Avrupa'nın en büyük bankası HSBC, Pazartesi günü çalışanlarına Londra'nın doğusundaki finans bölgesinde kendi adını taşıyan gökdelenden çıkmayı ve yaklaşık 8000 çalışanını St Paul Katedrali'ne bakan yeniden geliştirilmiş bir ofis kompleksine taşımayı planladığını söyledi.
Son dönemde büyük işverenlerin küçülmeye gitmesi, ev sahipleri ve gayrimenkul geliştiricilerinin artan finansman maliyetleri nedeniyle zaten sıkıntıda olduğu bir dönemde HSBC'nin bu taşınma kararı sektör üzerindeki baskıyı daha da artırıyor.
COVID-19 salgınının ardından evde çalışma yaygınlaştıkça ve işletmeler sürdürülebilirlik hedeflerine ulaşmak için daha yeşil ofisleri tercih ettikçe, küresel olarak şirketler büyük ofis binalarını eşi benzeri görülmemiş bir oranda terk ediyor.
Emlak analistleri ve uzmanlar, bu trendin şimdiden büyük ofis sahiplerinin iş modellerini zorladığını ve şehirleri yeniden şekillendirme potansiyeline sahip olduğunu söylüyor.
Evden çalışma devasa binaların gerekliliğini sorgulatıyor
London School of Economics'in Londra araştırma grubu direktörü Tony Travers konuyla ilgili yaptığı açıklamada "Evde çalışma HSBC'nin ihtiyaç duyduğu alan miktarını azalttı. Bu sadece onlara özgü bir durum değil" şeklinde konuştu.
Travers, Londra'nın geleneksel finans merkezi City of London ve Canary Wharf'ın 1980'lerden bu yana şirket merkezleri için rekabet ettiğini, ancak rekabetçi kiraların daha önce maliyetten kaçınan şirketleri şehir merkezlerine geri çekebileceğini de sözlerine ekledi.
Emlak acentesi Knight Frank tarafından geçen ay yapılan bir ankete göre, dünyanın en büyük işverenlerinin yaklaşık yarısı önümüzdeki üç yıl içinde ofis alanlarını genellikle %10 ila %20 oranında azaltmayı planlıyor.
Çok sayıda şirketin ofis alanlarını azaltmasının dalgalanma etkileri daha geniş pazarları önemli ölçüde etkiledi.
Hukuk firması Weil Gotshal & Manges tarafından derlenen verilere göre gayrimenkul; değerlemeler, likidite ve yatırımlar üzerindeki baskı nedeniyle 2023'ün ilk çeyreğinde Avrupa'nın en sıkıntılı sektörleri endeksinin zirvesinde yer aldı.
Özellikle İsveç, hane halkı ve yatırımcılarının emlak piyasasına yüksek oranda maruz kalması nedeniyle mercek altında. Yüksek borçlar, artan faiz oranları ve zayıflayan ekonomi, yerel ticari emlak şirketleri için zehirli bir kokteyl oluşturdu ve birçoğu derecelendirme kuruluşları tarafından çöp seviyesine indirildi.
Ofislerin taşınmasını tetikleyen bir diğer önemli faktör de yatırımcıların, çevrecilerin ve düzenleyicilerin baskısı altındaki pek çok şirketin belirlediği yeşil hedefler.
Yatırımcı Perenna Capital Management'ın kurucu ortağı Gerardine Davies, "Büyük işletmeler için operasyonel modelin değişmesi ve şirketlerin mümkün olduğu ölçüde yeşil politikaların takip edilmesinin yanında yer alması gerekiyor" dedi.
Cin şişeden çıktı
HSBC ise büyük işverenler arasında ofis alanını azaltmaya yönelik en agresif hedeflerden birine sahip ve küresel çapta yaklaşık %40'lık bir kesintiye gitme taahhüdünde bulunuyor.
Banka, genel merkezini 2026 yılının sonlarında telekom devi BT'nin yenilenen eski ofislerine taşımayı planlıyor.
Projenin web sitesine göre Panorama St Paul's olarak adlandırılan yapı, HSBC'nin geride bıraktığı 1,1 milyon metrekarelik kulenin yaklaşık yarısı büyüklüğünde, 556.000 metrekarelik bir alana sahip.
BT'nin kendisi de 2021 yılında, yaklaşık 3.500 kişiye ev sahipliği yapan ve hibrit çalışanlar için daha esnek alanlar içeren Şehirdeki Aldgate yakınlarındaki yeni ve daha küçük bir genel merkeze taşındı.
HSBC'nin hamlesi, binlerce kişiyi işten çıkarmayı planlayan UBS tarafından acil olarak devralınmasının ardından İsviçreli banka Credit Suisse'in Docklands bölgesindeki uzun soluklu varlığının da belirsizleştiği Canary Wharf için garip bir zamanda geldi.
Advanced Workplace Associates danışmanlık şirketinin kurucusu Andrew Mawson, "Cin şişeden çıktı. Çalışanlar eskiden olduğu gibi ofise geri dönmüyorlar" sözlerini kaydetti.