İngiliz gazete Financial Times, ‘Erdoğan’ın lirayı sabit tutma kumarı’ başlıklı yazısında, Türkiye’de kur korumalı mevduat gibi önlemlerle birlikte uygulanan yeni ekonomi politikasıyla Türk lirasının nasıl sabit tutulmaya çalışıldığı anlatıldı.
Sözcü'nün haberine göre Laura Pitel imzalı makalede, analistlerin Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın alışılmadık ekonomi politikası konusunda şüpheci olduğu belirtildi.
Financial Times’da bugün yayınlanan makale, Türk lirasında son iki aydır gerçekleşen stabil seyrin merkez bankasının milyarlarca dolarlık arka kapı müdahalesi de dahil olmak üzere acil durum önlemleri ile mümkün olduğu belirtildi.
Siyasi analistlerin de görüşlerine yer verilen yazıda Erdoğan’ın seçimlere kadar istikrara ihtiyacı olduğu belirtildi. Londra merkezli danışmanlık şirketi GPW’nin Türkiye masası başkanı Alp Çoker, “Kampanya dönemine kadar işleri sabit tutmak Erdoğan’ın ihtiyacı olan tek şey olabilir. Kısa vadeli çözümler politik olarak işe yarayabilir” diye konuştu.
Makalede ‘Erdoğan’ın lirayı sabit tutup tutamayacağı ise 5 sorunun yanıtına bağlı.
FT’nin konuyla ilgili sorduğu 5 soru ve bunlara verdiği yanıtlar şöyle:
“Türk makamları, ülke dışına döviz çıkmasına neden olan ve lira üzerinde baskı yaratan ihracat ve ithalat arasındaki kronik dengesizliği fazlaya çevirme üzerine kumar oynuyor.
Ayrıca ülkenin bu yaz güçlü turizm gelirlerine ihtiyacı var. Ukrayna ile Rusya arasındaki gerilim de büyük bir risk oluşturuyor. Olası bir çatışma, Türkiye’nin ithalat faturasının önemli bir bileşeni olan enerji fiyatlarında da keskin bir artışa neden olabilir.
Washington merkezli Uluslararası Finans Enstitüsü’nden Uğraş Ülkü, sınırlı ithalat ve artan ihracat ve turizm sayesinde Türkiye’nin bu yıl 4 milyar dolar fazla vereceğini tahmin ediyor.
Ancak bu politikanın iç talepte azalma gerektirmesi Erdoğan’ın arzu etmeyeceği bir durum.
Türkler, çalkantı zamanlarında birikimlerini genellikle dolar, euro ve değerli madenlerde tutmayı tercih ediyor. Bu dolarizasyon olarak bilinen ve lira üzerinde baskı kaynağı olan bir fenomen.
Merkez Bankası verilerine göre, geçen yılın sonunda bankacılık sistemindeki tüm mevduatın yüzde 64’ü döviz veya kıymetli madenlerden oluşuyordu. Kur korumalı mevduatla birlikte bu oran az da olsa düştü.
Enflasyon önümüzdeki aylarda yüzde 50’nin üzerine çıkarsa ve yılın büyük bölümünde bu seviyede kalırsa bu eğilim devam edecek mi? Fransız bankası Société Générale’de gelişen piyasalar araştırmacısı Phoenix Kalen, “TL mevduatlarının artmasını bekliyorum, ancak enflasyon çok yüksek olmaya devam ettikçe TL’nin mevduatlar içindeki payı önümüzdeki aylarda yine azalacak” dedi.
Şubat ortasında ortalama mevduat faizi oranları yüzde 17’de seyrederken, enflasyon hesaba katıldığında tasarruf sahiplerinin parasının değeri hâlâ ciddi bir erimeyle karşı karşıya. Hükümet enflasyonun gelecek yıl tek haneli rakamlara düşeceğini tahmin ederken, Kalen hükümetin enflasyon tahmininin büyük ölçüde aşılabileceği görüşünde.
Erdoğan, “yeni ekonomik modelin” ülkeye döviz getirecek doğrudan yabancı yatırımları çekeceğini savunuyor. Ancak geleneksel olarak Türkiye’nin en güçlü doğrudan yabancı yatırım kaynağı olan batılı yatırımcılar bile ülkenin ekonomik yönetimi ve hukukun üstünlüğü ile ilgili endişeler nedeniyle gelmekte tereddüt ediyor.
Bununla birlikte, Birleşik Arap Emirlikleri (BAE) ile yakın zamanda yaşanan bir diplomatik yakınlaşma, Körfez ülkesinden 10 milyar dolarlık bir yatırım vaadiyle birlikte geldi. Geçen ay BAE, Türkiye ile ülkenin merkez bankasının brüt rezervlerini güçlendiren 5 milyar dolarlık bir takas anlaşması imzalamıştı.
Ankara; Suudi Arabistan, İsrail ve Ermenistan da dahil olmak üzere diğer bölge ülkeleri ile yumuşama yönünde bir hamlenin ticaret ve yatırıma daha fazla destek sağlayacağını umuyor.
Türkiye, küresel hisse senedi ve tahvil piyasalarındaki dalgalanmalardan bir yere kadar korundu. Ancak bankalar ve kurumsal sektör hâlâ dış finansmana bağımlı. Ülkenin önümüzdeki 12 ayda vadesi gelecek 170 milyar dolara yakın dış borcu var.
Koç Üniversitesi iktisat bölümünden Profesör Selva Demiralp, “ABD Merkez Bankası gelecek ay faiz oranlarını yükseltmeye başlarsa bu durum borçları çevirmenin zorluklarını artıracaktır” dedi. Demiralp, şirketlerin ve bankaların dış borcu uzatmak yerine geri ödemek zorunda kalmasının döviz talebi yaratacağını ve TL üzerinde yeniden baskı oluşturacağını belirtti.
Liradaki son istikrarın bir kısmı, TL’yi desteklemek amacıyla gerçekleştirdiği dolar satışı sayesinde oldu.
Türkiye’nin brüt rezervleri son haftalarda belirgin bir iyileşme gösterse de SWAP hariç net rezervler hâlâ ekside. Bu rezervler Goldman Sachs’a göre 16 Şubat’ta yaklaşık eksi 50 milyar dolar seviyesinde bulunuyor. Bu da daha fazla müdahale için sınırlı ateş gücü anlamına geliyor.
Eğer cari fazla ve dolarizasyon çözülürse merkez bankasının müdahale için gereken stok artabilir. Ancak bu durum gerçekleşmezse merkez bankasının müdahale araçları oldukça sınırlı kalacak.”