Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Ordu'daki VIP krizinle ilişkin olarak, "Siz bir valiye 'it' derseniz, kusura bakmayın bunu kimse yemez. Ben de bir Cumhurbaşkanı olarak valime sahip çıkmak durumundayım, onu yedirtmem. Yasalarımızda küfürlerin karşılığı bellidir. Cezası belli bir süreyi aşarsa başkanlığı düşecektir" dedi.
Gazetecilerin sorularını yanıtlayan Erdoğan'ın açıklamaları şöyle:
Burada ciddi bir suistimal var. Eğer bunun tamamının sayımı yapılmış olsaydı bu olmayacak, çok daha farklı bir tablo ortaya çıkacaktı. YSK kararını verdi. YSK'nın verdiği bu kararla seçime gidiyoruz. Bugünü de saymazsak Cuma, Cumartesi iki gün kaldı. Hazırlıklarımızı yapıyoruz, yapacağız. Bu hazırlıklarımızın hayırlara vesile olmasını diliyorum. Bugün yabancı basınla bir toplantım onlarla yaptığım toplantıda, bu konuya çok fazla girmediler ama bazı basın mensupları İstanbul seçimlerini sordu. İlgilenmeleri manidar. 31 mart seçimlerinde çok çok ciddi saldırılar da oldu. Yunan basını bu işin üzerine çok farklı gitti. Neticede YSK kararı verdi. Ona da en büyük saldırıyı ana muhalefet yaptı. YSK üyelerine önce çok güveniyorlardı daha sonra çete olarak nitelemeye başladılar. Netice ne çıkarsa ona hep birlikte başımız, gözümüz üstüne diyeceğiz ve geleceğe yöneleceğiz.
"Henüz belediye başkanı olmadan valiye küfür ediyor"
Burada hukuki durum neyse bu küfrün karşılığı neyse ve bununla ilgili olarak da sayın valimiz kendisine yapılan küfürle ilgili olarak bu işi savcılığa, yargıya taşıma kararlılığında. Sağolsun burada seçimin ardından savcılık müracatı yapma ferasetini gösterdi. Burada kararı yargı verecek. Yargı bu konuyla ilgili olarak, yani bu ülkenin valisine it demenin ne olduğunu yasal olarak karar verecek olan merci odur. Zaten yasalarımızda bir ilin valisine, yöneticisine bu tür küfürlerin karşılığı buralarda belli. Kaç yıldan, kaç yıla. Burada ben büyük bir ispat yapacağım. İstanbul'un Büyükşehir Belediye başkanıydım. Bu daha seçilmeden böyle bir şey yaptı. Ben belediye başkanıyken okuduğum şiir sebebiyle mahkum oldum. Benim elimden belediye başkanlığımı aldılar mı? Aldılar. Bu ise henüz belediye başkanı olmadan bir küfür ediyor.
"Valime sahip çıkmak benim görevlerimin arasındadır"
Valime yapılanın görsel, yazılı kayıtları var mı? Bütün bu kayıtları gördük. Halk şunu da söylüyor. Bir Cumhurbaşkanı olarak siz valinizin izzetini korumayacak mısınız? Valinize sahip çıkmayacak mısınız? Ortada bırakamayız. Sahip çıkmak bizim de öncelikli görevlerimiz arasındadır.
Vali demek ne demek? Cumhurbaşkanının o ildeki vekili demektir, milletin o ildeki vekili demektir. Siz bir valiye 'it' derseniz, kusura bakmayın bunu kimse yemez. Ben de bir Cumhurbaşkanı olarak valime sahip çıkmak durumundayım, onu yedirtmem. (İmamoğlu seçilirse) Belli bir süreyi aşan cezayı alması halinde bu düşecektir, o süreyi aşmazsa zaten görevine de devam eder.
