ABD Başkanı Donald Trump ithal çeliğe yüzde 25 ve alüminyuma ise yüzde 10 gümrük tarifesi uygulayacağını 9 Mart'ta açıkladı ve ABD Ticaret Temsilcisi Robert Lighthizer'ı bu vergilere yönelik alternatif arayan ülkelerle müzakere etmek için görevlendirdi. Kanada ve Meksika'nın bu gümrük vergilerinden muaf tutulacağı bildirildi. Ülkelerden gelen görüşme talepleri neticesinde, 21 Mart tarihinde Avrupa Birliği, Avustralya, Arjantin, Brezilya ve Güney Kore'ye de 1 Mayıs tarihine kadar muafiyet tanınacağı açıklandı. Bu süreli muafiyet kararı tabii ki Avrupa Birliği’ni memnun etmedi, Avrupa medyasında günü kurtaran geçici bir zafer olarak yorumlandı ve süresiz muafiyet isteği hem Almanya Başbakanı Angela Merkel hem de Fransa Cumhurbaşkanı Macron tarafından yenilendi.
- Çelik ve alüminyum vergisindeki artışın sebebini ABD nasıl açıklıyor?
Beyaz Saray’ın 22 Mart 2018 tarihinde yayınladığı Başkanlık Mutabakatı’nda, Çin’e karşı yürütülen soruşturma kapsamında, Çin’in yabancı sermayeye kısıtlamalar getirdiği, Çin’de yatırım yapan ABD’li firmalara teknoloji transferi konusunda baskı uyguladığı ve pazar serbestliğini Çin firmaları lehine yabancı firmalar aleyhine bozduğunun tespit edildiği belirtiliyor. Ayrıca bu belgede, yüksek teknoloji firmalarının satın alınması konusunda Çin hükümetinin sistematik bir şekilde yatırımları desteklediği ve ABD bilgisayar ağlarından yetki dışı yollarla teknik bilgileri çaldığı ifade ediliyor.
Beyaz Saray aleni bir şekilde Çin’e tavır almasını bir yandan bu argümanlarla temellendirirken, diğer yandan da karşılıklı ticaret rakamlarına bakarak Çin’e karşı büyük bir ticaret açığı verdiklerini, çelik ve alüminyumdan başlayarak farklı fasıllarda yeni düzenlemeler yaparak bu ticaret açığını 100 milyar dolara kadar düşürmeyi hedeflediklerini söylüyor. 2017 yılı Trademap verilerine göre, ABD Çin’e 115,8 milyar dolarlık ihracat yaparken 481,8 milyar dolar ithalat yapmış ve Çin’e karşı 366 milyar dolar açık vermiş.
Trump bu yeni tarifelerle yerli üreticiyi koruyacağını, ABD sanayicisinin ithal yerine yerli çelik kullanacağını ve böylece ABD içinde üretimin ve istihdamın artacağını savunuyor. Zaten bunlar Trump’ın seçim kampanyasında da dile getirdiği ve hayata ne zaman geçireceği tartışılan söylemleriydi. Ancak şöyle bir iktisadi gerçek var ki bir ülkenin yerli üreticisi bir üründe yeterince verimli ve etkin değilse, o ürünü en ucuza üretenden alması daha ekonomik. Siz zaten verimli bir şekilde üretemeyen bir sektörü dışarıdan destekle ayakta tutmaya çalışırsanız, oraya fazladan para yatırmanız ve milletin vergisini verimsiz bir sektöre akıtmanız gerekir. Ayrıca, üretimde etkin olmayan firmaların ürettiği mal, yerli sanayicinizden başlayarak, tedarik zincirinin en sonundaki tüketicinize kadar herkese fiyat artışı olarak yansır. Belki istihdamı artırırsınız, ama tüketiciden alınacak vergi ve (çelik üreticileri hariç diğer tüm üreticilerin ve tüketicinizin ödeyeceği) yüksek fiyat pahasına bunu yapmış olursunuz. ABD’li çelik üreticilerinin, Kanadalı ve Koreli çelik üreticileriyle rekabet edebilecek kadar iyi olmadığını herkes biliyor.
