Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ve Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin, Suriye'nin İdlib kentinde hükümet ile silahlı muhalif örgütlerin elindeki kesimler arasında silahtan arındırılmış bir bölge kurulmasına karar verdi.
Bu anlaşmanın ardından İdlib'e bir süredir beklenen askeri operasyonun şu aşamada yapılmasından vazgeçildiği açıklandı.
İki liderin anlaşmaya vardığı bir diğer konu da Suriye hükümeti açısından kritik önem taşıyan ve İdlib eyaleti üzerinden geçen Halep-Lazkiye ve Halep-Hama otoyollarının da trafiğe yeniden açılması oldu.
Batı basını, anlaşmanın insani durumla ilgili bir kriz riskini ortadan kaldırdığı için olumlu olduğunu ancak uygulamaya dair bazı soru işaretleri bulunduğuna dikkat çekti. Rus basını ise "sansasyonel" olarak tanımladığı anlaşmanın Putin ile Erdoğan arasındaki "özel ilişki" sayesinde yapıldığını vurguladı.
Suriye hükümetinden anlaşmayla ilgili doğrudan bir tepki gelmedi. Ancak Suriye'nin Cenevre'deki Birleşmiş Milletler (BM) nezdindeki Daimi Temsilcisi Hussam Edin Aala, İdlib'i yeniden hükümetin kontrolü altına alma kararlılıklarını sürdüğünü söyledi. İran ise bu anlaşmayı İdlib'de savaşın önlenmesi için diplomatik çabaların başarıya ulaşmasının bir göstergesi olarak nitelendirdi.
Silahtan arındırılmış bölge nedir?
Putin ve Erdoğan, dün Rusya'nın Soçi kentinde yaptıkları görüşmenin ardından düzenledikleri ortak basın toplantısında üzerinde mutabık kaldıkları anlaşmanın ayrıntılarını açıkladı.
Buna göre, 15 Ekim tarihine kadar İdlib'de silahlı muhalif örgütler ile Suriye ordusu arasındaki temas hattında 15-20 kilometre genişliğinde silahtan arındırılmış bir bölge kurulacak.
Putin tarafından "radikal düşünceye sahip" gruplar olarak nitelendirilen El Nusra Cephesi gibi örgütlerin, oluşturulacak bu silahsız bölgeden çıkmaları öngörülüyor.
10 Ekim tarihine kadar tüm silahlı muhalif örgütlerin ellerindeki füze sistemleri, top ve tank gibi ağır silahları bölgeden çekmeleri planlanıyor.
Türk ve Rus ordusuna bağlı birliklerin, silahtan arındırılmış bölgede devriye gezmeleri de üzerinde anlaşmaya varılan bir diğer nokta oldu.
Türkiye, bu anlaşmanın muhalif grupların bulundukları yerlerde kalmaya devam etmelerini sağlayacağını ve bunun karşılığında da Rusya ile birlikte belirleyecekleri "radikal grupların" bu alanda faaliyet göstermesinin engelleyeceğini söylüyor.
İki liderin üzerinde anlaşmaya vardığı bir diğer konu da İdlib üzerinden geçen Halep-Lazkiye arasında M4 ve Halep-Hama arasındaki M5 otoyolların yeniden trafiğe açılması.
Bu anlaşma ne anlama geliyor?
Bu anlaşma, en azından bir süreliğine Suriye ordusunun beklenen İdlib operasyonunun ertelenmesine neden oldu.
Putin ile Erdoğan'ın düzenlediği basın toplantısının ardından bir açıklama yapan Rusya Savunma Bakanı Sergei Şoygu, İdlib'e askeri bir operasyon düzenlenmeyeceğini söyledi.
Türkiye, İdlib'e askeri bir operasyon düzenlenmesine karşı çıkıyor ve bunun "felaket" olacağını belirtiyor.
Türkiye ayrıca, İdlib'de bulunan cihatçı örgütlerle "ılımlı" olarak nitelendirdiği muhalif silahlı grupların birbirinden ayrıştırılarak, cihatçılara yönelik nokta atış operasyon yapılmasını öneriyordu.