"Bunların anlayışına göre biz Mursi'yi temsil etmiş oluyoruz"
Mursi'yi içeri alındıktan kısa bir süre sonra bu CHP'nin trolleri benimle ilgili 'Erdoğan'ın akıbeti de Mursi gibi olacak' dediler. Bu sürekli devam etti. Şimdi de aynı şekilde Mursi adeta orada 20-25 dakika çırpınırken en ufak müdahale olmadığı halde yine bu troller devreye girdiler 'Erdoğan'ın akıbeti de aynen Mursi gibi olacak' dediler. Pazar günüyle alakalı olan bir zihniyet çalışması, bir yanda Sisi tarafları var, ki bunlar Erdoğan'ı oraya oturtuyorlar, bir tarafta da Binali Bey'in durumu var. Bizler de Mursi zihniyetini bunların anlayışına göre temsil etmiş oluyoruz. Bugün Batı basının Almanya, Fransa, Hollanda Erdoğan'a niye saldırıyor? Bir zihniyet meselesinden dolayı saldırıyor. Alman medyasının saldırıların arkasında FETÖ, PKK, DHKP/C var. Bütün bunlar çok manidardır, üzerlerine ciddi manada gidilmesi gerekir.
"CHP adayına 10, Sayın Yıldırım'a 26 kez müdahale edildi"
Ben yayını beğenmedim. Bir defa yayında objektif bir yönetim anlayışı yoktu. Burada dakikalardan soru soruş şekillerine varıncaya kadar ciddi bir tarafgirlik sözkonusuydu. Bu tarafgirlikle kalmayıp bir de tabii sonradan çünki o soru soruş şekillerinde bile bazı tarafgirlikler çok somut ortaya çıkıyordu. Örneğin moderatör CHP adayına 'Başkan' öbür taraftan Yıldırım'a 'Başkan adayı' demesi gözümüzden kaçmadı. İki adayın konuşma süresinde eşitsizlik göze çarptı. Güya çok dikkatli takip edilmesine, 'buna çok dikkat edeceğim, her iki adaya dikkatle süreleri kontrol edeceğim' demesine rağmen buna dikkat edilmemiştir. Mesela sayın Yıldırım'a 4 dakika daha az süre tanınmıştır. Bunların hepsini dakika dakika bizler masaya yatırdık. Sayın Yıldırım'ın sözleri zaman zaman kesilmiş, rakibinin ise böyle bir sıkıntısı olmamıştır. Özellikle 10 kez CHP adayının müdahaleye uğradığını görüyoruz ama Yıldırım'ın 26 kez sözü kesildi. Moderatörün karşısındaki konuşmacılar, konuşması ne kadar kesilirse o denli sunumunu kaybeder, o akış ortadan kalkar. Burada da maalesef bunu yaşadık.
"Bunlar dersini otel odasında 35 dakika çalıştılar"
Marmara Etap'ta CHP adayının moderatörle biraraya gelmesi. 45 dakika bunların orada görüşmesi var. 45 dakika orada görüşürken de bütün doneler, ne tür sorular sorulacak. Bu tamamen bir soru salma sanatıdır. Bu tamamen FETÖ'cülerin işidir. O akşam program esnasında CHP adayın yanında kutucuklar var onun üzerinde konu başlıklar var. Kutucukların içerisinde kartonlar var. Çok ilginçtir soruyu moderatör soruyor. Sorduktan sonra o başlıklara göre o kartonlar çıkarıp gösteriliyor. Bu denli bir hırsızlık olur mu? Çok adil bir moderatörlük yaptım nasıl diyeceksiniz. Bunlar dersi 45 dakika çalıştılar. O kutucukların hepsinin resimlerini aldık. Orada bu resimler nasıl çekildi, önceden hazırlandı? Soru soruluyor, oradan hemen o çıkıyor ve cevabını da ona göre veriyor. Bu adil bir tartışma olmaz. Nitekim adil olmaktan çıktı. Hem siyasi, hem ahlaki değerlere ters bir tartışma halini aldı. Ben sayın Dündar'la Baykal döneminde bizim bir tartışmamız olmuştu. Biz o tartışmamıza CHP adına sayın Tanla, Uğur Dündar'la görüşmüştü. Benim adıma Ömer Çelik görüştü. Biz programa çıktık. Çok da güzel bir tartışma oldu. Gayet güzel değerlendirmeler yapıldı. Buna benzer olumsuz şeyler olmadı.
