DEVA Partisi Genel Başkanı Ali Babacan, TTB Merkez Konseyi Başkanı Dr. Şebnem Korur Fincancı ile düzenlediği basın toplantısında, "Hazinenin imkanları, yedek akçesi tüketilmiş bir durumda olduğu için esnafa doğrudan destek yapılmıyor. Hükümete çağrımız muhalefeti, meslek örgütleri bu ülkenin iyiliğini istiyor. Omuz omuza çalışmalıyız" dedi. TTB Başkanı Financı ise, "Biz tam kapanma önerdik iki hafta önce, insanların gelir kayıpları giderilerek kapanmalı. Şu an günlük vaka sayısı 60 bin civarında, yani açıklananın iki katı. Türkiye salgınla baş edememiştir. Salgın yönetimi değil algı yönetimi vardır" diye konuştu.
DEVA lideri Babacan ile sağlık meslek örgütlerinin temsilcileri bir araya geldi. Toplantının ardından Babacan ve TTB Başkanı Şebnem Korur Fincancı ortak basın toplantısı düzenledi.
Şebnem Korur Fincancı, günlük paylaşılan verilerle ilgili kuşkular olduğunu belirterek, "Hasta sayısı ile zatürre rakamlarını kıyaslayınca rakamların vahimliğini görüyoruz. Acillerde yoğun bakım yatağı kalmadı. İnsanlar sağlık hizmetine ulaşamaz geldi. Şu an günlük vaka sayısı 60 bin civarında, yani açıklananın iki katı. Türkiye salgınla baş edememiştir. Salgın yönetimi değil algı yönetimi vardır" diye konuştu.
Fincancı'nın açıklamaları şöyle:
Biz tam kapanma önerdik iki hafta önce, insanların gelir kayıpları giderilerek kapanmalı. Aile şiddetin ev içi şiddetin nasıl arttığını gördük. Sosyal devlet çerçevesinde tüm sağlık alanı tüm sosyal düzenlemeyi yapmazsanız salgınla baş edemezsiniz.
Salgın sadece bir sağlık sorunu değil. Eklenen eşitsizliklerle kocaman bir alanı kaplıyor. Salgınla mücadele ederken eşitsizliğe karşı da mücadele etmek zorundayız.
Kapattığınız iş yerleri ile onları yalnız bırakırsanız geçimleri için destek sunmazsanız sadece salgından etkilenmiyor, hastalık ve hastalığın ortaya çıkardı hasarlar daha kalıcı oluyor.
İnsan yaşamını koruma yükümlülüğümüz var. Bu bizim anayasal sorumluluğumuz.
Babacan'ın açıklamasında öne çıkanlar şöyle:
"Süreç yönetimi sıkıntılı. Sağlık emek örgütlerinin bu sürecin dışında tutulması vahim. Asıl bu işin yükünü çeken sağlık çalışanı örgütlerinin tam da karar süreçlerinde olması gerekiyor.
Bilim Kurulu'ndan bile vaka sayılarının saklandığı bir acı tablo ile karşı karşıyayız. Bunun altında istişaresizlik var.
84 milyon vatandaşımızı ilgilendiren bir konuda bu işin yandaşı ötekisi, dost tarafı düşman tarafı olmaz. Bu işin doğrusu kafa kafaya verilerek yapılmalı.
Hazinenin imkanları, yedek akçesi tüketilmiş bir durumda olduğu için esnafa doğrudan destek yapılmıyor. Pandeminin çalışanlar açısından bir meslek hastalığı kabul edilmesi konusunda da tereddütler var. Meclis'te süreç işlemiyor. Neden paramız yeter mi yetmez mi diye düşünülüyor.
Hükümete çağrımız muhalefeti, meslek örgütleri bu ülkenin iyiliğini istiyor. Omuz omuza çalışmalıyız.
Yarım yamalak kapatmaların sonuçlarının daha ağır olduğunu görüyoruz. tam kapatma süresinin maliyetini ve enstrümanları yok.
İktidar vatandaşı ikiye bölüyor, muhalefeti suçluyor kendisi yönetmiyormuş gibi. Tarafsız bir cumhurbaşkanı bu süreci yönetmesi geriyor
"Kürt sorunu var mı yok mu Kürt vatandaşlara sormak lazım"
Babacan Erdoğan'ın Kürt sorunu yoktur sözleri için şunları söyledi:
Eğer bu ülkede Kürt sorunu var mıdır yok mudur diye öğrenmek istiyorsanız bunu ilk önce Kürt vatandaşlarımıza sormak lazım. Bir dönem bu ülke cesur adımlar attı. Ama bu sorun tekrar alevlendi. Vatandaşlarımızın temel hak ve özgürlükleri konusunda ciddi sıkıntıları var. Kamuya alımlarda ciddi bir ayrımcılık var vatandaşlarımız arasında.
Türkiye'nin AİHM başta olmak zorunda bir insan hakları sicili var. 256 tane ihlal kararı vermiş. rusya ile ilgili karar sayısı ise 70 civarında.
Bunları söylediğimizde hemen düşman ilan ediliyoruz. bu tür rejimlerin karşı tarafa, düşmana ihtiyacı var. AB süreciyle ilgili de Türkiye'nin doğru bir noktada durması lazım. Adalet ve hukuk konusunda doğru yerde olması lazım. Doğu Akdeniz'de Türkiye haklı, ama bu konuda da yalnız duruma düşmüş durumda. bu ülkede bir şey yapacaksak kendi vatandaşlarımız için yapacağız.