Yeniçağ Ankara Temsilcisi Ahmet Takan, Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan ile Abdullah Gül'ün Ankara gündemine oturan 3 saatlik görüşmesine ilişkin kulis yazdı. Erdoğan'ın, "çevreden verilen gazla yol arkadaşlarını uzaklaştırdığını ve tüm muhaliflerin soluğu Gül'ün yanında aldığını" savunan Takan, görüşmenin Erdoğan'ın ısrarıyla yapıldığını öne sürdü. Takan, Erdoğan'ın Gül'e Davutoğlu'nun koltuğunu teklif ettiğini; ancak Gül'ün kabul etmediğini iddia etti. Eski Başbakanlık Basın Müşaviri olan Takan, Erdoğan'ın, Arınç ve Gül'e uzun yılardır güvenmediğini söyledi.
Ahmet Takan'ın "Erdoğan'ın koltuk teklifini Gül reddetti!.." başlığıyla yayımlanan (13 Şubat 2016) yazısı şöyle:
"Muhalefetin yokluk zamanında parça tesirli bomba etkisi yarattıAbdullah Gül'ün Ankara trafiği. Külliyedeki 3 saatlik zirve, ardından Bülent Arınç'ın evinde gerçekleşen küskünler toplantısında ne oldu?.. Birçok soru düştü kamuoyunun gündemine ama bunlar tatmin edici bir yanıt alamadı. Dünkü yazımızda satır aralarından bir işaret fişeği atmıştık. Bugün sıra, size en doyurucu bilgileri vermeye geldi.
Fakat önce -herkesin omurilikten salladığı bir dönemde- genel analiz yapmama müsaade edin!.. Ki; her şey yerli yerine oturabilsin.
AKP'de genel kabuldür; R. Erdoğan'dan sonra liderlikte Abdullah Gül gelir. Yani; Gül'ün içinde olmadığı bir muhalif hareketin pek de başarı şansı yoktur. Gül de bunun farkında. Ağırbaşlı yumuşak üslupla açıktan pazarlığa yanaşmayan Gül süreci izlemeyi düşünüyor, partide sondaja devam edecek, acele etmeyecek. R. Erdoğan, çevreden verilen gazla kendisine fazla güveniyordu ve yol arkadaşlarını uzaklaştırdı. Tüm küskünler, muhalifler, rahatsızlar soluğu hep Gül'ün yanında alıyorlardı. Cumhurbaşkanı iken bile R. Erdoğan'a karşı silik, çekingen Gül, ilk defa duruş gösterdi ve geri adıma-pazarlığa yanaşmadı. Muhalif hareketi açıktan sahiplenmese de yapılan yanlışları ortaya koydu tek tek.
AKP'nin kuruluş sürecini hatırlayan Erdoğan, halının ayağının altından kaymakta olduğunu fark etti. Uluslararası desteğin gün geçtikçe azaldığını, 2002 yılındaki gibi (!) yeni bir oluşumun şartlarının oluştuğunun farkına vararak, yeni oluşumda saf dışı edemediği ve arkasında olduğunu bildiği isimle, Gül ile görüşmeye karar verdi.
Bakmayın siz o malum medyada çıkan "geçiyordu uğradı, görüştü" mahiyette haberlere!.. Gül ile görüşme, zorda darda kalan Erdoğan'ın ısrarıyla yapıldı.
R. Erdoğan, geçmişte de meydana gelen kriz ve sıkıntılar sırasında, partide kontrolü kaybettiği zamanlarda bölünme ayrılma riski yaşadı. AKP'nin kapatma davasında, Gezi olayları sırasında kendisi yurt dışındayken ve Anayasa değişiklik maddelerinin Meclis'ten geçmesi sırasında, ameliyat sonrası istirahat ettiği sıralarda partide dalgalanma ve bazı kopma, ayrı grup kurma girişimleri oldu. Erdoğan, genelde de sıkıntılı gördüğü milletvekillerini kendine has metotlarla ikna edip durumu düzeltti.