"Bu görüşme CHP adayının sorumsuz olduğunu gösteriyor"
Bir moderatör olarak kendini bitirmitir. Bana da soruldu 'ne yapalım' diye. Ben farklı isimler vermiştim. Bu isimler adaylar tarafından makul karşılanmadı ve iş bu noktaya geldi. Öyle veya böyle o akşamki tartışmanın hasılasını Pazar günü sandıklarda göreceğiz. Bu netice kendini çok açık net kendini gösterecek. Ordu valisi konusu, polislerle ilgili konular, sandıklarla ilgili çeşitli hırsızlıklar vesaire. CHP adayının böyle bir görüşmeyi bir otelde gelip 45 dakika otelde yapması CHP adayının ne denli sorumsuz olması açısından çok önemli. Mesala Binali Yıldırım beyle de böyle şeyler söylediler. Moderatör bunun olmadığını söyledi. Herşey zaten çok açık net ortaya çıkmış oldu.
"İdeolojik yaklaşımlar bu tür tartışmaları bozuyor"
Biz uzun zamandır sayın Uğur Dündar'la yaptığımızdan bu yana böyle bir şeye ben hiçbir zaman girmedim. Girmeyişimin sebebi bu tür endişeler. Her şeyde bir sıkıntı, bir bozukluk var. Kimisi hakikaten dürüst davranır kimisi de. İdeolojik yaklaşımlar bu tür tartışmaları bozuyor. Ben o zaminki daha yeni bu sürecin içerisindeydim. Sayın Baykal benden çok çok deneyimli, tecrübeli lider olmasına rağmen biz onunla o tartışmayı yaptık. Herhangi bir sıkıntı yaşanmadan öyle bir tartışmayı yaptık. Bir lider olarak bu tür tartışmalara girerim. Mesela Rusya'da, Amerika'da nasıl oluyor, oluyor mu? Hepsini aldık inceledik. En son Trump ve Clinton tartışmasını aldık. Ben danışmanıma ve aynı şekilde Mahir Bey'e de buradan hareketle tartışma olsun dedik. Ama öyle olmadı.
"CHP adayı 'İstanbul'da 25 yıldır ne yaptınız' diyor"
Biz burada performansı değerlendirirken daha dinamik bir görüntü sergilemek, bir diğer tarafta da tecrübe, derinlik ve birikimiyle ağırlık serdeden bir aday olarak değerlendirmek. Binali Bey'in duruşunda bir olgunluk, derinlik var. İDO'dan genel müdür olarak yola çıkacaksın, milletvekili olacaksın, 10-11 yıl Ulaştırma Bakanlığı yapacaksın, Başbakanlık ve ardından Meclis Başkanlığı. 81 vilayetin her yerinde yollarından, altyapıdan havaalanlarına kadar Binali Bey'in elinin değmediği yer yok. Siz 25 senedir İstanbul'a ne yaptınız? Kim diyor? Rakibi söylüyor. İnsanın gözü varsa artık yapacak bir şey yok. Marmaray'ı, Avrasya'yı görmeyecek misinin? Öbür tarafta Yavuz Sultan Selim Köprüsü, Osmangazi Köprüsü, bütün bunlar bitirilmiş olan yatırımlar.
"Bir taraftan Istranca'dan öbür taraftan Melen'den su getirdik"
Binali Bey'in yaptıkları yapacaklarının teminatı durumunda. Şimdi ihtiyarlara ücretsiz belediye otobüsünden bahsediyor. Biz bunu yaptık. Öğrencilere burstan bahsediyor. Benim verdiğim bursu CHP o zaman, belediye başkanıydım o zaman ve bunu yargıya taşıdı. Yargı veremez dedi ve kaldırıldı. Başbakan olduğunda biz bu bursu Başbakanlık'a bağladık. Sonra biz bunu Kredi Yurtlar Kurumu'na bağladık. Şimdi 500 TL veriyoruz. Şu anda yüksek lisansta mastır öğrencilerine bu rakam 750 TL. Doktora öğrencilerine ise şu anda 1.500 TL ücret veriyoruz. Burada yalan söylemeye, yapmadıklarınızı, yapamayacaklarınızı söylemeye gerek yok. Acaba sen belediyenin geliri ile bunları nasıl halledeceksin? Suya belli bir şey getiriyor, ücretsiz veya kısıntı diyor. İstanbul'u suya kavuşturan bu fakir. Benim dönemimde Istranca dağlarından, öbür taraftan Melen'den Anadolu yakasına su getirdik. Öbür taraftan boğazın altından boru yerleştirildi.
