Ekonomistler Hazine ve Maliye Bakanı Nureddin Nebati'nin Bloomberg HT-Habertürk yayınında yaptığı açıklamalara ilişkin değerlendirmelerde bulundu.
Bloomberg HT yayınına katılan TEB Kıdemli Ekonomisti Okan Ertem şunları ifade etti:
“En önemli konunun KGF olanakları olacağını düşünüyorum. Yarın açıklanacak olan pakette ihracat odaklı şirketlere ve KOBİ’lere uzun vadeli cazip bir kredi olanağı sunulacak. Faiz oranı olarak yüzde 16 konuşuluyordu. Tabii detayları açıklanmadı ama mevcut durumda o vade için enflasyonun çok altında bir rakam. Zaten kredi faizlerinin yüzde 25 civarında olduğu bir yerde ortalamada 1 yıl civarında çok düşük bir ticari kredi faizi olarak öne çıkıyor.
Bu daha çok ihracatçı tarafı hedefleyen bir ürün. O yüzden doğrudan eski KGF’lerde olduğu kadar büyük bir kredi büyümesi yaratmaz ama belli bir ivme yaratır. Bence en önemli konu buydu. İkincisi ise altın konusuydu. O konuda en öne çıkan başlık yastık altındaki yaklaşık 5 bin ton yani 250 milyar doları bulan altın miktarının bir kısmının önce sisteme çekilmesi daha sonra Merkez Bankası rezervlerine katılması amacıyla düzenlenen bir uygulama olacağını söyledi.
Baktığınız zaman şu anda Merkez Bankası rezervlerinde zorunlu karşılıklar dahil 650 tona yakın altın var yani 38 milyar dolarında bir miktara denk geliyor. Bahsedilen programda 25 milyar dolarlık bir hedef var. 250 milyar dolarlık pazarın yüzde 10’u çekilmek isteniyor. Bu durumda Merkez Bankası rezervlerine orta vadede 25 milyar dolarlık bir katkı hedefleniyor. Bunlar rezervler açısından önemli ve olumlu.
"Enflasyonun düşüşü beklendiği kadar hızlı olmayabilir"
Enflasyonun ilerleyen dönemlerde bu denli hızlı düşmesini beklemek doğru olmayabilir. Orada birkaç faktör var. Birincisi artan maliyetler ikincisi de büyüme. Büyüme olduğu sürece artan maliyetler tüketiciye yansıtılabilir ve anladığım kadarıyla bu yeni kredileri ve desteklerin de ana amaçlarından biri biraz büyümeye destek olmak. Dikkat ederseniz bu kadar negatif reel faiz olmasına rağmen kredi büyümesi aynı hızda gitmiyor. Tüketici kredisinde şartlar daha ağır, ticari kredi tarafı da aynı hızda gitmiyor demek ki faizleri daha aşağıda belirlemek gerektiği düşünüldü. İlk etapta bu durum olumsuz bir etki yaratmaz fakat ilerleyen dönemlerde büyüme olduğu sürece krediyi alan üretici maliyetlerini tüketiciye yansıtabilir. Bu da enflasyonun düşme olasılığını azaltır dolayısıyla ilerleyen dönemlerde de yüksek enflasyon görebilir. O yüzden ben yakın vadede düşüş olacağını pek düşünmüyorum. Merkez Bankası’nın tahminlerinde de yılın ikinci yarısında bir kırılma vardı. O kırılma belki yılın sonunda gerçekleşebilir fakat o da ileri bir tarihte olacaktır”
Şekerbank Başekonomisti Dr. Gülay Elif Yıldırım da şu yorumları yaptı:
Londra toplantısı çok önemliydi. Oradaki geri bildirimler Sayın Bakan tarafından aktarıldı. Genel olarak sonrasında biz de takip etmiştik. Orada iyi bir toplantı geçmiş gibi görünüyor çünkü uzun zamandır gidilmiyordu. Yabancılarla bağ biraz kopmuş şekildeydi ki Türkiye yabancı yatırıma ihtiyacı olan bir ülke. Genel koşulları tasarruf oranları ve genç nüfus gibi koşulları düşündüğünüzde yabancılarla bir şekilde kontakt kurmamız gerekiyor. Tabii bu sıcak para anlamında değil daha uzun vadeli yatırımlar anlamında. Fakat geriye dönüş manasında bu ilk toplantıyı ben olumlu buldum. Geri kalan konular için Sayın Bakan ekonomistlerle yapılan toplantıyı çok net ve açık bir şekilde anlatmıştı.
Dış ticaret açığının nerdeyse tamamı enerji ithalatından
Enerji Türkiye’nin hem cari açığı hem de enflasyonu için gerçekten çok önemli ki enflasyon tarafında TL’deki değer de önemli olduğundan dolayı biraz katlanarak da gelebiliyor. En son yaptığımız bir çalışmada gördük ki petrol fiyatlarında yaşanan yüzde 1 artış enerji ithalatını yüzde 0,75 artırıyor. Dolayısıyla çok ciddi bir etken ve enerji ithalatı toplamın yüzde 20’sini oluşturduğundan o tarafta da çok etkili oluyor. Bu sene için baktığımızda dış ticaret açığımızın neredeyse tamamı enerji ithalatından gelmiş gibi görünüyor. O anlamda tabii çok önemli yani petrol fiyatlarındaki gidişat hem cari açığı kontrol etme ve cari fazla verme temalı yeni modelimizin başarısı anlamında çok önemli. Şu an biz üretim yapımızı değiştirmiş değiliz. Böyle bir şeye giriştik ama biraz arkasından geliyor yapılması gerekenler. O anlamda biz petrol fiyatlarındaki yükselişin acısını maalesef çektik. Sayın Bakan burada da bir uzlaşma olabileceğini söyledi ki umarım olur çünkü bizim gibi enerji ithal etmek zorunda kalan ülkeleri çok ciddi etkiliyor. O bakımdan onun ne tarafa evrileceği aslında bizim cari açığımızı etkileyecek en önemli faktörlerden birisi.
"Kamu bankalarından ciddi bir kredi genişlemesi göreceğiz"
Bir de 2022 yılında ihracat odaklı açıklanacak KGF’den kredi genişlemesi görmeyeceğiz ama bunun haricinde kamu bankalarından ciddi bir kredi genişlemesi göreceğiz. Dolayısıyla bu ticari krediler başta olmak üzere krediler dış ticaret yaratıp sonrasında bir cari açık yaratma potansiyeline sahipler. Kısa dönem anlamında konuşuyorum. 2022 yılında ödemeler dengesine biraz daha temkinli yaklaşıyoruz. Enflasyon tarafında ise enerji ve gıda fiyatları bizim en önemli sıkıntımız. Bu durum çoğunlukla da bizim kontrolümüzün dışında. Sayın Bakan da aslında bunu toplantılarında ifade ediyor. Enflasyonu hallettik artık bitti bundan sonra bir sorun olmayacak bir yaklaşımı yok. 2023’ün sonlarında doğru tek haneli rakamları hedeflediklerini söylüyor. Dolayısıyla 2022 yılının hem enflasyon anlamında hem ödemeler dengesi anlamında Sayın Bakan da zor geçeceğini söylüyor. Biz de bu şekilde düşünüyoruz. 2022 yılı biraz bu hedeflerin test edildiği bir yıl olacak diyebiliriz”