Küresel iş dünyası için en büyük risk siber tehditler

Allianz 2020 Risk Barometresi’nde, en büyük küresel iş dünyası riski olarak siber tehditler öne çıktı. Türkiye sıralamasında ise makroekonomik gelişmeler ve  doğal afet riskleri ilk iki sırada yer aldı.

Allianz 2020 Risk Barometresi’nde, en büyük küresel iş dünyası riski olarak siber tehditler öne çıktı. Araştırmada, ikinci sırada yer  alan iş kesintisi, aşılması gereken kilit sorunlardan biri olarak  gösterildi. Yedinci sırada yer alan iklim değişikliği, araştırma  tarihinin en yüksek seviyesine ulaştı. AGCS CEO’su Joachim Müller,  siber tehditler ve iklim değişikliğinin  şirketlerin önümüzdeki on  yılda yakından izlemeleri gereken en önemli iki risk olduğuna dikkat  çekti.

Araştırmanın Türkiye sıralamasında ise makroekonomik gelişmeler ve  doğal afet riskleri ilk iki sırada yer aldı.

Allianz Global Corporate & Specialty (AGCS) tarafından  gerçekleştirilen yıllık küresel iş dünyası riskleri anketi Allianz
Risk Barometresi'nin dokuzuncusu yayımlandı. Çalışma, bu yıl  aralarında CEO’ların, risk yöneticilerinin, brokerların ve sigorta  uzmanlarının da bulunduğu 100’ü aşkın ülkeden 2.718 uzmanın  görüşlerine yer vererek rekor katılıma ulaştı. Allianz 2020 Risk Barometresi’ne göre siber olaylar yüzde 39’la ilk kez en büyük küresel  iş dünyası riski oldu. Şirketlerin verilere ve bilişim sistemlerine  giderek artan bağımlılığı ve yaşanan birkaç yüksek profilli olayın  etkisiyle siber tehdit farkındalığı son yıllarda hızla arttı. Siber  tehditler, yedi yıl önce yüzde 6 ile 15’inci sırada yer alıyordu.

Yıllardır en büyük risk olarak görülen iş kesintileri ise, yüzde 37  ile ikinci sırada yer aldı. Yüzde 27’yle üçüncü olan mevzuat ve  yönetmeliklerdeki değişiklikler ve yüzde 17’yle yedinci sırada yer  alan iklim değişikliği listede en çok basamak atlayan riskler oldu. Bu  sonuçlar ABD ve Çin arasındaki ticaret savaşının, Brexit’in ve küresel  ısınmanın şirket ve ülkeleri küresel çapta endişelendirdiğine işaret  ediyor.

Çalışma ile ilgili değerlendirmede bulunan AGCS CEO’su Joachim Müller, Allianz 2020 Risk Barometresi’nin, siber tehditler ve iklim  değişikliğinin  önümüzdeki on yılda yakından izlenmesi gereken en  önemli iki risk olduğunu gösterdiğine dikkat çekti. Müller şöyle  konuştu: “Elbette mücadele edilmesi gereken pek çok başka hasar ve  aksaklık senaryoları da var. Ancak kurum yönetimleri ve risk  yöneticileri siber tehdit ve iklim değişikliği risklerine çözüm  bulamazlarsa, bu durumun büyük ihtimalle şirketlerinin operasyonel  performansı, finansal sonuçları ve itibarıyla birlikte kilit  paydaşları üzerinde de olumsuz etkileri olacaktır. Siber tehdit ve  iklim değişikliği riskleri için hazırlık ve plan yapmak hem rekabet  gücü açısından avantaj sağlayacak, hem de dijitalleşmenin ve küresel  ısınmanın hâkim olduğu bir çağda işletme direncini artıracaktır.”

