İyi Parti Grup Başkanvekili Erhan Usta, “Yılın başında dış borçlarımızın TL karşılığı 3,2 trilyon liraydı. Şu anda geldiğimiz noktada 5,9 trilyon liraya çıktı. Yılın başından bu yana TL’nin değer kaybetmesi nedeniyle 2,7 trilyon lira artış yaşandı. Bu ne demek biliyor musunuz? 2020 yılında 84 milyon insandan topladığımız toplam vergi 1 trilyon lira. Yani 84 milyondan topladığımız 1 trilyon liranın 2,7 katı kadar yılbaşından bu yana dış borçlarımız arttı. Bu bir iflas senaryosudur” dedi.
İyi Parti Grup Başkanı İsmail Tatlıoğlu, Grup Başkanvekili Erhan Usta, Ankara Milletvekili Durmuş Yılmaz, TBMM ortak basın toplantısı düzenledi. Tatlıoğlu, Yılmaz ve Usta, dolar kurunun rekor sevilere ulaşması nedeniyle yaptıkları toplantıda, iktidara erken seçim çağrısında bulundu.
İsmail Tatlıoğlu, şunları söyledi:
"At sağlam ama binici yönünü kaybetti"
“Derin fakirleşme olarak açıklanacak bu süreç tam bir Erdoğan maliyetidir. Yapısal tıkanma, partili cumhurbaşkanlığının ortaya koyduğu bir Erdoğan maliyetidir ve Türkiye, yönünü kaybetmiş bir binicinin olduğu sağlam bir at gibidir. At sağlamdır ama binici yönünün kaybetmiş, zihni savrulma içerisindedir. Buradan çıkış, siyasal iklim değişliğini mecbur kılmıştır.
Bugün görüşmekte olduğumuz bütçe, ilan edildiği 6 eylülde 2021 tarihinde 211 milyar dolardı. Sayın Fuat Oktay’ın komisyona sunduğu tarihte 182 milyar dolara düştü. Bu bütçe, dün sabah 157, akşam 152 milyar dolara düştü. Bu sabah ise 143, şu saatlerde ise 135 milyar dolar. Bütçe anlamını yitirmiştir. Bütçeyi çekmek ve yerine seçim takvimli, bütün parlamentonun ortak ekonomi programını ortaya koymak gerekir.”
Durmuş Yılmaz ise şöyle konuştu:
"TL'deki erime bir tercihtir"
“Şu anda ulusal paramız ciddi bir erimeyle karşı karşıyayız. Ve bu, önemli sonuçlar getirmeye devam ediyor. An itibariyle piyasanın işleyişi bozuldu, fiyat oluşturulamıyor. Adeta reel ekonomi bolluk içinde yokluk yaşıyor. Çünkü fiyat yapılamıyor. Satılan malların yerine nasıl konulacağı konusunda bilgi yok. Buradan nasıl çıkılır sorusu soruluyor. Buradan çıkılabilir mi? Bu eriyiş durdurulabilir mi? Elbette durdurulabilir ama şu anki meydana gelen olay nedir, onu anlamak lazım. Yanlış bir politika sonucu ortaya mı çıkmış yoksa bilinçli bir tercih sonucu mu ortaya çıkmış? Dün Sayın Cumhurbaşkanı’nın yaptığı açıklamalar çerçevesinde, şu anda TL’nin üzerinde yapılan baskı ve erime ile ilgili olarak ülkeyi yönetenlerin zihninde herhangi bir endişe olmadığı görülüyor; bir tercihtir. Buradan çıkılabilmesi için her şeyden önce bu tercihin değiştirilmesi ve millete çıkıp ‘Biz şurada yanlış yaptık’ denilebilmesi gerekir. Ama böyle bir şey söz konusu değil.
