Enflasyon Haziran'da yüzde 13'ü geçebilir

TÜFE ile YiÜFE arasındaki farkın büyümesinin Temmuz ayında enflasyonun yüzde 14'e yükselmesine neden olacağı açıklandı

Altınbaş Üniversitesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Haluk Levent, Türkiye İstatistik Kurumu tarafından açıklanan Mayıs ayı enflasyon verisiyle ilgili yaptığı değerlendirmede, Tüketici Fiyat Endeksi (TÜFE) ile Yurtiçi Üretici Fiyat Endeksi (YiÜFE) arasındaki farkın büyüdüğüne dikkat çekti. Prof. Levent, bu durumun önümüzdeki dönemde enflasyonun daha da artacağının işareti olduğu değerlendirmesini yaptı.

Altınbaş Üniversitesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Haluk Levent’in Mayıs ayı enflasyon verilerine ilişkin analizi şöyle:

Mayıs Ayı Fiyat Artış Oranları Üzerine Düşünceler

“TÜİK Mayıs ayına ait fiyat endekslerini yayınladı. Geçen yılın aynı ayına göre “Tüketici Fiyat Endeksi (TÜFE)” yüzde 12.15, “Yurtiçi Üretici Fiyat Endeksi (YiÜFE)” yüzde 20.16 artmış bulunuyor. Diğer bir deyişle enflasyon tekrar hız kazanmış bulunuyor, göstergelere göre buralarda kalma ihtimali de zayıf, bunun için başlıca üç gerekçeden bahsedebiliriz:

Bilindiği gibi, tüketici fiyat endeksindeki 12 aylık artış enflasyon olarak adlandırılır. Yurtiçi üretici fiyat endeksindeki aylık artış ise bazı iktisatçılar tarafından potansiyel enflasyon olarak adlandırılmaktadır. Bu iki endeks arasındaki farkın seyri enflasyonun gelecekte ne olacağına dair bir fikir vermektedir. Mayıs 2018 itibariyle yıllık bazda iki endeksin artış oranları arasındaki fark yüzde 65’e kadar yükseldi. Bu durum, üreticilerin maliyetlerinin 100 TL’den 122.2’ye yükseldiğini buna karşılık sattıkları malın fiyatlarını 100 liradan 112.2 liraya kadar yükseltebildiklerini göstermektedir. Üreticilerin kar marjları yaklaşık 10 yüzdelik puan azalmıştır. Üreticilerin uzun süre bunu devam ettirebilmeleri mümkün olmadığından iki endeks arasında açılan fark önümüzdeki aylarda tüketim mallarına yapılacak zamlarla kapatılacaktır. Dolayısıyla fiyat artışları aynı hızla artmaya devam edecek gibi gözüküyor. Üstelik kamunun ertelemiş olduğu zamları da buna ekleyecek olursak fiyat şokunun daha da yükseleceği aşikardır.

YiÜFE’nin yanısıra bir de Yurtdışı Üretici Fiyat Endeksi (YdÜFE) var, bu endeks yurtiçi yerleşiklerin ithal ettikleri malların fiyatlarında görülen artışları göstermektedir. Bu endeks diğerlerinden biraz daha geç yayınlanıyor, elimizde Nisan ayı verisi bulunmaktadır. Buna göre, henüz Mayıs 2018’deki döviz şoku yaşanmadan yüzde 22.5 seviyesine yükselmiş durumdaydı. Mayıs ayında bu endeksin çok daha yüksek bir seviyeye ulaşmış olması beklenmelidir. Dolayısıyla ithalatçılar da üreticilere sattıkları malların fiyatlarında döviz artışlarından dolayı meydana gelen yükselişleri tamamıyla yansıtmış değiller. Bu iki endeksin artış oranları arasında da yüzde10-15’lik bir açılma gerçekleşmiş durumda. Bu fiyat artış farklılıklarının da önümüzdeki aylarda azalması beklenmelidir. Bu da fiyat artışlarının hızlanması anlamına gelir.

Son olarak geçen yılın haziran ve temmuz aylarında aylık TÜFE artışları sırasıyla, -0.27 ve 0.15 olmuş. Yani geçen haziran ayında fiyatlar düşmüş ve temmuz ayında çok az bir artış göstermiş. Önümüzdeki iki ay enflasyon hesabında bu iki ay çıkacak ve 2018 haziran ve temmuz ayı değerleri girecek. Yukarıdaki nedenlerden ötürü bu iki dönemde fiyatların pek de hız kesmeden artmaya devam etme olasılığı yüksektir. Bu durumda, enflasyonun haziran 2018’de yüzde13’ü, temmuz 2018’de ise yüzde14’ü geçmesi beklenebilir.

Eğer fiyat artışları bu seviyelere gelmezse durgunluğun hem de görece yüksek fiyat artışları içerisinde durgunluğun başlamış olabileceğini dikkate almak durumundayız. Durgunluk içinde enflasyon çözümü en zor iktisadi problemlerden biridir. Teknolojinin üretim sürecini kökten değiştirdiği ve buna bağlı olarak gelişen otomasyonun etkisiyle doğrudan yabancı sermaye yatırımlarının gelişmekte olan ülkelerden çekilip gelişmiş ülkelere geri dönmeye başladığı; büyük bir teknolojik işsizlik dalgasının yaygınlaşmaya başladığı; hane halkı borçluluğunun çok yüksek seviyelerde seyrettiği; ve son olarak, gelişmiş ülkelerde yükselen faiz oranları ile finansal sermayenin gelişmiş ülkelere geri döndüğü bir ortamda üretimde ithalat bağımlılığı son derece yükselmiş bir ülke olarak Türkiye’nin işi çok zordur.”