Türkiye ekonomisinde son 10 yılda yaşanan değişimi, dönüşümü, gelişimi tek bir sektör üzerinden anlatın deseler nasıl cevap verirsiniz?
Hiç kuşkusuz çoğunluğun aklına köprüler, havalimanları, yüksek hızlı tren, limanlar, duble yollar gibi devasa altyapı yatırımları ile İstanbul başta olmak üzere ülkenin dört bir yanını alışveriş merkezlerinin ve gökdelenlerin sarmasına ve yol açan gayrimenkuldeki hızlı büyüme gelecektir.
Ve bu doğrudur da.
Peki ikinci bir sektör daha söyleyin denilse ne dersiniz?
Sizi bilmem ama ben enerji derim.
2001'de çıkarılan ve enerji sektörünü serbestleştirmeyi hedefleyen Elektrik Piyasası Kanunu ile başlayan bir süreçten söz ediyoruz.
Elektrik dağıtımı tamamen özel sektöre devredildi. Ve bu operasyonla devletin kasasına özel sektör tarafından yaklaşık 12-13 milyar dolar koyuldu.
Elektrik üretiminde ise 2002 yılındaki 32 bin MW’lik bir kurulu güce karşılık bugün 74 bin MW’nin üzerinde bir kapasiteden söz ediyoruz.
Ve bu kurulu gücün ağırlıklı bölümü de özel sektör eliyle yapıldı. Kabaca söylersek, 40 bin MW’nin üzerindeki ilave güç için de 45-50 milyar dolarlık bir yatırım yapıldı.
Tüm bu yatırımların yüklüce bir kısmı için özkaynak yerine borçlanma yoluyla sağlanan kaynaklar kullanıldı.
O halde yaklaşık 60 milyar dolarlık bir finansal borç yükünden söz etmek yanlış olmaz.
Ki bunu hem finans sektörü temsilcileri hem de enerji sektörü oyuncuları zaman zaman ifade ediyorlar.
Peki bu kaynakların finans sektörüne sorunsuz şekilde dönmesi ne ölçüde mümkün?
Ekonomide çarklar dönmeye devam ettiği sürece, yani pedala basıldığı sürece döneceğini söyleyebiliriz.
Ancak elektrik piyasasındaki gelişmeler, bir tehlike sinyali veriyor.
Son yıllarda toptan elektrik piyasasındaki fiyatlar sürekli geriliyor. Potansiyel enerji sektörü yatırımcıları açısından referans alınan bu fiyatlar TL cinsinden. Ve rakamlar şu sıralarda 5-6 yıl öncesinin bile altında.
Bu ne anlama geliyor?
Elektrik sektörüne döviz cinsinden yatırım yapan özel sektör satışlarını TL cinsinden yapıyor.
İşte fiyatlardaki bu gelişmeler, enerji sektörü yatırımları için alınmış finansal borçların nasıl çevrileceği sorusunu beraberinde getiriyor.
Bazı büyük enerji oyuncuları, finansal borçlarını kolay çevirmek için birkaç yıldır çeşitli çözüm yöntemleri geliştirdi.
Özellikle döviz cinsinden borçları TL cinsinden borçlara çevirip daha uygun ödeme şartları oluşturmaya yöneldiler.
Uzun soluklu hareket edebilecek güce sahip önemli oyuncular bunu yaparken, yapamayanların da bulunduğunu söylemeye herhalde gerek yoktur.
Bu durumda enreji sektöründe el değiştirmelerin, birleşmelerin, kısacası konsolidasyonun kaçınılmaz olduğu sonucuna götürüyor bizi.
Eski Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakan Yardımcısı Murat Mercan Enerji Günlüğü’ne verdiği röportajda konuya ilişkin soruları cevaplarken, “konsolidasyon kaçınılmaz” mesajını verdi.
Ancak Mercan konuya daha yukarıdan bakıp, bu sıkıntılı ortamın bazı yatırımcılar için de büyüme ve sektöre girme fırsatı yarattığını söylüyor.
Bu fırsatı yaratan ise aslında sektördeki varlık değerlerinin erozyona uğramasından başka bir şey değil.
Son 10 yılda enerji sektöründeki büyüme trenine binememekten yakınan çok sayıda oyuncu olduğu biliniyor.
Evet, işin bu kısmı bir şekilde kendi dengesini bulur diyebiliriz.
Ancak varlık değerleri erozyona uğradığına göre, bu varlıkların oluşması için verilmiş finansal desteklerin bankacılık sistemine geri dönmesinde ciddi sıkıntılar yaşanması kaçınılmaz.
O halde elekttrikten mülhem, bu meselenin, ekonominin bütünü açısından yol açacağı sorunun adını “Finansta yüksek gerilim” koymak çok da yanlış olmaz.