Rusya'nın Ukrayna'ya başlattığı askeri müdahalenin ardından batılı ülkelerin Rusya'ya karşı uyguladığı yaptırım kararları arasında en çok ses getiren yaptırım kararı enerji alanında oldu. Almanya’nın 22 Şubat 2022 tarihinde, Rus gazını Avrupa'ya taşıyacak olan Kuzey-Akım 2 projesinin ruhsatlandırma sürecini durdurması ile Avrupa Birliği (AB) üye ülkeleri, enerjide arz çeşitliğini artırma gerçeğiyle tekrar yüz yüze geldi. Fakat AB’nin bu çeşitliliği yaratmasının tahmin edilenden daha fazla zaman alacağı bekleniyor.
Bloomberg HT’ye demeç veren alanında uzman isimler, Avrupa’nın alternatif doğalgaz tedariki arayışını ve bu gelişmenin Türkiye'nin enerji politikasına olan etkilerini değerlendirdi.
Avrupa Birliği ülkelerinin enerjide dışa bağımlılığı
AB, ham petrol, doğalgaz ve katı yakıt ithalatında en çok Rusya’ya, sonrasında ise Norveç'e bağımlı. Rusya’nın AB’ye sağladığı doğalgazın toplam oranı ise yüzde 35 civarında. Diğer taraftan, Rus gazına yaklaşık yüzde 50 oranında bağımlı olan Almanya, Kuzey-Akım 2 projesini iptal etmeden önce, toplam maliyeti yaklaşık 11 milyar dolar olarak öngörülen projeden yılda 55 milyar metreküplük doğalgaz almayı planlıyordu.
Rusya-Ukrayna arasındaki savaşın sonucu olarak, AB’nin enerji tedariki açısından Rus gazına alternatif olarak başka kaynak araması gerektiği konusu son 30 yıldır ilk kez bu kadar ciddiye alınmaya başlandı. AB Komisyonu Başkanı Ursula von der Leyen, konunun ciddiyetini şu sözlerle özetlemişti:
"Bu kriz Avrupa'nın Rus gazına hala çok fazla bağımlı olduğunu göstermiştir. Tedarikçilerimizi çeşitlendirmeli ve yenilenebilir enerjiye muazzam yatırım yapmalıyız. Bu enerji bağımsızlığımıza stratejik bir yatırımdır."
Alternatif kaynaklar arasında neler yer alıyor?
Bloomberg HT’ye konuk olan Koç Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Şuhnaz Yılmaz Özbağcı, AB’nin kullanabileceği alternatif enerji kaynakları hakkında yaptığı değerlendirmede, bu geçişin hızlı olmasının çok da mümkün olmadığını söyledi. Tedarik miktarının çok büyük olması sebebiyle bunun hemen karşılanmasının ve çeşitlendirmeye gidilmesinin oldukça zor olduğunu aktaran Özbağcı, en hızlı alternatifin büyük ihtimalle LNG (sıvılaştırılmış doğalgaz) cephesinde olacağını açıkladı.
Özbağcı, alternatif kaynaklara ilişkin olarak, “Kömür konusu iklime etkilerinden dolayı çok cazip bir alternatif değil. Ayrıca Almanya kömürde yine Rusya’ya bağımlı. Avrupa’nın orta ve uzun vadede önceliği yenilenebilir enerjiden yana olacak. Bunu, Almanya hükümeti de açıkça dile getirdi. Söz konusu değişimi hemen yapmak mümkün değil. Bu bağlamda, ‘Nükleer enerji santrallerinin kullanımı uzatılır mı?’ sorusu yeniden gündeme alındı.” ifadelerini kullandı.
Rusya’nın yeni pazar arayışı
Bir diğer merak edilen konu ise, Kuzey-Akım 2 projesinin iptal edilmesinin Rus ekonomisine nasıl bir etki yaratacağı oldu. Tahminler arasında, Rusya’nın AB’ye doğalgaz ihraç edememesi durumunda yönünü Çin ve Hindistan’a dönmesi yer alıyor.
