Halkbank, New York'ta 22 Ekim'de başlayan ve Salı günü devam eden davada "ABD'nin İran'a yönelik yaptırımlarını delme" suçlamasıyla yargılanıyor. New York Güney Bölge Savcılığı hazırladığı 45 sayfalık iddianame ile bankaya, "dolandırıcılık" ve "kara para aklama" dahil 6 farklı suçlama yöneltmişti.
İran'a yasa dışı yollardan 20 milyar dolar aktarmakla suçlanan Halkbank, iddiaları reddediyor.
Davayla ilgili bilinenleri ve bugünkü duruşmadaki gelişmeleri derledik.
5 Kasım'daki duruşmada ne oldu?
Davaya Yargıç Richard Berman bakıyor. Berman daha önce, eski Halkbank Genel Müdür Yardımcısı Mehmet Hakan Atilla'nın hüküm giydiği davaya da bakmıştı.
Amerika'nın Sesi, mahkemeye, New York Güney Bölgesi Başsavcılığına bağlı savcı yardımcılarıyla bir dönem Halkbank soruşturmasıyla ilgili bankaya danışmanlık ve ABD'de hukuki temsilciliğini yapan King & Spalding hukuk firmasına bağlı dört avukatın katıldığını bildirdi.
Halkbank avukatı Andrew Hruska, ABD'nin Halkbank'ı yargılama yetkisi olmadığını ve reddi hakim talebini iletmek amacıyla duruşmaya katılmak istediğini ifade etti.
Savcı Yardımcısı Michael Lockard, böylesi bir katılıma itiraz ederek bunun yasal olarak mümkün olmadığını dile getirdi.
Yargıç Berman, Halkbank'ın yapılacak yeni bir duruşmada sınırlı ve özel katılım şartıyla katılma talebiyle ilgili olarak hukuk firmasından ayrıntılı yeni bir başvuru dilekçesi istedi. Bu konudaki argümanlarını sunmaları için avukatlara 19 Kasım'a kadar süre verdi.
Berman, savcılığa da avukatların iddialarını yanıtlamaları için 26 Kasım'a kadar süre tanıdı. King & Spalding hukuk firmasından, savcılık tarafından sunulan dilekçeye 2 Aralık'a kadar yanıt vermesini istedi.
Halkbank avukatı Hruska, reddi hakim talebinin gerekçesi olarak, Yargıç Berman'ın, Reza Zarrab ve Mehmet Hakan Atilla'nın yargılandığı davalara bakması ve 2014'te İstanbul'da katıldığı bir sempozyumda "Türk hükümetini eleştiren açıklamalar yapmasını" göstermişti.
"ABD'nin Halkbank'ı yargılama yetkisi olmaması" gerekçesi ise bankanın ABD'de herhangi bir varlığı veya faaliyeti olmaması üzerine temellendiriliyor.
Savcılık: FedEx ile gönderdiğimiz mahkeme celbini banka kabul etmedi
Salı günkü duruşma öncesinde davayı takip eden gazetecilerden Adam Klasfeld, savcılığın mahkemeye sunduğu yeni bir belgeyi paylaştı.
Belgede savcılık mahkemeye, kargo şirketi FedEx aracılığıyla Halkbank'a mahkeme celbi gönderdiklerini fakat şirketin bu belgeyi almayı reddettiğini söyledi.
Savcılık 25 Ekim'de Halkbank'a ulaşan belgenin kabul edilmeme gerekçesi olarak el yazısıyla düşülen notu da paylaştı:
"FedEx aracılığıyla gönderilen belgeler, ABD ile Türkiye Cumhuriyeti arasında imzalanan sözleşmelerdeki hukuki tebligat şartlarına uygun olmayan şekilde gönderildiği için Bankamız tarafından kabul edilmeden iade edilmiştir."
Belgede bir kişinin imzası bulunsa da adı yer almıyor ve Halk Bankası Hukuk İşleri Dair Başkanlığı ifadeleri yer alıyor.
Savcılık, bu nedenle Halkbank'ın kendisine yöneltilen suçlamalardan haberdar olduğunu ve belgeyi kabul etmeyerek davadan kaçmaya çalıştığını savundu.
'Sıra dışı bir durum'
Konuyla ilgili görüşlerini açıklayan Bluebay Yatırım Danışmanlığı Analisti Tim Ash, bunun "sıra dışı bir durum" olduğunu söyledi.
"Bu bir Avrupa bankası olsa sorumluluğunu üstlenir, cezasını öder ve her şey devam ederdi" diyen Ash, ABD'nin Türkiye'ye bu konuda özel bir muamele gösterdiğini belirtti.