Eylül ayı Para Politikası Kurulu toplantısı sonra makas değiştirilmiştir. Ve gelinen noktada bu makas değiştirme bir tercihtir, bize göre çok büyük yanlıştır ama karar alıcılar nezdinde bir yanlışlığı yoktur. O nedenle düzeltilmesi mümkün değildir. Düzeltilebilmesi için kararın yanlış olduğu kabul edilip kamuoyuyla iletişime geçilerek ve ancak ondan sonra gerekli tedbirler alınarak bu yapılabilir. Özeti; Sayın Cumhurbaşkanı, dün söylediği açıklamalar çerçevesinde geri dönülemez bir biçimde gemileri yakmıştır. Faizler düşecek, TL değerlenecek, Türk ürünlerinin fiyatları düşecek, daha fazla ihracat yapacağız, ihracat yaparken ithalat pahalanacak, mal ithal etmeyeceğiz, yerli üretimden ithal ikamesi yapacağız, ithal ikamesinden sonra iki taraftan gelen cari açık kapacak, döviz talebi azalacak, TL değerlenecek. Bu işin mekanizması böyle açıklanıyor. Hedefe varabilmesi için 6 ayda mı, bir yılda mı, beş yılda mı varılır herhangi bir açıklama yok. Haziran ayının sıcağında kalmış kar topu gibi eriyen TL’nin erimesi durdurulabilir. Bunun için tecrübe var, birikim var fakat bunun için siyasi otorite yok.”
Erhan Usta ise şöyle konuştu:
"Bu bir iflas senaryosudur"
“Yeni bir makro çerçevenin toplumla paylaşılması gerekir. Bu çerçevede ne var; enflasyonu en az gelecek yıl için yüzde 30 yazmak gerekir. Bu gidişat devam ederse asgari olarak bunu görecektir, daha üzerlere çıkma riski çok kuvvetlidir. Ekonomide istikrar kazandırmak hiçbir şekilde mümkün olmadığı için ekonomik büyümede de ciddi bir sıkıntı olacaktır. Hazine’nin borçlanma oranları çok ciddi bir biçimde arttı, yüzde 22’lerde. Esasında politika faizini niçin yaparız; kısa vadeli faizlerle oynayarak uzun vadeli faizleri düşürmek için yapılır. Şu anda kısa vadeli faizler düşürülüyor ama Türkiye’nin uzun vadeli faizleri artıyor. Ekonomi bundan zarar görüyor, tahrip oluyor. Yılın başında dış borçlarımızın TL karşılığı 3,2 trilyon liraydı. Şu anda geldiğimiz noktada 5,9 trilyon liraya çıktı. Yılın başından bu yana TL’nin değer kaybetmesi nedeniyle 2,7 trilyon lira artış yaşandı. Bu ne demek biliyor musunuz? 2020 yılında 84 milyon insandan topladığımız toplam vergi 1 trilyon lira. Yani 84 milyondan topladığımız 1 trilyon liranın 2,7 katı kadar, yılbaşından bu yana dış borçlarımız arttı. Bu bir iflas senaryosudur.
Bu gidişatın bu şekilde sürdürülebilmesi mümkün değildir. Merkezi yönetim bütçesinin borç stokunun sadece yüzde 18’i sabittir, yüzde 82’lik kısmı ya kura ya enflasyona ya altına ya da faiz oranlarına göre değişmektedir. Dolayısıyla Hazine’nin de hem faiz ödemeleri hem de borç stoku artacak. Bu bilinçli bir tercih ise bunun vatandaşla paylaşılması lazım. Bu bütçeyi tartışmanın, görüşmenin hiçbir anlamı yoktu. Üçte biri, daha çıkmadan erimiştir bütçenin. Dolayısıyla bütçenin hükümet tarafından geri çekilmesi lazım. Bu bir çaresizlik politikasıdır. Sayın Cumhurbaşkanı mandacılıktan bahsetti. Esat mandacı kimdir; 130 milyar dolara aldığın dış borcu 446 milyar dolara getirenlerdir esas mandacı. Esas mandacı, 600 milyar dolarlık cari açık verenlerdir.”