Siber risk maliyeti milyon dolarları buluyor

En büyük küresel risk olmanın yanı sıra siber olaylar ankete  katılan birçok ülkede en büyük üç risk arasında yer alıyor. Avusturya, Belçika, Fransa, Hindistan, Güney Afrika, Güney Kore, İspanya, İsveç, İsviçre, Birleşik Krallık ve ABD, siber olayları en büyük işletme  riski olarak görüyor. İşletmeler daha büyük ve daha maliyetli veri  sızıntıları, giderek artan yazılım ve kandırma olaylarıyla ve  olayların ardından gizlilikle ilişkili ceza veya dava riskiyle karşı  karşıya bulunuyor. Bir milyondan fazla kaydın sızıntısını içeren bir  mega veri sızıntısının maliyeti, geçtiğimiz yıla kıyasla yüzde 8  artarak ortalama 42 milyon dolara yükseldi. AGCS Siber Departmanı Küresel Başkan Yardımcısı Marek Stanislawski, yaşanan olayların  giderek daha fazla hasara yol açtığına dikkat çekerek “Daha büyük  şirketler sofistike saldırıların ve yüksek miktarda para taleplerinin  hedefi haline geliyorlar. Beş yıl önce olağan bir yazılım saldırısında  istenen meblağ 100 bin doları geçmezdi. Bu miktar günümüzde milyon  dolarları bulabiliyor. Zorla para sızdırma, resmin sadece bir kısmını  oluşturuyor. Teknik aksaklık veya siber saldırı sonrasında kritik  verilerine, sistemlerine veya teknolojilerine erişemeyen şirketler, iş  kesintisinden kaynaklanan ciddi kayıplar yaşayabiliyor” dedi.
Olayların çoğunun insan hatasından kaynaklandığını belirten Stanislawski, şirketlerde henüz yaygın olmayan personel farkındalığı  eğitimleriyle bu durumun önüne geçmenin mümkün olduğunu söyledi.

İş kesintisi kaybı karmaşık bir yapıyla risk oluşturmaya devam  ediyor

Çalışmada yedi yıldır listenin başında yer alan iş kesintisi, bu  yıl ikinci sıraya geriledi. Ancak, Allianz 2020 Risk Barometresi’ne  göre iş kesintisi kaybı eğilimi bu kez daha büyük ve karmaşık bir  yapıyla hız kesmeden devam ediyor. Günümüzde yangın, infilak, doğal  afetler, dijital tedarik zincirleri ve hatta siyasi şiddet olayları  gibi çeşitli nedenlerle iş kesintileri yaşanıyor. İşletmeler ayrıca  ayaklanmaların, sosyal huzursuzluğun veya terör saldırılarının  etkilerine  doğrudan ya da dolaylı olarak giderek daha fazla maruz  kalıyor. Geçtiğimiz yıl Hong Kong, Şili, Bolivya, Kolombiya ve Fransa’da baş gösteren sivil karışıklıklar, mağazaların aylarca kepenk  kapatmaları, turistlerin bu bölgeleri ziyaret etmemeleri veya  çalışanların güvenlik endişelerinden dolayı işyerlerine erişememeleri  nedeniyle hem yerel hem de çok uluslu şirketlerde maddi hasarlara, iş  kesintilerine ve genel gelir kayıplarına yol açtı. AGCS Yangın ve
Mühendislik Hasarları Küresel Başkanı Raymond Hogendoorn konuyla  ilgili yaptığı değerlendirmede, “Günümüzde dijital tedarik zincirleri  ve platformlar tam şeffaflık ve varlıklar için izlenebilirlik imkanı  sunarken veri merkezinde çıkan bir yangın, oluşan teknik bir arıza  veya bu merkezi hedef alan bir korsan saldırısı, aynı sistemi paylaşan  ve manuel süreçlere dönemeyen şirketlerin iş kesintisi kaynaklı büyük  kayıplar yaşamasına yol açabilir” ifadelerini kullandı.

