Dünya Bankası, Türkiye Düzenli Ekonomi Notu’nu yayınladı.
Dünya Bankası Ekonomik Notuna göre güçlenen büyüme istihdamda artışa yol açtı ancak yine de işsizlik oranı çok az değişti. Dördüncü çeyrekte tarım dışı işgücü 413.000 kişi arttı. Aynı zamanda, özellikle sanayi sektörü olmak üzere tüm sektörlerde yaşanan geniş tabanlı toparlanma sayesinde, üçüncü çeyrekte 41.000 olan tarım dışı istihdam artışı dördüncü çeyrekte 386.000’e yükseldi. Sonuç olarak, dördüncü çeyrekte tarım dışı işsizlik oranı yüzde 12,4’te kaldı. 2016 yılının ilk çeyreğinin başlarına ilişkin veriler istihdam artışında hafif bir yavaşlama olduğunu, ancak işgücü artışındaki yavaşlama sayesinde işsizlik oranında bir iyileşme olduğunu gösteriyor.
Düşen enerji fiyatları cari açığın azaltılmasına yardımcı oldu. 2015 yılı ortasından itibaren, azalan enerji açığı, artan çekirdek cari açığı (enerji ve altın hariç) telafi etmenin de ötesine geçti ve daha önceki eğilimi tersine çevirdi. Fakat, ihracat büyümekte zorlandı ve çekirdek cari açık aynı seviyelerde kaldı bu durum dış pozisyondaki düzelmenin temel olarak yapısal reformlardan ziyade konjonktürel faktörlerden kaynaklandığını gösteriyor.
Dalgalı gıda ve akaryakıt fiyatları hariç enflasyon halen yüksektir ancak istikrara kavuşan lira sayesinde önümüzdeki birkaç aya ilişkin görünüm daha fazla umut vaat ediyor. Ocak ayında zirveye ulaşan 12 aylık manşet enflasyon, düşen gıda enflasyonu sayesinde mart itibariyle 2,1 puan düşerek yüzde 7,5'e geriledi. Ancak, söz konusu dönemde 12 aylık çekirdek enflasyon sadece 0,1 puanlık marjinal bir düşüş gösterdi ve yüzde 9,5'de kaldı. Kurdaki istikrar, dövizdeki zayıflığın enflasyona olan yansıma etkisini önümüzdeki dönemde sıfıra indirecektir. Bu gelişme enflasyon görünümünün iyileşmesine yardımcı oluyor.
Merkez Bankası mart ve nisan aylarında para politikasını gevşetti. Petrol fiyatlarındaki rallinin ve Fed’in son zamanlardaki yatıştırıcı mesajlarının gelişmekte olan ülkelerdeki varlık fiyatlarını desteklemesi ile birlikte, Türkiye’deki finansal piyasalar Şubat ayının sonlarından itibaren tekrar yükselişe geçti. Güçlenen portföy girişleri ve azalan döviz satış ihaleleri sonucunda, Merkez Bankası’nın Şubat 2016’da 110,5 milyar ABD$ olan brüt rezervleri nisan başı itibariyle 116,6 milyar ABD Doları’na ulaştı. Uygun küresel ortam sayesinde, Merkez Bankası mart ve nisan toplantılarında gecelik borç verme faiz oranını kümülatif olarak 75 baz puan azaltarak yüzde 10’a indirdi, 1 haftalık repo faiz oranını ve gecelik borçlanma oranını ise değiştirmedi.
2015 yılında dengede olan genel yönetim bütçesinin, 2016 yılında yüzde 1,8 açık vermesi bekleniyor. Seçim vaatlerinin uygulamaya konulması sonrasında yılın ilk aylarında harcama baskıları oluşurken, vergi gelirleri yavaşladı. Hükümetin revize edilen Orta Vadeli Programı, seçim vaatleri sebebiyle harcamalarda kayda değer bir artış olacağını, ancak açıktaki artışın sınırlı kalacağını (GSYH’nin yüzde 0,7’si) öngörüyor. Belirlenen hedef, yüzde 4,5’lik GSYH büyemesi varsayımına bağlı olarak güçlenen bir gelir performansını yansıtmaktadır. Buna karşın, biz daha yavaş GSYH büyümesi projeksiyonumuza bağlı olarak daha zayıf bir gelir performansı öngördüğümüz için, 2016 yılında daha büyük bir bütçe açığı bekliyoruz.
