Türkiye Sermaye Piyasaları Birliği (TSPB) verilerine göre, 2014 sonu itibarıyla Türkiye’de 1 milyon 100 civarında hisse senedi yatırımcısı var. Maalesef bu sayı uzun yıllardır aşağı yukarı aynı seviyelerde seyrediyor. Kayda değer bir artış yok.
Son yirmi yılda gerçekleşen ekonomik ve finansal krizlerle beraber borsada yaşanan devasa düşüşleri, yatırımcı sayısında kayda değer bir büyümenin gerçekleşmemesine gerekçe olarak göstermek yanlış olmaz herhalde.
Çünkü bu düşüşlerde uğranılan büyük zararlar, özellikle küçük yatırımcıyı hisse senedi gibi riski yüksek yatırım seçeneğinden uzaklaştırmakta, daha güvenli limanlara itmektedir. 77 milyon nüfusu olan bir ülkede sadece 1 milyon borsa yatırımcısının olması, sermaye piyasasının derinleşmesi için daha çok yol alınması gerektiğini gösteriyor.
Hisse senedine yatırım yapanların dikkat çeken bir özelliği de elde tutma süresi ile ilgili. Borsa İstanbul’da hisse senedi alan yatırımcıların ortalama bekleme süresi aylarla ifade ediliyor. Bu bilgiye dayanarak, aslında uzun vadeli yatırımcı olması gereken küçük yatırımcıyı, gerçekte “Al-Satçı” olarak nitelendirmek pek de yanlış olmayacaktır. Bir başka ifadeyle, hisse senedi alan kişinin niyetinin, kısa vadeli fiyat dalgalanmalarından yaralanarak para kazanma olduğu söyleyebiliriz.
Bir yatırım aracına para kazanmak niyeti ile yatırım yapmada bir sorun yok tabi ki. Örneğin yatırım amaçlı döviz, tahvil ve altın alırken de niyet aynıdır: para kazanmak. Ancak hisse senedi yatırımı, diğer yatırımlardan bazı yönleriyle farklılaşmaktadır. Yatırım amaçlı döviz aldığınızda, en fazla “cebinde döviz olan kişi” unvanı kazanırsınız veya altına yatırım yaptığınızda “altın adam” olursunuz. Oysaki hisse senedi aldığınızda, o hisse senedini ihraç eden şirketin ortağı konumuna geliyorsunuz.
İşin doğrusu, bir şirketin ortağı olmak sıradan bir nitelendirme değil. Ortaklar, Türk Ticaret Kanunu ve Sermaye Piyasası Kanunu başta olmak üzere önemli yasal düzenlemelerde açıkça tanımlanmış çok önemli haklara sahipler. Hisse senedine yatırım yaparak şirketin ortağı sıfatı kazanan gerçek ve tüzel kişiler de bu yasal haklara otomatikman sahip olmaktadırlar. Ancak genel kurul toplantılarının katılım listeleri ve kişisel gözlemler gösteriyor ki; bireysel hisse senedi yatırımcısı yasal haklarını yeterince kullanmıyor ya da daha kötüsü bu hakların neler olduğu konusunda yeterli bilgiye sahip değil. Bu durum bireysel hak kayıplarının yanı sıra, şirket ortaklarının şirketi yöneten profesyonel yöneticilere “hesap sorma iradesini” de zayıflatmaktadır.
Pay sahipliği hakları konusunda böyle bir saptama konunun uzmanlarına abartılı gelebilir ancak küçük yatırımcı düzeyinde gerçek durum bu maalesef. Buradan hareketle bireysel hisse senedi yatırımcısının, sahip oldukları haklar konusundaki bilgisizliğini/bilinçsizliğini gidermeye yönelik başladığımız bu yazı dizisi, sermaye piyasasının bu önemli sorununun çözümüne küçük bir katkı yapmasını umuyoruz.
