Madrid'deki NATO zirvesinin ilk gününde Türkiye'nin Finlandiya ve İsveç'in üyeliğine karşı veto tehdidini kaldırması ile sonuçlanan anlaşma, uluslararası basında farklı yankılar buldu.
BBC Türkçe'nin haberine göre İngiliz Economist dergisi, anlaşmayı "Erdoğan'ın zaferi" olarak yorumladı. Financial Times, Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın anlaşmayı Türkiye'de seçimler öncesi bir siyasi zafer olarak duyuracağını yazdı. PBS, ABD Başkanı Biden'ın kilit rol oynadığını ancak bu rolünü öne çıkarmadığını aktardı.
Rus gazetesi Kommersant haberi, "İstanbul Helsinki ve Stockholm'den önce düştü" başlığıyla verdi.
Economist: Erdoğan eve zaferle dönüyor
Economist'in internet sayfasında yayımlanan yazıda, Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın futbolcu geçmişine gönderme yapıyor.
Economist, Finlandiya ile İsveç'e veto tehdidi hamlesinin futboldaki gibi bir 'profesyonel faul' olduğunu yazdı:
"Türkiye'nin Cumhurbaşkanı uluslararası siyasette istediğini alabilmek için profesyonel faul yapmaktan kaçınmıyor. Geçen ay İsveç ve Finlandiya'nın NATO'ya üyeliğine çelme takma girişimi de, üstelik de Rusya böylesine bir tehdit ortamı yaratmışken, korkutucu olduğu kadar etkiliydi"
Madrid'deki NATO liderler zirvesi öncesinde yapılan görüşmede, İsveç ve Finlandiya'nın taahhütleri sonrası Türkiye, bu iki ülkenin NATO'ya üyelik başvurusunu destekleyeceği açıkladı.
Anlaşmayla İsveç ve Finlandiya'nın, terör örgütü olarak tanınan PKK ile mücadele ve YPG/PYD'ye destek vermeme taahhüdünde bulundukları kaydedildi.
'ABD F-16'lar konusunda sıkı bir uyarı yaptı'
Economist dergisi, NATO Genel Sekreteri Jens Stoltenberg'in anlaşma için yürüttüğü çalışmalara Amerika'nın da perde arkasından baskı uygulayarak destek verdiğini yazdı:
"Stoltenberg, Amerika'nın çok da görünür olmayan perde arkası baskısından da yararlandı. ABD, Türkiye'ye, Kongre'de blokajındaki F-16 savaş uçakları alımını riske ettiği yönünde sıkı bir uyarı yapmışa benziyor"
Yazıda, üçlü muhtıradaki "sınır dışı ya da iade taleplerine" ilişkin bölüme de değiniliyor.
Anlaşmayla, İsveç ve Finlandiya'nın, insan haklarına bağlılık ve siyasi muhalifler için sığınma adresi olma konumlarının zayıflama riski taşıdığı yorumu yapılıyor.
"Erdoğan'ın otokrasiye sürüklenişi ve tüm muhaliflerini terörist olarak tanımlama yaklaşımı" olduğu yorumu da bu bölümde yer alıyor.
Haberde, Finlandiya Cumhurbaşkanı Sauli Niinistö'nün ülkenin iadelerle ilgili yaklaşımını değiştireceği fikrine "şüpheyle yaklaştığı" belirtiliyor. Niinistö'nün basına verdiği demeçte, ülkesinin iade süreçleriyle ilgili "mevcut uygulamalara bağlı kalacağını" söylediği de aktarılıyor.
Üçlü muhtırada, İsveç ve Finlandiya'nın "YPG/PYD ve Türkiye'de FETÖ olarak tanımlanan örgüte destek sağlamayacakları" vurgulanarak Türkiye ile "bu terör örgütlerinin eylemlerini önlemek amacıyla iş birliğini artırmak üzerinde anlaştıkları" da belirtiliyordu.
Ayrıca "Finlandiya ve İsveç, Türkiye'nin beklemedeki sınır dışı ya da iade taleplerini süratle ve detaylı olarak ele alacaktır" denilerek, bu işlemlerin Avrupa Konvansiyonu uyarınca yapılacağı vurgulanıyor.
Financial Times: Erdoğan bunu evinde 'siyasi bir zafer' olarak duyuracaktır
Financial Times, Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın anlaşmayı Türkiye'de seçimler öncesi bir siyasi zafer olarak duyuracağı vurgusunu yapıyor:
"Bir Türk yetkili Nordik ülkelerin, Ankara'nın terörist olarak gördüğü Suriye'deki Kürt milislere destek vermeme sözü verdiğini söyledi. Cumhurbaşkanı Erdoğan bunu evinde, gelecek Haziran'dan önce yapılacak genel seçimlere giden Türkiye'de, 'siyasi bir zafer' olarak duyuracaktır."