Not 2016 yılında dış talepteki zayıflık devam edeceğini öngörüyor. Türkiye’nin AB’ye reel ihracatı bu yılın ilk aylarında ivme kaybetti ve yılın kalan döneminde hafif bir artış kaydetmesi bekleniyor. MENA bölgesindeki jeopolitik sorunlar devam ediyor ve Türkiye’nin bu bölgeye ihracatı yine zayıf kalması bekleniyor. Rusya’daki ekonomık daralmanın devam etmesi ve iki ülke arasındaki gerginliklerin çözüme kavuşturulamaması halinde, 2016 yılında Rusya’ya yapılan ihracatın azalmaya devam etmesi bekleniyor. Ayrıca, Rusya’dan gelen ziyaretçilerin sayısının keskin bir şekilde azalacağı ve Avrupa’dan gelecek ziyaretçi sayısının da azalacağı beklentisi ile, turizm gelirlerindeki aşağı yönlü eğilimin 2016 yılında devam edeceği öngörülüyor.
Son dört yıldır özel yatırımlar durgun bir seyir izliyor. Özel yatırımlardaki zayıflık artık konjonktürel değil yapısal bir sorun haline geldi. Küresel kriz sonrasında şirketler kesimindeki kaldıraç oranı hızlı bir şekilde yükseldi dolayısıyla borç finansmanına dayalı büyüme için alan oldukça daraldı. Öte yandan, liranın değer kaybı bilançoları zorladı ve büyük döviz riski bulunan şirketler kesiminin borç servisi yükünü ağırlaştırdı. Bu faktörler, kurumların kalitesi ve iş ortamı hakkındaki yaygın bozulma algısı ile birlikte, yatırımcı güvenini zedeleyerek özel yatırımları ciddi bir şekilde baskıladı.
Enflasyonun yüzde 8.5 olacağı öngörülüyor
İthalat beklenenden erken bir şekilde, 2015 yılının dördüncü çeyreğinde toparlanmaya başladı ve 2016 yılı boyunca bu ivmeyi koruması bekleniyor. Dış zorluklar 2016 yılında ihracat artışını oldukça düşük bir oranda tutacaktır. Asgari ücretteki artışın özel tüketimi arttıracağını ve 2016 yılında büyümenin ana sürükleyici etkenlerinden birisi yapacağına değiniyor. Kamu harcamalarının azalan bir hızda olsa da büyümeye katkıda bulunması bekleniyor. Yukarıda belirtilen yapısal sorunlar sebebiyle, özel yatırımların 2016 yılında yine nispeten zayıf bir seyir izlemesi bekleniyor. Son zamanlarda terör eylemlerinde yaşanan artış ve Güneydoğudaki huzursuzluklar büyüme tahminimize ilişkin aşağı yönlü riskler oluşturuyor. Düşük petrol fiyatlarının sürmesi 2016 yılında cari açığın GSYH’nin yaklaşık yüzde 4,1’i seviyesine indirilmesine yardımcı olacaktır. Liranın istikrar kazanmaya başlaması ile birlikte, dövizin yansıma etkisi yavaş yavaş ortadan kalmaktadır, ancak güçlü tüketim sebebiyle yılın ikinci yarısına doğru talep baskıları artabilir ve dezenflasyon sürecini yavaşlatabilir. 2016 sonunda enflasyonun yüzde 8,5 olacağını öngörülmektedir.
Dünya Bankası’nın Türkiye’deki çalışmaları 2012-2016 dönemini kapsayan ortak Ülke İşbirliği Stratejisine (CPS) dayanmaktadır. CPS, beş yıllık dönemde sağlanması öngörülen 6,45 milyar dolarlık finansman, politika analizleri ve danışmanlık hizmetleri yoluyla Türkiye’nin yüksek gelirli ülke statüsüne geçişini desteklemeyi amaçlamaktadır. CPS’in başlıca amaçları arasında rekabet gücünün ve istihdamın arttırılması, eşitliğin ve kamu hizmetlerinin iyileştirilmesi ve sürdürülebilir kalkınmanın derinleştirilmesi yer almaktadır. Dünya Bankası’nın Türkiye ile olan işbirliği daha geniş bir uluslararası kitle ile bilgi ve deneyim paylaşımını da kapsayacak şekilde gelişmektedir.