- ABD’nin en önemli dış ticaret partnerleri ve çelik ticareti
2017 yılı Trademap verilerine göre, ABD’nin ihracatında ilk beşi sırasıyla Kanada, Meksika, Çin, Japonya ve Birleşik Krallık oluşturuyor. Dünyanın en büyük ithalatçısı konumundaki ABD’ye en çok ithalat yapan ülkeler ise sırasıyla Çin, Meksika, Kanada, Japonya ve Almanya. Daha spesifik olarak ABD çelik ticaretine baktığımızda, (Census.gov ve IHS Global Trade Atlas verilerine göre) ABD’nin en büyük 10 çelik tedarikçisi olarak Kanada, Brezilya, Kore, Meksika, Rusya, Türkiye, Japonya, Almanya, Tayvan ve Hindistan’ı görüyoruz. Yani aslında ilk 10 ülke arasında Çin yok.
Diğer yandan, alüminyum ithalatında Kanada yüzde 56 ile ABD’nin ithalatının yarısından fazlasını tek başına teşkil ediyor. Diğer önemli tedarikçi ülkeler ise sırasıyla Rusya, Birleşik Arap Emirlikleri ve Çin.
Bu rakamlara bakıldığı zaman, ABD’nin sadece Çin ile mücadele etmek ve dış ticaret açığını kapatmak adına çelik ve alüminyum ithalatıyla ilgili bir adım atması ilginç görünüyor. Zira en büyük çelik ve alüminyum tedarikçisinin muaf olduğu ve Çin’den yapılan ithalatın diğer ülkelere göre daha az olduğu bir durumda, dış ticaret açığını Çin’e karşı yaptırım uygulayarak kapatma planından bahsediyoruz.
- ABD’nin çelik ithalatında Türkiye 6. sırada
ABD’nin 6. büyük çelik ithalatçısı olan Türkiye’de mesele değerlendirilirken, ABD’den Türkiye’ye yapılan pamuk ithalatına kısıtlama getirilebileceği farklı mecralarda dillendirildi. Ancak Ekonomi Bakanı Nihat Zeybekçi konuya temkinli yaklaşarak bu ihtimali güçlendirici açıklamalarda bulunmadı. Sadece, ABD’nin bu ilave vergi kararlarının gerekçesi olarak sunduğu dış ticaret dengesizliğinin Türkiye için geçerli olmadığını, gerçek olmayan bu gibi gerekçelerle Türkiye de bu karara muhatap olursa bunda ancak kasıt aranabileceğini belirtti.
Ekonomi bakanlığı verilerine göre, Türkiye’nin ABD’ye ihracatı 2017 yılında, bir önceki yıla göre yüzde 30,7’lik bir artış gösterdi. ABD’ye en çok ihraç edilen ürünler demir-çelik ürünleri ve otomotiv aksamı oldu. Türkiye’nin ABD’den ithalatında ise ilk sıraları yine demir çelik ürünleri, hava taşıtları, uzay araçları ve pamuk aldı.
ABD’nin uygulayacağı yüzde 25 oranındaki vergi Türkiye’nin toplam demir-çelik ihracatının yüzde 11’ini kapsayacak. Bu durum Türk üreticilere hem ABD pazarında rekabet sıkıntısı yaşatacak hem de ABD pazarındaki genel daralmayla, dünyanın ve Çin’in çelik üreticileri tüm dünya pazarlarında daha agresif bir rekabet içine girecekler. Buna Türkiye’nin iç pazarında yaşanacak olan çelik arzı fazlası da dahil edilirse, Türk üreticilerin önemli ölçüde zarar göreceğini tahmin etmek zor değil.
- Dış ticaret teorileri ve Trump
ABD Başkanı Donald Trump’ın, seçim kampanyasından başlayarak günümüze dek sürdürdüğü, ABD dış ticaretiyle ilgili söylemleri dikkat çekti. Zira küresel ekonomide ülkeler o kadar iç içe ki dünyanın en büyük ithalatçısı olan ABD’nin dış ticaretiyle ilgili herhangi bir kararın dolaylı veya doğrudan etkilemeyeceği pek az ülke olabilir.
En başından itibaren “dış ticarette korumacılık geri mi geliyor” sorusu soruldu. Ticaretin tarihine bir bakış attığımızda, dönem dönem farklı görüşlerin hakim olduğunu görürüz. Merkantilistlere göre bir ülkenin yapması gereken iş, kasasını bol altınla doldurmaktı. Bunun için ise mümkün olduğunca dışarıya mal satması, ama iç piyasayı da yabancı ülke üreticilerine kapatması gerekirdi. Ticarette korumacılık ise her ülkenin “kendi yağıyla kavrulması”, dışarıdan ne mal alması ne de satması olarak tarif edilir. Bu nedenle Trump’ı veya ABD’nin tutumunu korumacı olarak nitelendiremeyiz. Çünkü Trump bir yandan kendi ülkesinin gümrük duvarlarını ek tarifelerle yükseltirken diğer yandan da Çin’e bir liste gönderiyor ve ABD’den daha fazla yarı iletken çip satın almasını ve Amerikan otomobilleri üzerindeki gümrük vergilerini düşürmesini talep ediyor. Buna da biz Türkler “bu ne perhiz, bu ne lahana turşusu” deriz. Ama ticaret teorisi buna (Ömer Faruk Çolak’ın tanımıyla) “yeni merkantilizm” der. Çünkü Trump kendi ülkesi ve yerli sanayisi için korumacı; ama diğer ülkelerin ABD’ye karşı mümkün olduğunca az ticari engel koymasını istiyor.
