Uluslararası Para Fonu (IMF) gelişmekte olan piyasalardaki dalgalanma ve Avro bölgesindeki deflasyon riskinin dünya ekonomisinin önündeki başlıca zorluklar arasında olduğunu belirtti.
IMF, 22-23 Şubat tarihlerinde Avustralya’nın Sidney kentinde düzenlenecek olan G20 toplantısı öncesinde yayımladığı “Küresel Görünüm ve Politika Seçenekleri” adlı raporda, dünya ekonomisi ve finansal sistemle ilgili değerlendirme ve öngörülerde bulundu.
Gelişmiş ülkelerde 2013 yılının ikinci yarısından itibaren iç talep artışına bağlı olarak büyümenin hızlanmaya başladığına işaret edilen raporda, ocak ayında IMF’nin 2014 yılı için büyüme tahminini yüzde 3’den yüzde 3,7’ye revize ettiği hatırlatıldı.
Avro bölgesinde düşük enflasyonun devam etmesinin deflasyon riskini de gündeme getirdiğinin altı çizilen raporda, bu yöndeki bir gelişmenin ekonomik faaliyetlerde ciddi negatif şoklar yaratabileceği görüşüne yer verildi.
Raporda, büyüme hızındaki sınırlı gelişmeye ilave olarak finansal piyasalarda görülen dalgalanmaların özellikle cari açığı veya enflasyonu yüksek gelişmekte olan ülkelerde belirgin bir varlık değeri kaybına yol açtığı vurgulandı. Yatırımcıların riskten kaçınmaya başlamasının gelişmekte olan ekonomiler için finansal dalgalanmaya yol açan sebeplerden biri olduğu değerlendirilmesine yer verilen raporda, bu durumun güveni sarstığı ve politika uygulamalarını zorlaştırdığı kaydedildi.
Ukrayna ve Tayland’daki politik olayların tırmanması, Çin’in büyüme hızının düşme eğilimine girmesi ve Amerikan Merkez Bankası’nın (Fed) tahvil alımını azaltmaya başlamasının gelişmekte olan ülkelerdeki hisse senedi ve ulusal para değerinde düşüşe yol açtığı kaydedilen raporda, 2014’ün ilk iki ayında yatırımcıların bu ülkelerden çektiği para miktarının geçen yılın tamamında çıkan kaynağa eşit olduğu bilgisine yer verildi.
Yakın zamanda Brezilya ve Türkiye’de görülen dalgalanmaların kısa süreli olmasına karşın gelişmekte olan ülkelerin bütününde sermaye çıkışının, artan faizlerin ve döviz kurundaki sert yükselişlerin sorun olmaya devam edeceğine işaret edilen raporda, finansal istikrar ve sağlıklı makroekonomik politikaların uygulanmasının önemine değinildi.