Halka açık şirketlerin Kurumsal Sosyal Sorumluluk (KSS) kapsamında yürüttükleri faaliyetler kurumsal vatandaşlığın bir gereği. Ancak bu faaliyetler şirket kaynaklarının, haksız yere ve ekonomik rasyonelliğe aykırı bir şekilde transferine neden olmamalı. Yatırımcı, hissesine yatırım yaptığı şirketlerin yürüttüğü KSS faaliyetleri yakından takip ederek bu tür suistimallerin önüne geçebilir.
Nasıl ki bireyler bir devlete vatandaşlık bağıyla bağlı ve bu bağlılığın gereği olarak çeşitli sorumluluklar taşıyorlarsa, benzer şekilde yasalara uygun şekilde kurulan şirketler de bir devletin vatandaşıdırlar ve bir takım sorumluluklar yüklenmişlerdir. Buna, kurumsal vatandaşlık denmekte ve bundan dolayı şirketlerin de kurumsal sosyal sorumlulukları bulunmaktadır. Tabii ekonomik ve siyasi kargaşanın hiç eksik olmadığı Türkiye’de KSS gibi bir konunun gündemde yer edinmesi zor. Borsa’daki fiyatların kolay kolay tahmin edilemediği bir yatırım ortamında, küçük yatırımcıların, şirket değerine ancak uzun vadede olumlu etki edecek faktörleri daha az dikkate almaları yüksek olasılık. Ancak bu bir kısa vade tuzağı. Kısa vadeli fiyat hareketlerine göre karar verip, uzun vadedeki yüksek kazançları kaçırmakla sonuçlanabilir. Uzun vadeli yüksek kazançlar elde etmenin yolu da şirket değerini gelecekte olumlu etkileyecek faktörlere göre yatırım yapmaktır. Bu faktörlerden biri de KSS.
Avrupa Komisyonu, KSS’yi şirketlerin topluma ve çevreye karşı olan sorumluluğu olarak tanımlamış. Komisyona göre; her şirket içinde bulunduğu toplum ve faaliyet gösterdiği doğal çevre üzerindeki olumsuz etkilerini en az seviyeye indirme ve daha da önemlisi toplumu ve doğal çevreyi geliştirecek ve olumlu etkileyecek projelere destek olma sorumluluğu taşımalıdır. Bu sorumluluğu yerine getirirken yasal zorunlulukların ötesine geçmeli ve yapacaklarını gönüllülük temelinde yerine getirmelidir. Bu iyi bir kurumsal vatandaş olmanın gereğidir.
Şirketler iyi bir kurumsal vatandaş olmak için; doğal çevreyi koruma duyarlılığını, toplumsal değerlere saygıyı, etik değerleri, insan haklarına saygıyı stratejilerinin ve ana faaliyet konularının temel dayanağı yapmaları gerekiyor. Ortaklar, çalışanlar, müşteriler, tedarikçiler ve tüm toplum bireylerinden oluşan menfaat grupları ile kurulan ilişkilerin, karşılıklı güvene dayalı kazan-kazan modeline göre oluşturulması yine KSS’ın önemli gerekleri olarak öne çıkıyor. KSS’un bir başka önemli gereği de bu kapsamda yürütülen tüm faaliyetlerin şeffaf bir şekilde gerçekleştirilmesi. Bir başka ifade ile kamuoyunun zamanında, tam ve doğru olarak bilgilendirilmeli ve özellikle şirketin bu alandaki bütçesinin şirket ortaklarının bilgisine ve onayına sunulmalıdır.
Peki, KSS şirkete nasıl bir fayda sağlıyor? Hisse senedi yatırımcısı açısından önemli olan şirket değerini nasıl yükseltiyor? Şirketin KSS kapsamında yürüttüğü faaliyetlerin kısa vadede şirket değerini yükseltmesini beklemek boşuna olur. Hatta bu faaliyetlerin belirli bir maliyeti olacağı için kısa vadeli değer düşüşleri de olabilir. KSS faaliyetlerinin şirket değerini yükseltmesi uzun vadede gerçekleşir. Öncelikle KSS’nı gereği gibi yerine getiren şirketlerin toplum nezdindeki itibarı yükselir. Çalışanlarının bağlılığı ve verimliliği artar, müşterilerin sadakati pekişir, tedarik zinciri güvenli bir şekilde çalışır ve üretim faaliyetlerinde aksamalar oluşmaz. Şirket doğal çevrenin korunması konusunda duyarlı olacağı için, bu konudaki devletin yaptırımlarına ve cezalarına maruz kalmaz. Üretim faaliyetlerinde yenilenebilir enerji kaynaklarına yönelim olacağı için enerji verimliliğinde de artış beklenebilir. KSS önem veren finans kurumlarından ve yatırım fonlarından daha ucuz ve uygun şartlarda finansman olanakları da uzun vadede şirket değerini yükseltecektir.
Bütün bunlar kulağa hoş geliyor, ancak bir de madalyonun öbür yüzü var. KSS kapsamında hayata geçirilen her uygulama şirkete bir maliyet yüklemekte. Örneğin çevreye olan zararı azaltmak için arıtma tesisi kurulması, yenilenebilir enerji kaynaklarına ulaşım için yapılan harcamalar, topluma fayda sağlayan sportif, kültürel veya sanatsal projelere sponsor olma ya da maddi destek sağlama, eğitim kurumlarına bağışta bulunma vb. uygulamalar şirketin ciddi bir bütçe ayırmasını gerektiriyor. Bu bütçenin büyüklüğü ne olacak? Ne kadar harcama yapılmalı iyi bir kurumsal vatandaş olabilmek için? Bu soruların cevapları birazda şirketin ölçeği ile ilgili. Büyük ölçekli şirketlerin KSS uygulamalarına daha fazla kaynak ayırabilecekleri söylemek mümkün. Ancak burada, KSS için tahsis edilen kaynakların sermayeden değil, şirketin yarattığı katma değerden veya ürettiği kardan sağlanması temel kıstas olmalıdır.
Halka açık şirketlerin KSS kapsamında yaptıkları harcamalarda dikkate edilmesi gereken bir kötü uygulamadan da bahsetmekte fayda var. Bazı şirketler bu tür harcamalar yolu ile şirket kaynaklarını haksız yere ve ekonomik rasyonelliğe aykırı şekilde şirket dışına transfer edebilmektedirler. Böyle harcamalar her ne kadar KSS kisvesi altında yapılsa da şirkete zarar vermekte ve piyasa değerini düşürmektedir.
Uzun vadeli yatırım yapan küçük yatırımcının, hissesini aldığı şirketin KSS kapsamında yürüttüğü faaliyetleri ve bu faaliyetlerin bütçelerini yakından takip etmesinin hem hakkı hem de görevi olduğunu rahatlıkla söyleyebiliriz. Küçük yatırımcılar hem bireysel haklarını, hem de diğer diğer küçük yatırımcılarla ortak hareket ederek azınlık haklarını kullanıp, şirket yönetimi üzerinde baskı yaparak, şirketin iyi bir kurumsal vatandaş olmasını ve KSS’ın gereği gibi yerine getirilmesini sağlayabilirler. (Bireysel ve azınlık haklarının nasıl ve hangi platformlarda kullanılabildiğini daha önceki yazılarımızda ele almıştık) Ayrıca anılan hakları kullanarak, KSS bütçeleri incelenip, şirket kaynaklarının dışarıya transferini engelleyecek girişimlerde bulunmaları mümkün. Ortaklık haklarının bu şekilde kullanımını küçük yatırımcıların sorumluluğu olarak değerlendirmek gerekir.