Resmi tüketici enflasyonu yüzde 48,7 iken politika faizini yüzde 14'te tutan hükümet, olağan dışı negatif reel faizin TL üzerinde yarattığı baskıdan kur korumalı mevduatın (KKM) kapsamını sürekli genişleterek kurtulmaya çalışıyor.
Gelişmekte olan ülkelerde ortalama yüzde 1,3 seviyesinde olan reel politika faizi, Türkiye'de yüzde -37,4 ile tarihi düşük seviyede bulunuyor.
Özelin döviz riskini kamuya aktaran ve kapsamı giderek genişleyen bu ürün sayesinde dolar 13,60 lira civarında sabitlenip döviz kurlarında şu an için istikrar sağlansa da kamunun döviz riski giderek artıyor.
Doların 18 TL'nin üzerini gördüğü 20 Aralık 2021 tarihinde duyurulan KKM’ye son olarak yurt dışında yerleşik vatandaşların sermayedar olduğu ve yasal yerleşim yeri yurt dışında olan şirketler de eklendi. Bu şirketlerin kapsamını TCMB daha sonra ilan edecek.
İlk duyurulduğunda sadece yurt içi yerleşik bireylerin TL ve döviz mevduattan geçişlerini kapsayan uygulamaya daha sonra altın mevduatlar eklenmiş, bir sonraki adımda ise şirketler sisteme dahil edilmişti.
Sözcü'nün haberine göre dövizden kur korumalı TL mevduata geçişteki kambiyo kârları için tanınan vergi muafiyeti, şirketlerin KKM’ye ilgisini artırdı.
Yastık altı altınları sisteme kazandırma gerekçesiyle devreye alınan Altın Tasarruf Sistemi’nde de TL'ye dönüşümde altın fiyatı değişimine karşı koruma verildi.
DÖVİZDEN KKM’YE GEÇİŞ 13,7 MİLYAR DOLAR
KKM’ye ek olarak ihracatçılara ihracat gelirlerinin yüzde 25'ini Merkez Bankası'na (TCMB) satma zorunluluğu getirilirken, Birleşik Arap Emirlikleri (BAE) ile 4,9 milyar dolarlık swap (para takası) ve Azerbaycan Devlet Petrol Fonu ile de 1 milyar Euro'luk depo hesabı anlaşması yapıldı.
14 Şubat itibariyle KKM kapsamında dövizden TL'ye geçen tutar 13,7 milyar dolara ulaşırken, bu üründeki ulaşılan 369 milyar TL'lik (27,3 milyar dolar) toplam mevduat içinde dövizden TL'ye dönenlerin payı yüzde 50'yi gördü.
Şirketler için vergi beyannamesi teslim süresinin 17 Şubat'tan 25 Şubat'a uzatılması, önümüzdeki hafta da şirketlerin bu ürüne ilgisinin devamını sağlayabilir.
Seçim için rezerv kalkanı
Sozcu.com.tr'ye konuşan Prof. Dr. Hakan Kara, kur korumalı mevduat uygulamasında kapsamın giderek genişlemesini ilişkin “Hızlı bir rezerv artışı ile seçim için bir kalkan oluşturmak isteniyor olabilir” dedi.
Nitekim, son dönemde BAE ve Azerbaycan anlaşmalarının yanı sıra KKM ve ihracattan gelen dövizlerin katkısıyla TCMB'nin net döviz pozisyonu -66 milyar dolardan -50 milyar dolara doğru iyileşme kaydetti.
“Son 10 senede uygulanan para ve kredi politikalarından çıkaracağımız temel bir ders varsa o da şudur: ‘İtibari para' sistemlerde hiçbir araç faizi kalıcı olarak ikame edemiyor” diyen TCMB eski Başekonomisti Kara, “Dolayısıyla kur korumalı mevduatın da eksi reel faizli para politikasını ikame edememesi beklenir. Bu nedenle kur korumalı mevduattan da ilerde çıkmak gerekeceğini düşünüyorum. Çünkü katılımın artmasıyla birlikte hazinenin potansiyel yükü büyüyor.” değerlendirmesinde bulundu.
Kur korumalı mevduatla fiili dolarizasyonun azalmadığını, aksine arttığını belirten Kara, “Dolayısıyla bir noktadan sonra bu ürünü sonlandırmak veya cazibesini azaltmak gerekebilir. Tabii, bunun zamanlamasını kestirmek zor” dedi.