Ash, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın ABD'ye karşı Türkiye'nin jeopolitik önemini kullandığını fakat ABD'nin Türkiye ile stratejik ilişkisinden ne kazancı olduğunun anlaşılmadığını savundu.
Tim Ash, piyasaların bir yaptırım ihtimalini halihazırda fiyatlandırdığını da ekledi.
Son duruşmada ne olmuştu?
ABD'nin İran'a yaptırımlarını ihlal etme planları yapma suçlamasıyla 22 Ekim'de Manhattan'daki federal mahkemede görülen Halkbank davasına bankadan herhangi bir temsilci katılmadığı bildirilmişti.
Savcılığın Halkbank'ın ABD'deki avukatlarına mahkeme celbi ilettiğini kaydeden Savcı Yardımcısı Michael Lockard, bankanın duruşmaya katılmayarak suçlamalardan kaçtığını ve mahkemeye itaatsizlik ettiğini söyledi.
Davaya bakan Yargıç Richard Berman 22 Ekim'deki duruşmada, ABD'de iki yıldan uzun süre cezaevinde kaldıktan sonra Türkiye'ye dönen Mehmet Hakan Atilla'nın Borsa İstanbul Genel Müdürü olması konusunda ise "Sanırım bu da finansal suçlar işlemiş birinin topluma entegre edilmesinin bir yolu" demişti.
Yargıç Berman, Halkbank'a iki hafta ek süre tanındığını açıklamıştı.
Halkbank'ın ABD'deki avukatı Andrew Hruska, Pazartesi günkü mahkeme kayıtlarında, Halkbank adına celbi kabul etme veya duruşmaya katılma yetkisi olmadığını ifade etti.
Manhattan'daki federal savcılık, Halkbank'a karşı suçlamaları 16 Ekim'de gündeme getirdi. Halkbank, suçlamaları, Türkiye'nin Suriye'deki operasyonlarına karşı Washington'un yaptırımı olarak yorumladı.
Reuters haber ajansı konuyla ilgili haberinde, Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu'nun, Halkbank'a yöneltilen mesnetsiz suçlamaları reddettiğini belirterek Çavuşoğlu'nun, "ABD yasaları doğru biçimde uygulandığı takdirde ve yine siyasi saikler bir kenara bırakılması durumunda Halkbank yöneltilen birçok suçlamadan aklanacaktır" sözlerine yer verdi.
Halkbank ise Kamu Aydınlatma Platformu'na yaptığı açıklamada şu ifadeleri kullanmıştı:
"Bankamız ABD'nin ikincil yaptırımlarını herhangi bir şekilde ihlal etmemiş olmakla birlikte, Bankamızın ABD'de herhangi bir şubesi ve çalışanı bulunmadığından, ABD Adalet Bakanlığı'nın ikincil yaptırım kararları hakkında yargılama yetkisi yoktur. Buna rağmen iddianame düzenlenmesi, tarihte bir ilk olmak üzere emsali görülmemiş bir hukuki yetki aşımıdır."
İddianamede neler var?
Başlatılan yargı süreciyle ilgili yapılan yazılı açıklamada, Halkbank'ın ABD'nin nükleer programı nedeniyle İran'a uyguladığı yaptırımların delinmesi amacıyla yıllarca süren ve toplam boyutu milyarlarca dolara ulaşan bir düzenin parçası olduğu iddia edildi.
İddianamede, İran'a uygulanan ve ABD finans sistemine erişimini kısıtlayan yaptırımların farklı ülkelerde kurulan paravan şirketler üzerinden yapılan işlemlerle delindiği öne sürülüyor.
Ayrıca kurulduğu iddia edilen sistemle, İran hükümetinin petrol ve doğalgaz satışlarından elde ettiği ancak yaptırımlar nedeniyle ülkesine sokamadığı gelirin de başta altın olmak üzere çeşitli ticari işlemlerle İran'a aktarıldığı belirtiliyor.
İddianamede, "Halkbank, bilerek kurulan bu düzene yardımcı oldu, ABD'li düzenleyici kurumları ve yabancı bankaları aldatmayı amaçlayan hileli işlemlerin tasarlanmasına dahil oldu ve bu süreçlere katılımıyla ilgili ABD'li düzenleyici kurumlara yalan söyledi" deniliyor.
Halkbank'ın Hazine Bakanlığı başta olmak üzere ABD'li kurumlara konuyla ilgili yanlış bilgi verdiği de iddianamede yer alan bir başka iddia.
Eski Ekonomi Bakanı Zafer Çağlayan da "komplonun ortağı" olarak tanımlanan bir diğer isim. İddianamede, "2012-2013 yıllarında, Zarrab, Çağlayan'a bu altın ticareti düzeninin uygulanmasına verdiği destek karşılığında ABD Doları, Euro ve Türk Lirası cinsinden nakit ödemelerin yanı sıra lüks saat ve diğer eşyalarla en az 70 milyon dolar civarında rüşvet verdi" denildi.