Ticaret politikası siyasi bir araç haline geldi

2019 yılında dördüncü sırada olan mevzuat ve yönetmeliklerdeki  değişiklikler, Allianz 2020 Risk Barometresi’nde üçüncü sıraya  yükseldi. Vergiler, yaptırımlar, Brexit ve korumacılık temel endişeler  olarak değerlendiriliyor. Yalnızca 2019 yılında yaklaşık 1.300 yeni  ticaret engeli uygulamaya geçirildi. ABD ve Çin arasındaki ticaret  anlaşmazlığı, Amerika’daki ortalama vergi oranının en son 1970’lerde  görülen seviyelere yaklaşmasına neden oldu. Ticaret politikasının   ekonomik diplomasi, jeopolitik etki veya çevre politikası gibi çeşitli  politikalar için siyasi bir araç haline geldiğine dikkat çeken Allianz Baş Ekonomisti Ludovic Subran ”Bu faaliyetler yalnızca ABD ile sınırlı  değil, Japonya, Güney Kore, Hindistan ve AB’ye de yayılmış durumda”  dedi. Yeni yasal zorlukların önümüzdeki on yılda çevresel etkilere,  karbonsuzlaştırmaya ve iklim değişikliğine odaklanacağını belirten Subran, “AB’nin sürdürülebilirlik yönetmeliği her şeyi değiştiriyor.
Bunun kurumlar üzerindeki etkileri, en az, geçmişte muhasebe ve  verilerin koruması alanlarında konulan yeni kurallarınki kadar  kapsamlı olacak” dedi.
   
İklim değişikliğini görmezden gelmek, onunla mücadele etmekten  daha masraflı 

İklim değişikliği, yedinci Allianz Risk Barometresi’nden bu yana  en yüksek seviyeye yükseldi ve  yüzde 17’lik oranla yedinci sırada yer  aldı. Halihazırda Avustralya, Hong Kong, Hindistan ve Endonezya gibi  ülke ve bölgelerdeki risk yönetimi uzmanlarının etkisiyle Asya-Pasifik  bölgesi genelinde en büyük üç işletme riski arasında yer aldı. Rapora  göre, şirketlerin gelecekte daha fazla davayla karşı karşıya kalma  gerçeğine hazırlıklı olmaları gerekebilir. Başta ABD’de olmak üzere  halihazırda 30 ülkede ‘en fazla karbon salan şirketleri’ hedef alan  iklim değişikliğine ilişkin davalar açıldı. AGSC Çevresel, Sosyal ve Yönetişimsel İşletme Hizmetleri Başkanı Chris Bonnet konuyla ilgili  şöyle konuştu: “Şirketler, küresel ortalama sıcaklık artışının 2  santigrat dereceyi aşması durumunda küresel ısınmanın olumsuz  etkilerinin dramatik sonuçlara neden olabileceğinin giderek daha fazla  farkına varıyor. Harekete geçilmediği takdirde düzenleyiciler eyleme  geçecektir ki bu da müşterilerin, paydaşların ve iş ortaklarının  kararlarını etkileyecektir. İklim değişikliği riskini göz ardı etmek,  onunla mücadele etmekten daha masraflıdır. Bu nedenle, tüm şirketler,  iklim değişikliğiyle mücadeleye geçiş konusundaki rollerini,  duruşlarını ve hızlarını belirlemelidir. Risk yöneticileri, diğer  görevlerinin yanı sıra bu süreçte de kilit rol oynamalıdır.”

DÜNYADA İLK 10 RİSK SIRALAMASI

1/ Siber riskler %39
2/ İş kesintisi % 37
3/ Mevzuat ve yönetmeliklerdeki değişiklikler %27
4/ Doğal afetler %21
5/ Pazar gelişmeleri %21
6/ Yangın, infilak %20
7/ İklim değişikliği %17
8/ İtibar ve marka değerinin kaybı %15
9/ Yeni teknolojiler %13
10/ Makroekonomik gelişmeler %11

TÜRKİYE’DE İLK 10 RİSK SIRALAMASI

1/ Makroekonomik gelişmeler %59
2/ Doğal afetler %41
3/ Yangın, infilak %35
3/ Politik riskler ve şiddet %35
5/ Mevzuat ve yönetmeliklerdeki değişiklikler  %29
6/ İş kesintisi %24
7/ İklim değişikliği/hava değişimindeki artış %12
7/ Siber tehditler %12
7/ Pazar gelişmeleri %12
10/Yeni teknolojiler %6