Millet İttifakı'nda hafta sonu yaşanan aday belirleme krizinden sonra masaya geri dönen İYİ Parti Genel Başkanı Meral Akşener, aday belirlerken yaşanan krizi tüm ayrıntılarıyla anlattı.
Akşener, Habertürk yayınında Fatih Altaylı'nın sorularını yanıtladı.
Adaylık açıklamaları yapılırken yüz ifadesi çok konuşulan Akşener, 'mutsuz olduğu' yönündeki tartışmalara 'Mutsuz değilim, İmza koymuşum ben, öyle bir şey olur mu?' yanıtını verdi.
Akşener özetle şunları söyledi:
"O görüntüleri incelettim, arkadaşlara baktırdım. Samimi söylüyorum, o paltolu olarak, üzerimde palto varken Temel Bey’in ve Kemal Bey’in yaptığı konuşmaya baktığınızda tuhaf bir ışık gelmiş, bir tarafım yok gibi görünüyor. Ben aslında mutsuz değildim, öyle bir durum yok. İmza koymuşum ben, öyle bir şey olur mu? Bu dünyada eşim dahil, oğlum hariç, hiç kimse zorla bir şey yaptıramaz.
'Orada da ben o vebali alamazdım'
Kimse ayağa kalkmadı. Ben açık net fikirlerimi söyledim. Bir gerginlik yaşandı. Sayın Davutoğlu ve Sayın Babacan devreye girip usulet ve suhuletle pazartesiye bırakılma nedeni öyle oldu. 5 kişi imzaladı, ilan edilsine de gidilebilirdi, sonra hep beraber nefes alalım oldu. Arkadaşlarımla konuştuk, mutlaka kazanma konusunda sonuç çıktı. Orada da ben o vebali alamazdım. Dolayısıyla çok iyi oldu. Meral Akşener adına değil bu, herkes adına çok iyi oldu.
Evet sertti, sert olmalıydı. Ben ne düşünüyorsam, o metni kendim yazdım. Ben tarihçiyim, sosyal bilimciyim, 28 yıldır aktif politika yapıyorum, bir siyasi partinin mutfağını yönettim. Sert olarak algılanabilir ama aslında net olmasına dikkat ettim, çok netti. Aşırı netlikler genel olarak sinir bozar. Çeşitli şekilde tariflersiniz siz onu. Oradan çıkan sonuç şu, 'hayır biz beşimiz böyle düşünüyoruz, senin önerilerin herhangi bir takdire uygun değil' gibi tutum alınırsa o zaman net olursunuz. Ben kişisel olarak hiçbir şeyin talibi değilim.
'Ersan Bey'i severim'
Ersan Bey'i çok severim, huzurunuzda aracılığınızda teşekkür ederim. Kendisini evimde ağırlamak isterim. En fazla taş atıldığı zaman kendimi şeytan taşlamasında hissettim. Ben hacca gitmiş insanım. O gün Ersan hoca, sizin kanalınızda bizimle ilgili çok kolay değildi o sözleri söyleyebilmek. Benim için çok kolay değildi o sözleri söylemek. Ben kendisinin fikirlerini almak istedim, konuşacaktım kendisiyle, daha müzakere sona ermediği için. Çok insan tarafından saygınlığı olan hocamız. Evimde yemekte ağırlayıp fikirlerinden faydalanacağım.
İmamoğlu ve Yavaş'ya görüşme
22.30 gibi Ekrem Bey beni aradı, 'yola çıktım' gelebilir miyim, Mansur Bey'i de alacağım' dedi. 'Hay hay' dedim. 'Kemal Bey'in haberi var mı?' dedim 'evet' dediler. Sonra bir haber çıktı beni değil, iki başkanı rencide eden bir haber. Arkadaşları iş çeviriyorlarmış haline getiren. Kendileri talep etti, kendileri iptal etti. Sonra dedim ki, 'ne olur ne olmaz, ben size bir arkadaşımı göndereyim, onun arabasıyla gelin, en azından görünmeyin.' Geldiler, sonra bazı seçenekler ileri sürdüler. Şu an izin almadığım için söyleyemem. Bu iki arkadaşımızın popülerliği benden fazla. Bu süreçte aktif olmaları gerekiyor ama belediye başkanı görevi üzerinden yardım etmek başka bir şey, bu kampanyada ve sonrasında taşın altına ellerini ve gövdelerini koyacaklarının da ispatı lazımdı.