Yukarıda da belirttiğimiz gibi Borsa İstanbul’da alınan hisse senedi, yeni sahibine bir takım yasal pay sahipliği hakları kazandırmaktadır. Bu hakları bireysel haklar ve azınlık hakları olarak iki gruba ayırmak mümkün. Bireysel haklar, her hisse senedi üzerinde bulunan, sadece bir adet hisse alarak bile sahip olunabilecek haklardır. Azınlık hakları ise 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nda (Kanun) tanımlanmıştır ve şirket sermayesinde, hakla kapalı anonim şirketlerde \%10, açık şirketlerde de \%5’inden daha fazla payı olan ortakların sahip oldukları haklardır.
Bireysel pay sahipliği haklarını, dayandıkları yasal düzenlemelere referans vererek aşağıdaki gibi sıralamak mümkün:
- Bilgi alma ve inceleme hakkı; Kanunu’nun 437. maddesine göre anonim şirketler, bağımsız denetim raporlarını, faaliyet raporlarını ve genel kurul toplantısının gündem maddeleriyle ilgili dokümanları toplantıdan en az 3 hafta önce internet sitesinden kamuya açıklamak zorundalar. Şirket ortakları dokümanlara dayanarak genel kurul toplantısında şirket hakkında bilgi ve doküman talep edebilirler, özel bir dokümanı inceleyebilmek için yönetim kurulundan izin isteyebilirler. Ticari sırlar hariç olmak üzere şirket yönetimi bu talepleri karşılamak zorundadır.
- Oy hakkı; her şirket ortağının sermayedeki payı ile orantılı oy hakkı bulunmaktadır. Kanun’un 435. maddesi oy hakkı ile ilgili düzenlemeleri içermektedir.
- Genel kurula katılma hakkı; her pay sahibi Kanun’un 425. Maddesi gereği genel kurul toplantılarına katılma hakkına sahiptir.
- İptal davası açma hakkı; Kanun’un 446. Maddesine dayanarak, genel kurul toplantısına katılıp bir karar aleyhinde ret oyu verip bunu toplantı tutanağına geçiren şirket ortakları, ilgili kararın şirket çıkarlarına aykırı olduğu gerekçesiyle, mahkemeden bu kararın iptal edilmesini isteyebilirler.
Bu bireysel haklara ek olarak anonim şirketin sermayesindeki payı, halka kapalılarda \%10, açıklarda \%5’den fazla olan ortakların azınlık hakları da aşağıdaki gibidir:
- Genel kurulu toplantısı için çağrı yapma hakkı; azınlık konumunda bulunan ortaklar, Kanun’un 411. maddesine dayanarak, genel kurul toplantısı yapılmasını veya zaten yapılacak toplantıya gündem maddesi eklenmesini, gerektirici sebepleri belirterek, yönetim kurulundan talep edebilirler. Yönetim kurulu bu talebi dikkate almadığı zaman mahkeme yolu açıktır.
- Genel kurul toplantısını 1 ay erteleyebilme hakkı; Kanun’un 420. maddesine göre, genel kurul toplantısının gündem maddelerini yeterince inceleyemediklerini gerekçe göstererek, toplantıyı 1 ay erteleme hakları bulunmaktadır.
- Özel denetçi talep etme hakkı; Azınlıkta bulunana ortaklar, Kanun’un 439. maddesine göre şirket ile ilgili özel bir durumun incelenmesi için, mahkemeden özel denetçi atanmasını talep etme hakları bulunmaktadır.
- Var olan denetçinin değiştirilmesini talep etme hakkı; Kanun’un 399. maddesine dayanarak, var olan bağımsız denetçinin, haklı gerekçelerle değiştirilmesini mahkemeden isteme hakkı azınlıktaki ortakların hakları arasında bulunmaktadır.
Pay sahipliği haklarının farkında olan ve bilinçli olarak gerektiği gibi kullanan ortaklar, kendi bireysel hak ihlallerinin önüne geçerken, ayrıca şirket yöneticilerinin de disiplinli ve verimli çalışmasını sağlayacak bir güç merkezi olacaklarıdır.