Hazırlanan iddianamede, Türkiye'de aralarında Çağlayan'ın da bulunduğu dört bakanın yakınlarıyla ilgili Aralık 2013'te düzenlenen yolsuzluk operasyonuyla ilgili soruşturmada elde edilen bulgular da yer alıyor. İddianamede, o dönemde yapılan teknik takip sonucu elde edilen telefon görüşmelerinin ve e-posta yazışmalarının bir kısmı da bulunuyor. Aslan'ın evinde ele geçirilen ayakkabı kutularının içinde yaklaşık 8,5 milyon dolarlık nakit para bulunduğu belirtiliyor. Aslan'ın evinde yapılan aramada Zarrab'ın şirketlerinin Halkbank'tan aldığı belgeler ve ticari işlemlerin nasıl yapıldığını gösteren bir şemanın da ele geçirildiği öne sürülüyor.
İddianamede, "Zarrab, avukatı aracılığıyla kendisinin ve birlikte yargılandığı kişilerin serbest kalmasını sağlamak amacıyla ve daha sonra da davanın düşmesi için rüşvet verdi" denildi. Aralık'ta tutuklanan Zarrab'ın Şubat 2014'te serbest bırakıldığı, davanın da Ekim 2014'te düştüğü hatırlatıldı. İddianameye göre, Zarrab, serbest kaldıktan sonra benzer işlemlere tekrar başlamak istedi ancak dönemin Halkbank Genel Müdürü buna sıcak bakmadı.
İddianamede, "Ancak Zarrab'ın talebi üzerine dönemin Türkiye başbakanı ve aralarında ileride kabinede bir görev alacak olan bir akrabasının da bulunduğu kendisine yakın isimler, Halkbank'a bu işlemlere tekrar başlamaları talimatı verdi ve Halkbank da buna uydu" denildi.
Halkbank ve Türkiye ne diyor?
Hem Halkbank hem Türkiye, tüm iddiaları reddediyor. Halkbank'tan Kamuyu Aydınlatma Platformu'na (KAP) yapılan açıklamada söz konusu iddianamede yeni bir bilgi bulunmadığı, Hakan Atilla davasında gündeme gelen iddiaların tekrarlandığı ve konuyla ilgili bankanın tüm uluslararası yasal haklarını kullanacağı belirtildi.
Halkbank açıklamasında, iddiaların Türkiye'nin Suriye'nin kuzeydoğusunda yürüttüğü Barış Pınarı Harekâtı'na karşılık olarak başlatılan yaptırımların bir parçası olduğu da ifade edildi ve "Söz konusu iddialara ilişkin Bankamız masumiyetini ortaya koyan bağımsız inceleme sonuçlarının, kanıtları ile birlikte ABD Adalet Bakanlığı ile paylaşılmasına rağmen iddianame hazırlanarak dava açılması manidardır" dendi.
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ise AKP Meclis Grup Toplantısı'nda yaptığı konuşmanın ardından gazetecilerin sorularını yanıtladı ve Halkbank iddianamesi hakkında "Bu işlerin ne kadar duygusal olduğunun ayrı bir ifadesi. Güya bu iş kapatılmıştı. Şimdi bunu yeniden açmak suretiyle hukuk dışı çirkin bir adım attılar. Onların alacağı kararı göreceğiz. Ona göre de biz tabii tedbirlerimizi olgunlaştıracağız" dedi.
Erdoğan daha önce Hakan Atilla davasını, "siyasi içerikli bir darbe girişiminin adresi" olarak nitelendirmişti.
Halkbank daha önce, Hakan Atilla davası sürcinde yaptığı açıklamalarda ise İran'ın başka ülkelere sattığı malların para transferini Halkbank üzerinden transfer ettiği yönündeki iddialara şöyle yanıt vermişti:
"İlgili döneme ilişkin yapılan denetimlerde dış ticaret işlemleri de dahil bankacılık hizmetlerimizin hiçbirisinde uluslararası bankacılık kurallarına ve hukuka aykırılık tespit edilmemiştir. Herhangi bir ülkeyle ilgili olarak mahiyeti belirsiz ve hukuksuz hiçbir ticari işleme taraf olunmamış, kaynağı ve mahiyeti belirsiz hiçbir transfer işlemi gerçekleştirilmemiştir.
Açıklamada bankanın "herhangi bir yasaklı tarafın, kişinin veya mal ya da hizmetin dahil olduğu işlemlere" aracılık etmediği vurgulanmıştı.