Biz önce üçümüz uzlaştık. Konuşurken ortaya çıkan bir şeydi yardımcılık görevi. Sonra gittiler. Saat 9.30'du Kemal Bey beni aradı. 'İki arkadaşımız sizi ziyaret edecekler, bilginiz olsun' diye. Bunun üzerine ben de dedim ki, 'dün iki başkan sizin bilginiz dahilinde geldiler ve konuşma yaptık. Ben yazıya döküyorum bazı şeyleri. Size iletilmek üzere yazı haline döktüm, bunları gönderdim' dedim. 'Bu bilgiler size geldi mi' dedim, 'evet' dedi, 'benim görüşlerimi getirecekler' dedi. 9.30'da onlar geldi eve tekrar, yeniden el sıkıştık, sonra ben partiye gittim. Perşembe günü GİK'ten şu kişileri şöyle götür dendi, oyladık.
GİK toplantısı
Önerimizin arkasında durma kararı çıktı. 9.30'daki toplantı sonrası tekrar yetki almam gerekiyordu. Jet hızıyla giyinip, genel merkeze gittim. Bütün arkadaşlar, milletvekilleri, GİK üyeleri, divan üyelerini topladık. GİK'le zoom üzerinden kayda alınmak kaydıyla genel sekreterimiz görevlendirildi. Bu yetkiyi bana aldı. Bunu nasıl kamuoyuyla paylaşacağız. İki belediye başkanımız geldiler. Sonra ben masaya katılacağımı ilan ettim Kürşad Zorlu Beyefendi üzerinden. Amma uzun şeyler yaşamışız, kalbim yoruldu anlatırken. Hakkını helal etsin herkes, iyi bir şey oldu.
'13. Cumhurbaşkanı Kılıçdaroğlu olacak'
Popülaritesi çok yüksek, milletin 'hadi, hadi' dediği iki büyükşehir belediye başkanını da onun koşu partneri haline getirdi o masa. Bunu çok kıymetli buluyorum. Bugün itibarıyla çok samimiyetle söyleyeyim, 13. Cumhurbaşkanı, Millet İttifakı'nın adayı yani Sayın Kılıçdaroğlu olacak. Birlikte koşacaklar, çünkü o tartıya birlikte çıkıyorlar. Koşu partneri, üçü birden önde elbette Sayın Kılıçdaroğlu'nu seçtirmek üzere.
Cumhurbaşkanı Erdoğan ile görüşme iddiası
Bugüne kadar Tayyip Bey benimle konuşmak için hiçbir şey yapmadı. Benim de Tayyip Bey'le gizli saklı hiçbir görüşmem olmadı. Hatta deprem zamanında nasıl görüşme yaptığımı televizyondan anlattım. Bugünün dijital dünyasında gizli bir şey olabilir mi? Olsa söylerim. 'Böyle bir karar verdim' derim, peşimden gelen olur, gelmeyen olur. Tayyip Bey'e de ayıp. En ufak bir görüşme inanın yok. Sanki ben göz kırpıyorum, Tayyip Bey koşuyor, böyle bir durum yok. Hatta en sert kavgayı ikimiz yapıyoruz.
Milletvekili adayı değiliz
Biz milletvekili adayı olmayacağız. Şimdi bunun anlamı nedir? Bizim buna inandığımızı gösterir. Yani mesela ben kendi adıma söyleyeyim, başkaları adına konuşamam, kendi adıma ben milletvekili adayı olmaya kalkışsam bu işe inanmıyorum demektir. Ama biz şu anda yani aynı şekilde bunlar yazıldı, çizildi. Ama yani bu seçim çalışmasındaki yerlerimiz açısından söylüyorum. Sayın Mansur Yavaş da Sayın Ekrem İmamoğlu'nun yaptığı iş, o bizden biraz daha farklı. Dolayısıyla yarın yani başkan yardımcılığını sonuçta Sayın Kılıçdaroğlu atayacak. Yani bugünkü kanuna, bugünkü anayasaya göre o atamak zorunda, hepimiz atanacağız aslında. Ama burada iddialı olduğumuzu ileri sürmenin yolu, biz milletvekili adayı değiliz."
Bakanlık gibi bir alışveriş mümkün değil
Türkiye'de siyasi partilerin birbiriyleriyle ilişkilerine her bir siyasi parti saygı duymak zorundadır. Biz bugüne kadar buna saygı duyduk. Bu sağduyunun devam etmesi ve derinleşmesi gerekiyor. Bakanlık gibi alışveriş olması mümkün değil. Diyalog başka bir şeydir. Defalarca iddia edildiği gibi, o masada HDP yok. Alengirli işe karşıyım, dürüstlük ve açıklıktan yanayım. CHP, HDP ile görüşebilir bu net. Ama bizim olduğumuz masaya asla getiremez.
Dört gün boyunca depremzedelerden bahsedilmedi. Depremzedelerden özür diliyorum.