Erdoğan ile Putin'in vardığı anlaşmada, iki ülkenin "radikal örgütleri" birlikte tespit etmesi ve diğer silahlı muhalif grupların da oldukları yerde kalması öngörülüyor.
Anlaşma kapsamında yer alan bir diğer konu da Türkiye'nin önerisi ile İdlib üzerinden geçen Halep-Lazkiye ve Halep-Hama otoyolların yılsonuna kadar yeniden trafiğe açılması.
Böylece başkent Şam ve Suriye hükümetinin en güçlü olduğu yerlerden Lazkiye ile ülkenin en büyük kentlerinden Halep arasında kesintisiz ulaşım sağlanmış olacak. Bu, Suriye hükümeti açısından kritik önem taşıyan bir gelişme.
Rus basını da bu anlaşmanın silahlı muhalif grupların kimyasal saldırı düzenleyerek, suçu Suriye ordusuna atıp hükümete yönelik bir uluslararası müdahale riskini ortadan kaldırdığını söylüyor.
Anlaşmayla ilgili belirsizlik taşıyan noktalar neler?
Yapılan yorumlarda, anlaşma genel anlamda olumlu bulunsa da uygulamaya dair bazı soru işaretlerinin bulunduğu belirtiliyor.
Bunların başında anlaşmanın kapsadığı alanın sınırları geliyor. Liderler, yaptıkları açıklamalarda silahsız bölgenin nereleri kapsayacağına dair herhangi bir bilgi vermedi.
Bir eyalet olan İdlib'in aynı adı taşıyan en büyük şehrinin silahsız bölgeye dahil olup olmadığı henüz bilinmiyor. Dahil olması halinde, bu, bölgenin büyük kısmı kontrolü altında tutan cihatçı örgütlerin İdlib şehrinden çekilecekleri anlamına geliyor.
Anlaşmaya dair bir diğer belirsizlik de "radikal düşünceli" olarak nitelendirilen grupların çekilme ve silahlı örgütlerin ellerindeki ağır silahları oluşturulan bölgeden çıkarma süreçleriyle ilgili.
Bu grupların anlaşmanın bu kısmı kabul edip etmeyecekleri ve etmemeleri halinde bunun nasıl gerçekleştirileceği de ortaya çıkan bir diğer soru işareti.
Ayrıca, "radikal grupların" Türkiye ile Rusya tarafından birlikte tespit edileceği açıklandı. Bu tanımlamanın nasıl yapılacağı ve bu sürecin nasıl ilerleyeceğine dair ayrıntılar da henüz bilinmiyor.
Bir diğer konu da silahtan arındırılmış bölgenin dışında kalan alanlarda Rusya ve Suriye ordusunun hava operasyonları düzenleyip düzenlemeyecekleri.
Rusya Savunma Bakanı Şoygu, İdlib'e askeri operasyon düzenlenmeyeceğini açıkladı. Ancak bunun Suriye ordusu tarafından bir süredir beklenen büyük operasyonu mu, yoksa hava operasyonları da dahil her türlü askeri müdahaleyi mi kapsadığı sorusu da gündeme getirilen bir diğer konu.
Kim ne tepki verdi?
Rus bakan Şoygu, anlaşmanın ayrıntılarının Suriyeli makamlarla da paylaşılacağını ve ilgili çalışmaların yapılacağını da söyledi.
Suriye'den ise konuyla ilgili herhangi bir açıklama gelmedi. Soçi zirvesinin yapıldığı sıralarda Suriye'nin Cenevre'deki BM nezdindeki Daimi Temsilcisi Aala, Suriye devletinin İdlib şehrini "El Nusra da dahil olmak üzere terör örgütlerinden kurtarmaya" kararlı olduğunu söyledi.
Aala, "Ayrıca, teröristlerin işledikleri suçlara karşı koruma isteyen halkımızın taleplerine karşılık olarak, bu şehirde hükümetin kontrolü yeniden sağlamasını istiyoruz" dedi.