"İstanbul'u aldığımızda Ikarus otobüsleri vardı"
İstanbul sıradan bir şehir değil. Benim dönemimde 8, 8,5 nüfusa sahipti. 1994-99 arasında maliyetler belli bir fiyatta ise bu şu anda aynı bedele bunları çıkartmanız mümkün değil. Buradaki yatırımın bedel ve maliyetleri o günden bu güne çok daha fazlasıyla artmıştır. Altyapı noktasında yapılması gerekenler çok daha farklı bir şekilde artıyor. Biz İstanbul'u aldığımızda altyapılar, alt geçitler, üst geçitler, kavşak düzenlemeleri başladı. Ben geldiğimde Ikarus otobüsleri vardı. Aman yarabbim dökülüyorlardı! Mazotlu bezlerle temizlenir. İçeri girdiğiniz zaman mazot kokusundan durulmazdı. İETT'de arkadaşlarla oturdum, 'Gelin Mercedes, MAN, BMC otobüsleri alalım' dedim. Benden sonra arkadaşlarım metrobüs sistemini kurdular. Metroyu yapmak kolay bir iş değil. Şu anda her tür metro yatırımı şu anda İstanbul'da var. Bunları yapan AK Parti belediyesi. Üsküdar'dan biniyorsunuz, Çekmeköy'e geliyorsunuz. Vatman falan yok, uzaktan kumanda ile gidiyor.
"Ümraniye'deki çöplüğün patlamasından çok duygulandık"
Beylikdüzü'nde böyle bir tespiti yaptıkları Sayıştay açıkladı. Yalan üzerine böyle bir şey bina edilemez. 94 ve şu anda 2019. Neşat Ertaş'ın ifadesi var ya, "Aşkınan koşan yorulmaz diye". Bizi en çok etkileyen çöp, çukur, çamurdur. İstanbul gibi şehre asla yakışmıyordu. Göreve geldik, bir an önce temizlenmesi lazım. Biz göreve gelmeden önce Ümraniye çöplüğü patlamış, 39 kişi ölmüştü. Ümraniye ve İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı CHP'liydi. Bizi en çok duygulandıran bir olaydı. İstanbul Habitat toplantısı vardı. O toplantıda sonuç bildirgesinin içerisine dünyanın en temiz şehirlerinin arasına İstanbul girdi. En önemli sorun suydu. Su konusunda Allah kendisinden razı olsun hakikaten Veysel Bey. İSKİ'nin başına getirmiştim. Çok başarılı performans ortaya koydu. İstanbul'un su konusunu 1, 1-5 yıl içerisinde çözmeye başladık.
"Belediyeciliği bununla tanımlamayı gerçekçi bulmuyorum"
Anneler babalar evlatlarına bunu ne kadar anlatıyor bilemem. Bak buralardan bugünlere geldik, bunu anlatıyor mu anlatmıyor mu? Gençler için bu bir ütopya. Üniversitelerde harç alınıyordu, bununla ilgili gösteriler yapılıyordu. Harcı bir kaldırdık. Üniversite gençliğine sorsak, hiç umurunda değil. Şu anda üniversite gençliği bu para zaten leblebi çekirdek diyor. Şunun değerlendirmesini yapmıyor. Bu ülkede 1994'te neredeydi şu anda nerede? O bir kırılma noktasaydı. Ülkemizde sağlam bir belediyecilik anlayışını kazandırdık. Ondan sonra yerel yönetimlerde yarış, rekabet başladı. Bakıyorum şimdi Binali Bey'in vaatleri var aynı şekilde rakibinin vaatleri var. Acaba bu vaatler doğru mu? Bunları vaadetmekle mi biz gençliği yanımıza çekeceğiz? Otobüslerin ücretsiz olması, ücretsiz internet acaba bunlarla mı belediyeciliği tanımlayacağız? Şu an açıkça net gerçek bir şey söyleyeyim, ben belediyeciliği bununla tanımayı gerçekçi bulmuyorum.