Abdullah Gül ise riske girmeyen ve yol emniyetini sağladıktan sonra harekete geçen bir isim. Zahmetsiz, pişmiş aşı pek sever!.. Gül, Çankaya Köşkü'nden ayrıldıktan sonra AKP'deki gelişmelerden ve tek adam tavırlarından rahatsız olan dışlanmış eski partili bakan ve vekillerin uğrak adresi olmuştu, ama onlara hiç ümit vermemişti. Ancak yakın temas ve istişarelerini sürdürüyor, nabız yoklamaya devam ediyor, uygun zamanın oluşmasını, olgunlaşmasını bekliyordu.
R. Erdoğan, Arınç ve Gül'e uzun yılardır güvenmez. Paralel operasyonu bahanesiyle Gül, Cumhurbaşkanı iken Köşk'te de bazı değişiklikler yaparak kendi adamlarını Gül'ün yanına monte edip, yakın takibe alma girişimini Gül fark etti ve kabul etmedi. Görev verdiği istihbarat birimlerinden de Gül ve ekibi hakkında ciddi bilgi alamıyor. Bu arada; ciddi bir çalışma içerisine girmediğinden son dönemde Hakan Fidan'ın da sadakatini sorguluyor. Son süreçte sesi çıkanların, kendi başlarına bir çıkış ve açıklama yapamayacağını en iyi Erdoğan biliyor. Tehditle olmayacağını anladığından tavizlerle, pazarlıkla Gül ve ekibinden onunla dirsek teması içinde olanlardan kurtulmaya, krizi atlatmaya çalışıyor. Gül ise eski "kardeş"inin hem uluslararası alanda hem de içeride ne kadar sıkıştığını iyi analiz edip pazarlığa sıcak bakmadığı gibi tehditlere de bu sefer direnç gösterir tavır sergiliyor.
Şimdi gelelim büyük yankı uyandıran Külliye zirvesinin perde arkasındaki dişli diyaloglarına;
Görüşmede, R. Erdoğan, "son çıkışların arkasında senin olduğunu biliyorum. Ne istiyorsun diyerek"açıktan pazarlığa girdi. Abdullah Gül, her zamanki gibi açıktan pazarlığa girmeden yapılan yanlışları ortaya koyarak Erdoğan'ın kabul edemeyeceği şartlar öne sürdü; "başkanlıktan vazgeç, çözüm sürecini devam ettir, Ali Babacan'ın ekonomi modelinden sapma" gibi... Abdullah Gül, aktrollerin ve "yeni yetmelerin"kendisine ve arkadaşlarına yapılan saldırı ve hakaretlerin arkasında Erdoğan'ın olduğunu bildiğini ortaya koydu ve özellikle de Yiğit Bulut gibi isimlerin partiye zarar verdiğini, damadının kardeşinin gazetelerinde de kendisi ve çevresinin hedef alındığını anlattı. "Yeni yetmelerin" partiden uzaklaştırılması gibi eleştirinin dozunu ve şartlarını artırdıkça artırdı. Güneydoğu'da yaşananların kabulünün mümkün olmadığını, hukukun askıya alındığını, bunun partiyi kurarken hedefledikleri durumun tam tersi olduğunu ortaya koydu.
Recep Erdoğan, Gül'ü yanına çekmek için Davutoğlu'nun yerine getirilme vaadi, Başkan yardımcılığı vaatlerinde bulundu. Kabul görmedi.
Buraya kadar, perde arkası ile ilgili aktardıklarım Abdullah Gül'e en yakın kaynaklara dayanıyor. Saray kaynaklarına da sordum. Onlar da benzer anekdotlar aktardı. Tek fark var. Saray kaynaklarına göre,"Abdullah Gül tekliflere sıcak, ama biraz zamana ihtiyaç var..."
Henüz, tam anlaşmış değiller. Gül, Erdoğan'ın tavrını ve atacağı adımları takip edip ona göre tavır belirleyecek. Gül, Erdoğan'ın kendisini Cumhurbaşkanı iken bile ezdiğini unutmuyor. Gül, yakın takibe devam edecek. Erdoğan, Arınç'ın daha aksi olduğunu ve pazarlığa kapalı olduğunu biliyor. Bu zirve(ler) daha çok su kaldırır. İzlemeye devam!.."