- Çin’deki yansıması nasıl?
23 Mart 2018 Cuma günü ABD Çin mallarına 60 milyar dolar değerinde yeni tarifeler uygulayacağını bildirdi. Buna cevap olarak Çin de ABD mallarına 3 milyar dolar değerinde, 128 farklı ürünü kapsayan bir liste için tarife uygulayacağını açıkladı. Bu tarifeler dün, yani 2 Nisan 2018 itibariyle yürürlüğe girdi. Çin kaynakları, Çin’in şu an ikinci ve üçüncü bir listeyi de hazırlamakta olduğunu bildiriyor. Çin’in Global Times adlı haber kaynağına göre, ABD’nin uygulayacağı tarifeler Çin ekonomisine tabii ki zarar verecek ama en çok ABD ekonomisini yıpratacak. Çin’in hazırladığı tarife listeleri özellikle ABD’yi yıpratma amaçlı. Örneğin, Trump’ın en çok oy aldığı bölgenin ürünü olan soya fasulyesine kasıtlı olarak vergi uygulanacak.
Çinli kaynaklar “ABD’ye bir ders verilecekse bunu en iyi Çin yapar” diyor. Tabii ki Çin ekonomisi de böyle bir ticaret savaşından etkilenir; ama bir yandan da Çin’in tam potansiyelini gerçekleştirmesine ve ticarette ABD’ye alternatifler bulmasına da yardımcı olur diyorlar.
- Dünyayı nasıl bir gelecek bekliyor?
Çelik sektöründeki problemin asıl kaynağı olarak, Çin’de oluşan kapasite fazlası çelik gösteriliyor. Bir malın arzı arttıkça fiyatlar doğal olarak aşağı çekilir. Dünya çelik üretiminin yüzde 50’si Çin’de yapıldığı için, Çin’deki arz fazlası dünya çelik fiyatlarını da düşürüyor. AB liderleri böyle bir problemin varlığını kabul ettiklerini, ancak Trump’ın yaptığı gibi tek taraflı ve kimseye danışmadan yapılan bir vergi artışıyla bunun çözülemeyeceğini söylüyorlar.
Amerikalı ünlü iktisatçı Stiglitz de bu tarifelerin ABD’de yaşam maliyetini artıracağı konusunda ABD hükümetini uyarıyor, yüksek ithalat vergilerinin yavaşlayan ekonomi, artan faizler ve işsizlikle sonuçlanacağını tahmin ediyor.
Bu yıl gerçekleşen Uludağ Ekonomi Zirvesi’nde Başbakan Yardımcısı Mehmet Şimşek, 1929 büyük buhranının ve İkinci Dünya Savaşı’nın dünyada artan korumacılık ve dünya ticaretinde gerçekleşen daralmanın sonucu olarak gerçekleştiğini söyledi ve dünya ekonomisinin zaten yavaşlayan bir büyüme dönemine girdiği konusunda uyarılarda bulundu.
Bütün bu süreci izlerken, tüm dünyaya karşı oldukça agresif davranan bir ABD ve buna ölçülü bir şekilde cevap veren ama henüz saldırganlaşmayan bir Çin görüyoruz. Çin’in ABD kararlarından etkilenecek çelik ihracatı, toplam çelik ihracatının sadece yüzde 1,1’i. Bu bakımdan, Çin gibi büyük bir ekonomi sakin kaldığı sürece bu kararlardan çok fazla etkilenmeyebilir. Ancak olay karşılıklı tarife atışmasına döner ve tarife yükseltmeler bir zincir gibi birbirini izlerse, işte o zaman zaten büyümesi çok yavaşlayan dünya ekonomisi bir de ticareti kısıtlanacağı için en iyimser tarifle durgunlaşır. Durgunlaşmanın ve büyüyememenin devamının gelmesini ise hiç kimse arzu etmez.