Rus basını da varılan anlaşmayı "sansasyonel" olarak nitelendirdi. Yapılan yorumlarda, bu anlaşmanın Putin ile Erdoğan'ın kurduğu "özel ilişki" sayesinde yapılabildiğine dikkat çekildi.
Hükümete yakın Rossiya 1 kanalı, bu anlaşmanın aynı zamanda "Batı'nın Türkiye ile Rusya arasındaki temasları engelleme çabalarının" da işe yaramadığı anlamına geldiği yorumunu yaptı.
İran Dışişleri Bakanı Cevad Zarif de son haftalarda Suriye konusunda yoğun bir diplomatik çaba yürütüldüğünü belirterek, "Soçi toplantısı da aşırılıkçı terörle mücadele konusunda güçlü bir taahhütte bulunarak İdlib'de savaşın önlenmesinde başarılı oluyor. Diplomasi işe yarıyor" dedi.
Konuyla ilgili Anadolu Ajansı'na bir değerlendirme yapan bir ABD Dışişleri Bakanlığı sözcüsü, Suriye'de şiddeti azaltacak her türlü çabadan memnuniyet duyacaklarını ve İdlib'deki çatışmasızlık sürecinin kalıcı olmasını umduklarını söyledi.
İngiliz basınında da konuyla ilgili haberler geniş yer buldu. Gazeteler genel olarak anlaşmanın bir insani kriz riskini ortadan kaldırdığı için olumlu olduğunu belirtirken, uygulamaya dair soru işaretlerinin bulunduğuna dikkat çekti.
İdlib neden önemli?
Suriye-Türkiye sınırında yer alan İdlib'de üç milyon kişi yaşıyor. Burada 60 binden fazla silahlı örgüt üyesi olduğu tahmin ediliyor.
Daha önce Suriye hükümetinin düzenlediği askeri operasyonlarla geri aldığı Halep ve Deraa gibi yerlerden çıkartılan silahlı örgüt üyelerinin de silahlarıyla birlikte İdlib'e gitmelerine izin verilmişti.
Ayrıca yine Türkiye ile Rusya arasında daha önce varılan bir anlaşma kapsamında kurulan çatışmasızlık bölgelerinden biri de İdlib. Türkiye'nin burada 12 askeri gözlem noktası bulunuyor.
İdlib, şu anda Suriye'de cihatçı grupların ve silahlı muhalif örgütlerin elinde kalan son büyük eyalet konumunda. Buranın yeniden Suriye hükümetinin kontrolü altına geçmesi halinde, yedi yıl süren üç savaşın ardından Suriye hükümeti ülkenin çok büyük bir kısmını yeniden yönetimi altına almış olacak.
İdlib, 2015 yılından bu yana cihatçı örgütlerin kontrolü altında bulunuyor. Bir dönem burada "El Nusra Emirliği" kurulmuştu.
Şimdi ise İdlib'in yüzde 60'ı, El Kaide'nin Suriye kolu El Nusra'dan dönüşen cihatçı Heyet Tahrir el Şam (HTŞ) örgütünün kontrolünde. Lideri, eski El Nusra mensubu Ebu Muhammed Colani.
Diğer cihatçı muhalif örgütler de HTŞ'ye karşı aynı çatı altında toplandı.
Suriye Kurtuluş Cephesi'ni oluşturan Ahrar ür Şam, Nureddin Zenki Hareketi, Ceyş el Ahrar ve Şukur el Şam, bir diğer çatı örgütü Ulusal Kurtuluş Cephesi ile birleşti.
Ahrar ür Şam, Suriye hükümetinin Mayıs 2011'de ilan ettiği afla birlikte hapisten çıkan Selefi militanlardan oluşuyor.
BBC'nin Araştırma ve Analiz birimine göre 2011'de kurulan Nureddin Zenki Hareketi de 2018 Şubat ayında HTŞ ile çatışında Ahrar ür Şam'la ittifaka gitti.