Faiz hiç emirler düşer mi ?
Hem de politikacının emri ile ?
Bal gibi de düşer; buz gibi de düşer…
En azından düştü gibi görülür / düştüğü söylenir / yazılır. Uyanıktır bankacılar. Türk olanları daha da uyanıktır. Hele böyle bir dönemde hiç istemezler Politikacılarla ters düşmeyi…
Şaka gibi değil mi ?
Ama artık Türkiye’de şakalara bile inanası geliyor insanın (yazımızın sonundaki ŞAKA fıkramızı okumadan geçmeyin ne olur…)
Ülkemizin en büyük beş bankasından üçü “yerli ve milli” sermayeli. Büyük kamu bankamız ZİRAAT; büyük özel sektör bankamız AKBANK ve “hibrid” bankamız İŞ Bankası. Sermayeleri, yani kredi verecekleri asıl kaynakları, bu ülkeden devşiriliyor.
Diğer bankalarımızın çoğu ise yabancı sermayeli… İspanyol var, Rus var, Katarlı var, Lübnanlı var, Hollandalı var, Amerikalı var, Alman var, Kuveytli var, … hatta Çinli bile var. (Türkiye'deki bankaların ortaklık yapıları şöyle)
Yabancı sermayeli bankalar sermayelerini yurtdışından getirmişler; burada kazanç elde etmeye çalışıyorlar.
Tabi bizim (banka kendi sermayesi ile kredi verir) kuramsal bankacılık yaklaşımımız pratikte patlıyor. Çünkü bankaların kredi kaynakları çoktandır kendi sermayeleri değil aslında. Ya topladıkları mevduat ya da uluslararası piyasalardan aldıkları krediler.
Bu kadar mavrayı yazmamızın asıl nedeni, banka kredilerinin gerçekte ucuzlayıp ucuzlamayacağını kaynağa bakarak anlamak. Bankaların kredi kaynakları Türkiye’den topladıkları mevduat ve uluslararası piyasalardan aldıkları kredilerse, acaba bunların maliyeti düştü mü ki bankalar verdikleri kredileri ucuzlatsınlar? Öyle ya, yoksa cepten (kazançtan) yemek zorunda kalacaklar.
Mevduata verilen faiz zaten bankaların elinde. Eminiz ki şimdiden bankalar mudilerine verdikleri mevduat faizlerini aşağıda çekmeye başlamışlardır. Nasılsa kredi pazarı da dar; pek kredi isteyen de yok. Eh politikacılar da “faiz düşecek” diyor… Tabi ki ilk düşüş mevduat faizinden başlayacak. Burada sıkıntı yok…
Sıkıntı yok da bu kadar düşen mevduat faizi, Türk yatırımcısının parasını yurtdışına götürmesine ya da başka seçenek yatırım alanlarına (altın, döviz vb…) kaymasına neden olmasın sakın ? Yüksek faiz sayesinde bankalarda kalan para, faiz düşünce kaçma yollarını aramaz mı ?
***
Ya uluslararası piyasalardan borçlanma? Orada durum ne ola ki?
Dünyada herkeste para bol... Herkes para satmak istiyor (özellikle emeklilik fonları; yatırım fonları; bankalar). Çünkü dünyada da genel olarak ekonomik durgunluk ve talep düşüklüğü var.
Var da, bu sermaye Türkiye’ye gelir mi?
Son aylarda yaşanan talihsiz gelişmeler (büyük şehirlerdeki intihar bombaları; Atatürk havalimanına yapılan saldırı; Darbe girişimi; Suriye ve Irak sınırında yaşanan sıcak çatışmalar; OHAL …) yabancıları ziyadesi ile korkutmuş olmasın?
Türkiye ekonomisi son otuz yılda hep yurtdışından gelen kaynaklar sayesinde (de) hızlı büyüdü. Zaten ciddi bir tasarruf eksiği olan ülkemizde kurtarıcı, yurtdışından ülkemize gelen paralardı. Açıkçası bu kadar belirsizlik yaşanan bir ortamda yurtdışı para gelişinin ciddi anlamda sekteye uğramış olabileceğini düşünmek, pek de falcılık olmaz.
Zaten birkaç haftadır hep artan döviz kuru da bunun işareti değil mi ? Dışarından para geleceğine içerideki para da sanki dışarı gidiyor gibi…
***
Bütün bu öngörüler bize, kredi faizi düşüşünün pek olası olmayabileceğini gösterse de, bize göre de özellikle tüketici kredilerinin faizi düşecektir.
Malumunuz ekonominin iki tarafı var: Üretim ve tüketim.
Bu satırların yazarı, Üretim tarafına sağlanan banka kredilerinin faizinde kayda değer bir düşüş olacağına inanmamaktadır. İşlerin bu kadar kesat, piyasanın bu kadar durgun, kapasite kullanımının bu kadar düşük, tahsilatın bu kadar zor ve ortamın bu kadar belirsiz olduğu bir durumda bankalar kurumsal risk iştahlarını artırmazlar ve kredi vermezler.
Ama mutlaka ve elbette tüketici kredisi faizleri düşecektir. Hele konut kredileri faizleri daha hızlı düşecektir. Bu alanda risk çok daha sınırlıdır. Konutu alacak kişi kendi özsermayesini koymak zorundadır. Maksimum borçlanma oranı bellidir (Yüzde 75). Borçlanma karşılığında ipotek alınacak bir gayrı menkul vardır. Kaldı ki Türkiye gibi nüfusu her yıl yüzde 2 dolayında artan bir ülkede gayrı menkul fiyatlarının düşmesi de pek gerçekçi değildir.
Ve peki konut kredi faizlerinin düşmesi piyasada beklenen hareketi ve canlılığı yaratabilir mi?
Yok, bizce yaratmaz...
Çünkü zaten kredi ile pazarlanan genelde markalı konutları satın alabilecek kişiler, son on yılda bu alımlarının çoğunlukla yaptılar. Tabii bir hareket olur; ama bu hareket de öyle ekonomiyi canlandıracak düzeyde falan olmaz...
Yani, şimdilik (bizce) boşa kürek çekiyoruz.
Morali yüksek tutmaya yarar faiz düşüşü; ama işte de o kadar!
***
ŞAKA fıkramız: Patron oldukça “snop” bir genel müdür adayı ile mülakat yapmaktadır. Adayımız “küçük dağları ben yarattım” havasındadır. Görüşmenin sonuna doğru adayımız, “bu işi kabul edebilirim; ama 10.000 USD maaş; Audi A4 araç ve evimin kirasını isterim” der.
Patron durur, “ya öyle mi ? Halbu ki biz bu pozisyon için 20.000 USD maaş; Mercedes 230 araç ve Boğaz’da bir yalı düşünüyorduk”.
Şaşıran aday boş bulunur ve “şaka yapıyorsunuz!” der.
Patronun yanıtı gecikmez: “Evet ama şakayı önce siz başlattınız…”