Bloomberg HT'nin haberine göre Türkiye’nin Avrupa Birliği’ne ihraç ettiği çelik rakamlarına bakıldığında, AB’nin karbon sınırı uygulamasının çelik sektörüne maliyetinin yıllık 436 milyon dolar ile 581 milyon dolar arasında olabileceği tahmin ediliyor.
Türkiye İhracatçılar Meclisi’nin verilerine göre, Türkiye 2020 yılında AB’ye yaklaşık 6,6 milyon ton çelik ihracatı gerçekleştirdi. İhraç edilen miktarın ne kadarının cevherden üretim, ne kadarının hurdadan üretim olduğu verilerde paylaşılmazken Bloomberg HT'ye konuşan kaynaklar AB’ye ihracatın büyük bir kısmını hurdadan üretilen çeliğin oluşturduğunu dile getirdiler.
Türkiye'deki çelik üretiminin yüzde 75'i hurdadan
Sanayi Bakanlığı ve Türkiye Çelik Üreticileri Derneği’nin raporlarına göre de Türkiye’deki çelik üretiminin yüzde 75’ini hurdadan üretim oluşturuyor.
Kardemir’in 2020 yılı sürdürülebilirlik raporuna göre, cevherden çelik üreten şirketin karbon salınımı üretilen 1 ton çelik başına 2,3 ton olarak gerçekleşirken Nature Communications’da yayımlanan bir araştırmaya göre hurdadan üretilen 1 ton çelik başına ortalama karbon salınımı yaklaşık 1 ton seviyesinde bulunuyor.
Tarifelendirme farklılığı 145 milyon dolar oynatıyor
Stockholm Çevre Enstitüsü İklim ve Politika Ekibi Başsekreteri Gökçe Mete, CBAM’ın son raporuyla ilgili yaptığı değerlendirmede “Karbon vergisinin ülke ortalamasına göre mi yoksa her şirketin kendi salınımına göre mi tarifelendirileceğine bakmak gerekir. Çünkü bazen en temiz üretici ve en çok kirleten şirketler arasında çok fazla fark oluyor” dedi.
Karbon sınırı uygulamasında iki farklı seçenek
AB, en son Temmuz ayında yayımladığı bir raporda ise AB dışından ithal edilen mallar için ithalatçıların ya sabit bir karbon salınımı değeri üzerinden ödeme yapmaları gerekebileceğini ya da şirket bazında karbon salınımına göre ödeme yapabileceklerini belirtmişti.
Buna göre, sorumlu ithalatçıların ithal ettikleri ürünler için ülkenin karbon salınımı ortalamasına göre maliyetlerini belirlemesi ya da tüm sorumluluğu üstlenerek ithal ettikleri şirketlerin karbon salınımı rakamlarını denetleyerek bu rakamlar üzerinde karbon vergisi ödemeleri gerekecek.
Her iki senaryo için de Türkiye’deki çelik sektörünün karşılaşabileceği karbon salınımı maliyetinin hesaplaması ise şöyle:
- En az ETS kapsamında belirlenen karbon fiyatları kadar vergi ödeneceği varsayıldığında bu da güncel karbon fiyatları üzerinden bir hesaplama yapılmasını gerektiriyor.
- ETS kapsamında Aralık vadeli karbon izinlerinin metrik ton başına fiyatı 9 Ağustos itibariyle 56,66 euro seviyesinde bulunuyor. Kabaca 1 ton karbon salınımı için şirketlerin ödemesi gereken para ise 56,66 euro civarında.
- Buna göre, ihracatın büyük bir kısmını oluşturan hurdadan üretilen 1 ton çelik başına karbon salınımının 1 ton civarında olduğu düşünüldüğünde 2020’de AB’ye ihraç edilen 6,6 milyon ton çelik için güncel fiyatlarla karbon salınımının maliyeti 436 milyon dolar oluyor.
- Türkiye’de bütün çelik sektörünün cevherden ve hurdadan üretime göre ağırlıklandırılmış karbon salınımı ortalaması ise 1 ton çelik başına 1,33 ton karbon salınımı seviyesinde bulunuyor. Böylece sektörün karbon salınımı ortalamasına göre de ihraç edilen 6,6 milyon ton çeliğin karbon salınımı maliyeti 581 milyon dolar seviyesinde oluyor.
En az yerel üreticiler kadar karbon vergisi ödenecek
AB ise 2026 yılında uygulamaya koyulacak Sınırda Karbon Düzenleme Mekanizması (CBAM) kapsamında ilk olarak çimento, çelik, demir, gübre ve alüminyum gibi sektörlere karbon fiyatlaması uygulanacağını vurgulamıştı.
AB, CBAM ile ihracatçıların Euro bölgesinde uygulanan ETS kapsamında yerel üreticilerin ödediği karbon fiyatlarıyla aynı fiyatları ödemesi gerektiğini açık bir şekilde belirtirken, karbon sızıntısını önlemek için AB içerisinde üretilen ve ithal edilen ürünler arasında eşit muamelenin olacağını taahhüt ediyor.
Karbon kontratlarının fiyatı bedava izinlerin azalmasıyla artabilir
Fakat burada dikkat edilmesi gereken ise ileride ETS kapsamında karşılaşılabilecek karbon fiyatlarının üssel bir şekilde artma ihtimali oluyor. AB, ETS sistemini kurduğunda karbon izinlerinin yüzde 80’ini bedava olarak verirken bu izinlerin oranı her yıl azalarak 2020 yılında yüzde 30’a geriledi. Bu bedava olan izinlerin belirli bir süreden sonra tamamen ortadan kalkması bekleniyor.
Bedava izinlerin azalması piyasada sınırlı sayıda bulunan karbon izin kontratlarına talebi artırarak bu kontratların fiyatlarını yükseletebilir. Bu da CBAM kapsamında belirtilen taban fiyat pratiği için de fiyatların artması anlamına gelebilir.