Özbağcı, Rusya’nın yaklaşık 630 milyar dolarlık rezervi olduğunu ve alternatifleri değerlendireceğini söyledi. Fakat, Rusya’nın altyapı açısından tıpkı AB gibi bu dönüşümü yapmasının kolay olmayacağını dile getiren Özbağcı, sözlerine şöyle devam etti:
“Rusya’nın orta ve uzun vadede Avrupa’nın payını nispeten azalıp, Çin’in payını artırma ihtimali yüksek. Hemen Ukrayna savaşının öncesinde Şubat ayının başında, Çin ve Rusya arasında görüşmeler gerçekleşti. Bu görüşmeler sırasında önemli enerji anlaşmaları imzalandı. Bu anlaşmalar yaklaşık 117 milyar dolarlık, 30 yılı içeren ve Çin’in Rusya’dan doğalgaz alımını yaklaşık yüzde 25 oranında artırması öngörülen anlaşmalardı.”
Hindistan’ın bu aşamada, “ne olacağını görebilmek için geride kalıp izleyeceğini” söyleyen Özbağcı, Hindistan’ın Çin ile olan rekabetinden dolayı batıya yaklaşmak istediğini, bu sebeple de ilk etapta Çin ve Rusya arasında artan bir enerji iş birliğinin devam etmesini beklediğini dile getirdi.
Alternatif enerji arayışının Türkiye’ye olası etkileri
Enerji alanında, Rusya ile AB arasında değişen dengelerde Türkiye'nin jeopolitik avantajının büyük önem sağlaması bekleniyor. Kuzey-Akım boru hatları tamamen devreden çıkarılmasa bile, hatların öneminin azalması sonrası Trans-Hazar Boru Hattı orta ve uzun vadede rağbet görebilir. Bu hat ile Hazar’ın uluslararası sularındaki hidrokarbon kaynaklarının Türkiye ve Avrupa’ya taşınması planlanıyor. Türkmen gazının Avrupa’ya akışının Türkiye ile iş birliği yapılmadan gerçekleştirilmesi mümkün olmadığından, AB’nin doğalgaz kaynaklarını çeşitlendirmek istemesinin Türkiye’ye bir avantaj sağlaması beklenebilir.
“Türkiye bugünleri görerek Rusya’dan gelen gazı düşürmüştü”
Bloomberg HT’ye konuk olan BOTAŞ eski Genel Müdürü Gökhan Yardım, konu hakkında yaptığı değerlendirmede, Türkiye’nin 2015 yılında Rusya ile yaşadığı uçak krizi sonrası enerji politikasında bazı değişiklikler yaptığını söyledi. Türkiye’de 4 tane LNG terminali olduğunu ve 5.’sinin Saros Körfezi’nde yapılmasının planlandığını belirten Yardım, “Aslında Türkiye bugünleri görerek Rusya’dan gelen gazın payını düşürmeye başladı. 2025 yılından sonra şu anda 26 milyar metreküp civarında olan Rus gazının kontrat miktarı 5 milyar metreküpe düşüyor. Yani Türkiye Rusya’ya karşı tedrici olarak miktarları azaltma yoluna gidiyor.” dedi.
Rusya’nın komşu ülke olması sebebiyle doğalgaz dışında, petrol ve tarım alanında çeşitli ticari ilişkilerin olduğunun altını çizen Yardım, bu ilişkileri devam ettirebilmek açısından doğalgazda da belli miktarlarda gaz alımına devam edilebileceğini, fakat miktarları kademe kademe azalttığını ve Türkiye’nin enerji güvenliği açısından şu anda gaz girişinin yüzde 50’sini LNG terminallerinden yapabilecek durumda olduğunu söyledi.
Türkiye’nin dönüşüm sürecinde yakalayabileceği avantajlara değinen Özbağcı ise, Kuzey-Akım 2 ile bir derece gölgede kalmış olan Azerbaycan ve Türkiye’nin üzerinden geçen boru hatlarıyla Avrupa’ya enerji tedarikinin yeniden yoğun bir şekilde gündeme gelme ihtimalinin olduğunu dile getirdi. Özbağcı ayrıca, masaya getirilme ihtimali olan diğer bir seçeneğin de, Biden hükümetinin girişimiyle doğalgaz tedariki için İran’la ilişkilerde yeniden bir ısınma sürecine girebileceğini söyledi. Bu gelişmenin olması durumunda, AB ülkelerinin Türkiye olmadan masaya oturması pek de olası gözükmüyor.