"KKM'nin ömrünü 3 faktör belirleyecek"
“Bu stratejinin ömrünü üç temel faktör belirleyecek” diyen Kara, şöyle devam etti:
“Birincisi cari denge. Cari fazlaya geçilirse uygulanan sistemin ömrü uzar. İkincisi enflasyon. Enflasyonun seneye tek haneye ineceği beklenirse KKM'nin sürdürülme potansiyeli artar.
Fakat enflasyon ve cari denge tarafında maalesef işler umulduğu kadar iyi gitmeyecek gibi görünüyor, dolayısıyla o tarafta riskler mevcut.
KKM'nın ömrünü belirleyecek üçüncü önemli faktör de dış gelişmeler. Biraz şansa ihtiyaç var. Mesela ABD'de enflasyonun korkulduğu gibi uzun sürmemesi ve Fed'in yumuşak gitmesi işleri rahatlatır. Veya Rusya-Ukrayna geriliminin diplomatik yollarla çözülmesi de özellikle enerji fiyatları üzerinden bizi rahatlatır.
"Şans olursa Kasım'a kadar gidebilir"
Yani şans yolunda giderse, içerde de yeni bir kredi genişlemesi olmazsa, bir süre daha, mesela önümüzdeki Ekim-Kasım'a kadar, bu sistemi devam ettirmek mümkün olabilir.
Fakat sonunda buradan bir şekilde çıkmak gerekecek, bir anda olamayacağı için de bir müddet sonra kademeli bir çıkış tasarlanır diye düşünüyorum.”
"Uzun vadede kurda istikrar zor"
QNB Finansbank'ın bugünkü ekonomi bülteninde de negatif reel faiz ve KKM'ye değinilerek “Yeni uygulamaya konulan politika önlemleri (özellikle kur korumalı TL mevduat) kısa vadede kurdaki oynaklığı dizginlemiş gözükmekle birlikte, bu kadar düşük bir reel faiz oranı ile döviz kurundaki istikrarın uzun vadede sürdürülmesinin zor olacağını düşünüyoruz” dendi.
Negatif reel faiz oranları ve genişletici kredi politikalarının iç talebi canlandırmasıyla mevcut maliyet etkilerinin üzerine yeni enflasyonist baskıların eklemesinin de muhtemel olduğuna işaret eden banka, “Ayrıca, küresel enflasyon, Fed’in yaklaşan faiz artırım döngüsü ve jeopolitik belirsizlikler riskleri artırmaktadır. Bu doğrultuda, bu yıl içinde para politikasında kayda değer bir sıkılaştırma yapılmasının muhtemel olduğunu düşünmeye devam ediyoruz” dedi.
"Tekrar dövize yönelme riski var"
Tera Yatırım Başekonomisti Enver Erkan, “Önümüzdeki süreçte gerek bireyler, gerekse de şirketler KKM ürününden çıkış uygulandığında tekrar döviz alımına yönelebilir. Bu da, mevduat tipine ilişkin uygulama son bulduğunda şu anda olanın tam tersi bir etki yaratma riski oluşturmaktadır” uyarısında bulundu.
“Kur, KKM ürünü ve biraz da ilerleyen aylarda turizmin cari dengeye olumlu katkısıyla dengeli kalabilir görünüyor. Yine de, daha uzun vadede TL'nin değerinin korunması noktasında çok güçlü bir etki yaratamayabilir” diyen Erkan, şöyle devam etti:
“Para politikası sıkı değil ve negatif reel faiz TL cinsinden tasarruf tutma eğilimlerini sınırlıyor. Bu durum kura olumsuz şekilde baskı kurabilir. Diğer taraftan, KKM ürününe ilişkin olarak Hazine kur getirisini garanti altına almış olduğundan, kur artışlarında kamu maliyesi yükü oluşacaktır.”
Kurlarda, ihracatçı kârlılığı ve rekabetçi kur söylemleri çerçevesinde sürekli bir düşüş etkisinden ziyade düşük oynaklık olgusuna ağırlık verildiğini belirten Erkan, “Getirilerin enflasyonun bir hayli altında kaldığı bir ekonomide, kurlardaki dengenin yan enstrümanlarla sürdürülmesinin uzun süreli bir strateji olmayacağını ve asıl olgunun enflasyonun düşürülmesi ve para politikasının sıkılaştırılması yönünden geçtiğini düşünürüz” yorumunu paylaştı.