor.
Şehir Hastaneleri’nin payı
Uğur Emek, Sağlık Bakanlığı'nın bütçesinin yüzde 25'inin de şehir hastaneleri için ayrıldığına dikkat çekiyor. Bütçenin garantilerle doldurulduğunu söyleyen Emek, sağlık harcamalarının milli gelirdeki payının 3.8'e düştüğüne işaret ediyor.
Prof. Dr. Emek, "Çalışan devlet hastanelerini kapatıyorsunuz. Onun yerine şehir dışında bir hastane yapıyorsunuz. Şimdi bunun bir rasyonelliği olabilir mi" ifadelerini kullanıyor.
"Kaynak verimsiz projelere aktarılıyor"
Sınırlı kaynakların özenli kullanılması gerektiğine işaret eden Emek, "Önceliklendirme çok önemli. Birincisi, verimsiz projeye para aktarıyorsanız, öncelikle verimsiz olduğu için kötü bir projeye para aktarmış olursunuz. İkincisi de daha iyi bir projeden vazgeçmiş olursunuz. İki tane kötülük var burada" diyor.
Peki bu kaynaklar çalışanlar ve emekli için kullanılamaz mı?
Enflasyondaki hızlı yükselişe rağmen asgari ücret artışına gitmeyen hükümet, emeklinin bayram ikramiyesine de zam yapmadı.
Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Vedat Bilgin, 19 Nisan'da yaptığı açıklamada, "Bayram ikramiyelerine yönelik artış gündemimizde yok. 28-29 Nisan'da ödemeler yapılacak. İki bayramda maliyet 25 milyar lira seviyesinde. Emeklilere 1100 lira ödenecek" dedi.
"Asgari ücretin 5 bin liraya çıkması mümkün"
DW Türkçe'ye konuşan çalışma ekonomisi uzmanı Prof. Dr. Aziz Çelik, bütçeden sermaye destekleri için ayrılabilen kaynakların, emekliler için ya da asgari ücretin üzerindeki prim yükünü azaltmak için kullanılabileceğine dikkat çekiyor.
Çelik'e göre devlet, emekli aylık ve gelirlerinin artırılması için Sosyal Güvenlik Kurumu'na bütçeden kaynak aktarabilir. Sosyal Güvenlik Kurumu da emeklilere daha iyi bir aylık ve bayram ikramiyesi ödeyebilir.
Sosyal güvenlik prim ödemelerinde işverenlerin yüzde 5'lik payının devlet tarafından karşılandığını belirten Çelik, son 10 yılda bütçeden işverenlere aktarılan sigorta primi desteğinin 174 milyar lirayı bulduğunu söylüyor. Sadece 2021 yılında aktarılan 25 milyar TL'nin bütçenin yaklaşık yüzde 2'sine karşılık geldiğine dikkat çekiyor.
"İşverene nasıl prim desteği sağlanıyorsa asgari ücretli üzerindeki sigorta primi yükü de Hazine tarafından ya da bütçeden karşılanabilir" diyen Çelik'e göre bu şekilde 4 bin 250 lira için olan asgari ücretin hiçbir zam yapılmadan 5 bin lira olabilmesi mümkün.
Bayram ikramiyesi 2 bin lira olabilirdi
Son dönemin önde gelen tartışma konularından biri de kur korumalı mevduatlar. Düzenlemeye göre şirketler ve kurumlar, döviz ya da altın hesaplarını, kur üzerinden Türk Lirası mevduatlara çevirebiliyor. TL'nin dövize karşı düşüşünün banka faiz oranlarını aşması durumunda ise bu kurum ve şirketlerin uğradığı zararlar telafi ediliyor. Ancak düzenleme yüksek gelir grubuna servet transferi yapıldığı yönünde eleştiriliyor.
Aziz Çelik, kur korumalı mevduat hesapları için bütçeden sadece mart ayında 11,7 milyar liralık kaynak aktarıldığına işaret ediyor.
Türkiye'de 13,6 milyon emekli bulunduğunu belirten Çelik, "11,7 milyar lira bayram ikramiyesine aktarılsaydı, emekliye 856 lira daha ödenebilecek ve bayram ikramiyesi 1956 liraya ulaşacaktı" diyor.
"Kaynak başka yerde kullanılıyor"
Aziz Çelik'e göre, kur garantili mevduat sahipleri, araç garantili köprüler, yollar ve hasta garantili hastanelere verilen destekler ciddi bir yük oluşturmalarının yanı sıra bütçede kaynak olduğunun da bir işareti: "Yani kaynak var mı? Evet, kaynak var ama kaynak başka yerlere kullanılıyor."
İktisatçılara göre, iktidarın bütçe planlamasındaki tercihleri nedeniyle, geniş halk kesimlerinden alınan vergilerle elde edilen kamu kaynakları, sermaye ve yüksek gelir gruplarına aktarılıyor.
Türkiye'de 1986-2020 yılları arasında imzalanan 252 adet kamu özel iş birliği sözleşmesinin yüzde 70'i 2003 yılından sonrasına ait.