Ekonomist ve eski Hazine Müsteşarı Mahfi Eğilmez, 2017'nin kamu finansmanı açısından ilginç bir yıl olduğunu belirttiği kişisel blokundaki son yazısında kamu finansman dengesinde önceki yıllara oranla yaşanan farklılığı inceledi. Eğilmez'in yazısı şöyle:
"2017 yılında Türkiye ekonomisinde en tuhaf görünüm neydi derseniz benim yanıtım kamu finansmanı dengesi olurdu.
2017 Yılı Bütçe Kanunu yürürlüğe girdiğinde öngörülen bütçe açığı 47,5 milyar TL idi. Bu tutar aynı zamanda 4749 Sayılı Kamu Finansmanı ve Borç Yönetiminin Düzenlenmesi Hakkında Kanun’un 5’inci maddesine göre 2017 yılı için Hazine’nin net borçlanma limitini gösteriyordu.
Yılın ikinci yarısında bu borçlanma limitinin yetmeyeceği anlaşılınca 47,5 milyar TL’lik limit söz konusu yasa maddesinin tanıdığı imkânla (Bakanlar Kurulu kararıyla) 52,4 milyar TL’ye yükseltildi. Daha sonra bu artışın da yetmeyeceği anlaşılınca bu kez Bazı Vergi Kanunları ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair 7061 sayılı kanun (kamuoyunda torba kanun olarak adlandırılan kanun) ile net borçlanma limitine 37 milyar TL ekleme yapıldı. Böylece net borçlanma limiti 89,4 milyar TL’ye yükseltilmiş oldu.
Bütçe dengesi ve Hazine nakit dengesi ile bütçe açığının finansmanı için yapılan net borçlanmanın ayrıntısını aşağıdaki tabloda sunuyorum (kaynak: Maliye Bakanlığı ilgili yıllar bütçe gerçekleşmesi verileri, Hazine Müsteşarlığı ilgili yıllar Merkezi Yönetim Bütçe Dengesi ve Finansmanı tabloları ve Hazine Nakit Dengesi tabloları.)
Tabloda en ilgi çekici nokta 2017 yılı net borçlanma miktarı. 2017 yılının net borçlanma tutarı, önceki üç yılın toplamından fazla olmuş.
İlk soru şu: Bütçe açığı başlangıçta tahmin edilen 47,5 milyar TL’lik bütçe açığını aşmadığı halde net borçlanma nasıl oldu da 83,6 milyar TL oldu?
Bu sorunun yanıtının bir bölümü Hazine nakit açığında saklı bulunuyor. Bütçe açığı 47,4 milyar TL olurken Hazine nakit açığı 60,4 milyar TL oldu. Bütçe açığıyla Hazine nakit açığının bu kadar farklı olmasının temel nedeni emanet hesaplarıdır. Bir hizmet yapılmış mal alınmış, fakat henüz ödeme yapılmamışsa bile bu işlem bütçeye gider yazılır. Buna karşılık ödeme yapılmadığı için Hazine nakit dengesini etkilemez. Bu miktar ödendiği zaman bu kez bütçeyi değil Hazine nakit dengesini (olumsuz) etkiler. Genellikle bu emanet hesapları belirli bir artıkla sonraki yıllara devredilir. Aradaki bu büyük fark Hazine’nin, geçen dönemlerden kalan emanetleri ödediğini gösteriyor. Bu ödemelerin en büyük bölümünün bekleyen KDV iadelerine ilişkin olduğunu tahmin etmek güç olmasa gerek.
İkinci soru da şu: Hazine niçin bu emanetleri devretmek yerine erken ödemeye tabi tutmuş olabilir?
Bu konuda akla gelen iki yanıt var: (1) Borçları artan özel kesimin bu borçları ödeyebilmesi için böyle bir yüksek ödeme yöntemi izlenmiş olabilir. (2) Büyümeyi desteklemek amacıyla piyasaya likidite vererek ekonomiyi canlı tutmak tercih edilmiş olabilir.
Yanıt hangisiyse (muhtemelen ikisinin bir karması) Merkez Bankası’nın enflasyonla mücadelesini zorlaştırıcı adımlar olduğu kesin.
Her halükârda 2017 yılı kamu finansmanı tarihine değişik ve ilginç bir yıl olarak geçecek gibi görünüyor.