Enflasyonun kontrol altına alınamaması, yaşanan derin yoksulluğu daha da büyütüyor. Bozulan bütçe yapısı ile de birlikte ekonomik kriz içinden çıkılmaz bir hal alıyor. Ekonomideki gelişmeler hakkında Sözcü'ye açıklamalarda bulunan Enflasyon Araştırma Grubu (ENAG) Kurucusu Prof. Dr. Veysel Ulusoy, hedefler konusunda kafası en çok karışık olan karar alıcıların Türkiye'de olduğunu söyledi.
Ulusoy, “Bir yanda Merkez Bankası hedeflerinde sabit yüzde 5 enflasyon hedefi, diğer yandan hükümetteki kişilerin belirlediği yüzde 20 hedefi kafaların oldukça karışık olduğunu gösteriyor. Üç haneli yapışkan enflasyonun baz etkisiyle düşeceğini zanneden karar vericilerin aynı anda döviz kurunu, faiz oranını ve enflasyonu kontrol etmesi, diğer bir ifadeyle hedeflemesi dünyada sadece bizde gözüken bir olgu niteliğinde” dedi.
Yalancı zenginlik
Bir sonuç olan bu uygulamanın esasında nedenine bakılması gerektiğini anlatan Ulusoy, şöyle konuştu: “Üretimden tamamen çekilmiş bir devlet, sermaye birikimi oldukça zayıf olan özel sektörün her koşulda Ankara'nın kredi, para akışı ve rant oluşumuna bağlı bir yapısı var. Seçim havasında geçen her günün verimliliği inanılmaz şekilde düşürmesi, yaratılan arsa rantı ile yalancı bir zenginliğin ülkede pompalanması ve son olarak da hane halkının tüketimdeki gücünün asgari ücrete hapsedilmesi söz konusu. Doğal olarak devlet mekanizmasındaki kurumsal çöküşü ve onun ekonomiye etkisini tartışmaya bile gerek yoktur sanırım.”
Hane halkına ek vergi
Hükümetin harcamalarını ek bütçe yaparak ve parasal genişleme ile finanse eder duruma getirdiğini dile getiren Ulusoy, “Zaten üretmeyen bir devletin ek bütçe adı altında gelir-gider dengesini, gelir seviyesi yerlerde gezen hane halkına ek vergi getirerek programlaması ekonomideki tasarruf, harcama ve yatırım dengesini ortadan kaldırmıştır. Üretim gücü olmayan devletlerin bütçelerinde bozulma genel olarak iş döngüsündeki hafif oynaklıktan nem kapmaya elverişli hale gelir. Diğer anlamıyla, sadece vergi gelirleri ile finanse edilen bütçeler en ufak ekonomik dengesizlikte nem kapar” diye konuştu.
Tembellik yapılarak para basılıyor
Cumhur İttifakı'na dahil olan Yeniden Refah Partisi’nin “TCMB’nin Hazine’yi fonlamasının önündeki engeller kaldırılacak” talebinin ittifak protokolüne alınmasını yorumlayan Prof. Dr. Veysel Ulusoy, bunun rasyonel bir açıklaması olmadığını söyledi. Ulusoy, “Emisyon genişlemesinin zaten Merkez Bankası tekelinde olduğu gerçeğiyle bunun sanki yeni ve ekonomiye katkı sunan bir hakmış gibi ele alınıp cümlelere dökülmesi başlı başına trajikomik bir durumdur. Esasında bu devletin üretim gücüyle elde etmesi gereken gelirleri tembelliğe, yani para basmaya bağlamasının açık bir göstergesidir. Özetle ve basit anlamıyla üzerinde tartışılması zül olan bir protokol maddesi bu” ifadelerini kullandı.
Yoksulluk derinleşiyor
Çalışan ve emeklilerin gelirlerinin TÜİK enflasyonuna göre artırılması sonucunda yaşanan derin yoksulluk giderek daha da derinleşmektedir. Bu da bize veri sağlığının ne kadar
önemli olduğunu açıkça göstermektedir.
Tarımla bütünleşmiş sanayi politikası lazım
Ulusal gelirin yüzde 60-65'ni oluşturan tüketim harcamalarının ana kaynağı olan reel ücretlerin yükseltilmesinin üretimi de kamçılayacağını anlatan Veysel Ulusoy, “Enflasyonu aşağı çeken diğer politikaların etkin bir şekilde uygulanması gerekiyor. Bunların başında tarımla bütünleşmiş yeni bir sanayi politikası ve uluslararası ticaret politikası gelmektedir. Komşularla ticaret ise başlı başına refah artırıcı ve fiyatları dizginleyici özelliklere sahiptir” dedi.
ENAG'ın verilerinden yatırımcılar faydalanır
Dinamik ve günlük enflasyonun finansal sektördeki yatırım göstergelerinden biri olduğunu vurgulayan Veysel Ulusoy, “Özellikle Türkiye'ye yönlenecek finansal ve doğrudan yabancı sermaye yatırımları için ENAG günlük enflasyon verileri faydalı bir gösterge olacaktır. ENAG'ın sunduğu ve toplumda karşılığı olan günlük enflasyon verilerinin uzun dönemde Türkiye ekonomisinin yeniden planlama aşamasında da faydalı olacağı aşikardır” ifadelerini kullandı.
Mutfaktaki yangın daha da artacak
ENAG'ın enflasyon ölçümünün oldukça dinamik bir kapsamda olduğunu ifade eden Veysel Ulusoy, “Günlük fiyat değişimlerinin olduğu gibi cüzdanlara yansımasını gözlemlediğimiz bu yaklaşıma göre enflasyon sepeti içindeki her madde ve ürünün artık yıllık üç haneli artışa sahip olduğunu görüyoruz. Son zamanlarda öte yandan kırmızı et ile süt ve süt ürünlerindeki artış mutfaktaki yangının boyutunu çok daha artırmaktadır. Oldukça düşük kişi başı et tüketiminin daha da azalması ve hatta hayvancılıkta yaşanan sorunların deprem ve hastalıktan dolayı daha da artmasının arz zincirinde kırılmalara yol açtığını görmekteyiz” dedi.