Abdullah Öcalan'ın mesajı
Özellikle Demirtaş'ın 7 ayrı açıklaması var. Bu açıklamayı bizler de öğrendik. Çok açık ve net şu anda CHP'nin adayına bu desteği açıklıyor. Çok ilginç olan nedir? Burada Apo'nun yaptığı açıklamadır. Olaya şöyle bakıyorum. Bizim derdimiz o değil. Oralardan bize ne gelir, ne gelmez bunları az çok kestiriyoruz. Burada bir iktidar mücadelesi var. Bu iktidar savaşında HDP-PKK kanadında yaşanan Öcalan-Demirtaş noktasında iktidar savaşında ciddi kayma gösteriyor. Bu süreç içerisinde Öcalan kendi iktidarını bunlara kaçırmak istemiyor. Demirtaş'a hesap sormaktan tutun da dağa hesap sormaya varıncaya kadar. Onların kendisine ihanet ettiği yönünde. Buna yönelik kesin tavırları var. Bu s üreç içerisinde yaptığı açıklamada 'eğer siz beni destekliyorsanız, benim arkamda olan bir partiyseniz ne oraya ne şuraya değil siz kendi gücünüzü ortaya koymalısınız, herhangi bir yere değil kendi tarafsızlığınızı ortaya koymalısınız' diye bir şey. O anlaşılıyor. Tabii biliyorsunuz PKK'nın bir adayı CHP adayına destek veriyor. Bir kanadı üçüncü yol diyor. Hamdolsun Binali Bey'in bunların hiçbiriyle ne ilgisi ne alakası yok. Biz sadece MHP ile kurmuş olduğumuz Cumhur İttifakı ile bu süreci götürüyoruz. Bununla ilgili bir desteğin gelemeyeceğini herkes biliyor. Ben derim ki burada bir liderlik mücadelesi var. ÖCalan, Demirtaş'a ve dağa mesajlarını veriyor. Siyasetçi olarak ister istemez bu konularla belli ilgimiz olur. Kürt kardeşlerimin istismarına çok üzüldüm. Bölücü terör örgütünün listelerini dağın başında yapıp meclise gönderdiği milletvekilleri sizin hangi yaranıza merhem oldu. Böyle bir şey yok. Bunlarla iş tutanları biliyoruz. Bunlar görsel yazılı medyada yer aldı. PKK'nın desteğinden beslenen partilere oylarınızı vererek zayi etmeyin diyorum. Onlar sadece hendek açtılar, çukur açtılar. Gabar'da Tendürek'te, çocuklarınızı kaçırıp o mağaralarda ne hallere düşürdüğünü bilin diyoruz.
Binali Yıldırım'ın Kürdistan çıkışı
Biraz bu işi okudum, inceledim. Hatırlayın bir defa Osmanlı'da eyaletler sistemi vardı. Bu sistem içerisinde Lazistan, Kürdistan gibi Osmanlı'nın içerisinde bu tür yerler vardır. Biz bir coğrafi referanstan bahsetmiyoruz. Bu kavramı siyasi ünite olarak kullanıyorlar bunlar. Bunu siyasi olarak kullanmamak lazım. Birbirine karıştırmayalım. Ben Rabia diyorum. Lider olarak ilk defa kullandım: Tek millet, tek vatan, tek bayrak, tek devlet. Buna ülkemin birliğine, bütünlüğüne saygı duyan kimse karşı çıkabilir mi? Çıkar, kim çıkar? HDP çıkar. Şu anda bizim 82 milyon millet anlayışımızla bağlantılı değil. Daha da geriye giden İbrahimi bir kavramdır da. Bunlar onu anlamaktan çok çok uzaktırlar. Bayrağımız üzerinde bir tartışmaya asla müsaade etmeyiz. Şu anda ülkemizde parlamentonun içerisinde olanların bizim bayrağımızla sorunu var. Kongrelerinde bile bayrağımızı asmayacak kadar bayrağımıza saygısız. Türkiye Cumhuriyeti devletinden başka bizim devletimiz de yok. Benim ülkemde Kürdistan diye bir yer yok.