“Ülke Derecelendirmesi” isimli bir önceki yazımızı; “Derecelendirme kuruluşları darbe girişimi sonrasında yayınladıkları raporlarda, girişimin ekonomi üzerindeki ilk etkilerinin sınırlı kaldığı, ancak orta ve uzun vadedeki etkilerini yakından takip edeceklerini ifade ettiler. Altını önemle çizdikleri nokta ise “toplumsal uzlaşma”. Makul bir çoğunluğun desteğini alan sivil siyasi iradenin, bu uzlaşmayı sağlayarak, en kısa sürede ülke genelinde siyasi ve ekonomik bir istikrar ortamını oluşturması gerekiyor. Eğer böyle bir istikrar ortamı yaratılmaz ise not düşüşleri bir tarafa, ekonomide zor zamanları yaşamamız kaçınılmaz gibi duruyor.” diye bitirmiştik. Darbe girişiminin hemen sonrasında S&P isimli derecelendirme kuruluşu Türkiye’nin zaten yatırım yapılabilir seviyenin altında olan notunu bir kademe daha düşürmüş ve görünümü de negatif olarak belirlemişti. Ne gam! Nasıl olsa diğer üç büyük derecelendirme kuruluşları Fitch, Moody’s ve JCR’ın notları yatırım yapılabilir seviyenin üzerinde idi. Ama geçen gün Moody’s notu bir kademe indirince işler değişti.
Başta borsa yatırımcısı olmak üzere bireysel yatırımcılar için işler artık daha zor. Yüksek getiri olasılığı olan hisse senedi gibi yatırımlardan, göreceli olarak daha az getirili ama daha güvenli yatırımlara ağırlık vermek daha mantıklı gibi geliyor. Neden böyle düşündüğümüzü, Moody’s’in 23 Eylül 2016’da kamuya açıkladığı not düşüşünün gerekçesini analiz ederek açıklamaya çalışalım.
Ama öncelikle belirtelim; not düşüşünü “komplo teorisi” ile açıklamak bizi işimiz değil. Komplo teorilerinde haklılık payı da olabilir bunu bilemeyiz biz. “Düşmanlarımız silahlı darbe ile yapamadıklarını, ekonomik darbe ile yapmaya çalışıyorlar” söylemi bazılarının kulağına hoş gelebilir, ama gel gör ki dertlere derman olmuyor. Çünkü ilgili derecelendirme kuruluşunun göz ardı edilemeyecek somut dayanakları da var. Ayrıca, “dikkate almıyoruz, tanımıyoruz” söylemi de havada kalıyor. GSMH’nın yüzde 4-5’i cari açığınız varsa ve bu açıkla beraber finanse etmeniz gereken borç miktarı GSMH’nın ¼’ne ulaşmışsa, içerdeki tasarruflarınız yeterli bir büyümeyi finanse edecek seviyede değilse, eninde sonunda bu notları dikkate alan büyük finansörlerin kapısını çalmak zorunda kalırsınız.
Bereket versin ki konuya ciddi yaklaşan yöneticiler de bulunuyor. Örneğin, Başbakan Yardımcısı Sn. Mehmet Şimşek, “bu düşüşe vereceğimiz en iyi cevap yapısal reformları yapmak ve mali disiplini korumak” gibi gayet doğru bir açıklama yaptı. Buna hukukun üstünlüğünü tesis etme ve demokratik uygulamaları hayat geçirmeyi de eklemek gerekir. Not düşüşlerine verilecek böyle cevaplar Türkiye’yi orta ve uzun vadede daha iyi yerlere getirebilir, ancak bu ortamda bu cevaplar verilebilecek mi şüpheli.
Şimdi gelelim Moody’s gerekçelerine. Kuruluş basitçe diyor ki ülke dışında finansman sağlamanız artık daha riskli. Çünkü borç yükünüz fazla, cari açığınız yüksek. Turizm gelirlerinizin düşüklüğü, borçlanma maliyetlerinizin artması vb. nedenlerle bunlar daha da artacak. Sonuç olarak da ekonomik büyümeniz önümüzdeki yıllarda iyi bir performans göstermeyecek. Ayrıca darbe girişimi sonrası ekonomiye yön veren kurumsal yapılarınızda da ciddi zayıflamalar söz konusu. Bu saptamalarda fazla yanlış bir şey yok. Derecelendirme notları bir tarafa, ülkenin ekonomik sorunlarını çözmek isteyen birisi öncelikle bu sorunlarla mücadele etmek zorunda zaten.
Şunun da altını çizmek gerekir. Yatırım yapılabilir seviyenin altına düşmek, ülke içindeki tahvillere ve emeklilik fonlarına yatırım yapan yabancı sermayenin de çıkmasına neden olabilecektir. Çünkü bu yatırımları yapan büyük fonların, yöneticilerini bağlayan kuralları bulunuyor. Yatırım yapılabilir notu olmayan ülkelere yatırım yapılamayacak olması veya daha sınırlı yatırım yapılabilecek olması bireysel emeklilik fonlarının fiyatlarında aşağı yönlü baskı yapabilir.
Şimdi geldiğimiz bu noktada S&P ve Moody’s notları yatırım yapılabilir seviyenin altında. Diğer iki kuruluş Fitch ve JCR notu yatırım seviyenin üzerinde tutuyor. Ancak Fitch’in yılsonuna kadar notla ilgili bir açıklama yapması beklenebilir. Çünkü Ağustos ayında yapılan açıklamada Türkiye’nin notu teyit edilmiş ancak görünümü durağandan negatife çevrilmişti. Bunun anlamı ekonomik ve finansal durumda herhangi bir düzelme olmadığı takdirde Fitch de yılsonuna kadar notunuzu düşürebilir. Üçüncü bir kuruluştan da not düşü geldiği takdirde, bireysel küçük yatırımcı açısından işeler daha da zorlaşacaktır.
Oldukça karamsar bir tablo çizdiğimizin farkındayız, umarız yanılırız. Bu ortamda yatırımcı ne yapmalı? Tavsiyemizi tekrar edelim; riski yüksek açık denizlerde seyretmektense, güveni limanların daha düşük getirilerinde bu dönemi atlatmak en mantıklısı gözüküyor bize.
Son olarak bu ortamın iyi yönde değişmesi için neler yapılması gerektiğini de buraya not düşelim. Türkiye’nin ihtiyacı olan “İstihdam Yaratan Doğrudan Yatırımlar”. Fabrikaların kurulması, teknolojik yeniliklerin yapılması ve katma değeri olan ürünlerin markalı olarak Dünya piyasalarına ihraç edilmesi gerekiyor. Bunu içerideki tasarruflarla yapamayacağımız göre yabancı sermayeye ihtiyaç var. Yabancı sermayenin bir ülkeye bu tür yatırımları yapabilmesi için de yatırım ortamının acilen düzelmesi gerekiyor. Ülkeyi yönetenlerin bir an önce bu ortamı yaratacak yapısal reformları hayata geçirip, hukuku üstünlüğünü tesis etmesi ve ülke genelinde barış ortamının oluşması için gerekli adımları atması gerekiyor. Yapabilirler mi? Bakacağız…..