ABD Başkanı Joe Biden'ın da üçlü mutabakatla ilgili memnuniyetini yazılı olarak ifade ettiğini belirten Financial Times, Türkiye'nin bu konuyu ABD'ye karşı bir kaldıraç olarak kullandığını düşünenler olduğunu da belirtiyor.
Financial Times'ın makalesi şöyle devam ediyor:
"Bazı Batılı yetkililer, İsveç ve Finlandiya'nın NATO üyeliği konusunun Türkiye tarafından Washington'ın, özellikle F-16'lar konusundaki taahhütlerini güvenceye almak için bir araç olarak kullanıldığını düşünüyor...
"ABD Başkanı Biden Türkiye'ye F-16 ve modernizasyon kitlerinin satışını desteklediğinin sinyalini vermiş olsa da, bu satışı ABD Kongresi'nin onaylaması gerek.
"ABD'li yetkililer Kongre'de hali hazırda Türkiye'ye şüpheyle yaklaşan bir hava olduğunu ve Türkiye'nin İsveç ve Finlandiya'ya yönelik yüksek sesli itirazlarının bu konuda Türkiye'ye yardımcı olmadığı yorumunu yapıyor."
PBS: Biden kilit rol oynadı
Anlaşmayla ilgili Amerikan PBS NewsHour yayınına katılan dış ilişkiler ve savunma muhabiri Nick Schifrin, ABD Başkanı Biden'ın kilit rol oynadığını ancak bu rolünü öne çıkarmadığını söylüyor.
Schifrin, ABD'li üst düzey bir yetkiliye dayandırdığı bilgileri şöyle aktarıyor:
"Finlandiya ve İsveç anlaşmayı yapmadan hemen önce, son onayını almak için Başkan Biden'ı aradılar. Üst düzey yetkili, Biden'ın tüm süreci Kasım ayından bu yana Finlandiya ve İsveç ile birlikte koordine ettiğini ve bugüne ulaşmaya çalıştığını söyledi.
"Bu sabah ABD, İsveç ve Finlandiya, Erdoğan'ın düşünce yapısını etkilemek için Başkan Biden'ın Erdoğan'a Türkiye'den ayrılmadan hemen önce yaptığı önemli bir çağrıya paralel mesajlar ilettiler.
"ABD bunun bunun uzun zamandır gerçekleşen tarihi bir NATO zirvesi olduğuna inanıyor. Çünkü kararlar, hem NATO'nun genişlemesini hem Doğru Avrupa'ya konuşlandırdığı birlikleri belirgin biçimde artırmasını hem de bu birliklerin hazır hale gelmesini ilgilendiriyor."
Rus basınında anlaşma: İstanbul, Helsinki ve Stockholm'den önce düştü
Rusça yayın yapan günlük gazete Kommersant haberi, "İstanbul Helsinki ve Stockholm'den önce düştü" başlığıyla verdi. Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın NATO zirvesinin arifesinde haberlerin ana odağındaki kişi olduğunu yazan gazete, İsveç ve Finlandiya'nın NATO'ya katılma konusunda ittifakı kendisiyle müzakere etmeye zorladığını söylüyor.
Haberde şu ifadeler yer alıyor: "Zirvenin ilk gününün beklenmedik bir şekilde sonuçlanması, Cumhurbaşkanı Erdoğan'ı haberlerin ana odağındaki kişi haline getirdi. Bu, Türk tarafının kazandığı puanları, Ankara'nın Batı ile Doğu arasındaki savaşın ortasında, kendi kendine yeten bağımsız bir güç merkezi olarak uluslararası statüsünü yükseltmeye çalışmasını sağlıyor."
Günlük gazete Moskovsky Komsomolets'te yayımlanan köşe yazısında gazeteci Andrei Yashlavski, "Bazıları için kriz; diğerleri için kar" başlıklı bir yazı kaleme aldı. Yashlavski, Erdoğan'ın "Doğu ve Batı arasındaki denge politikasının" İsveç'ten Suriye'ye sağladığı kazançlarla "Ukrayna krizini fırsata çevirdiğini" yazıyor.
Finlandiya ve İsveç'in Türkiye'nin taleplerini kabul etse de etmese de Erdoğan'ın hem kendisi hem de iç ve dış politika için kazanlarını maksimize etmek istediğini söyleyen Yashlavski, bu nedenle İsveç ve Finlandiya konunun "zora koşulduğunu" belirtiyor.
'Tahıl koridoru hizmeti için Türkiye'ye yüzde 25 indirim'
Yashlavski'nin Türkiye'nin bölgesel güç olarak öneminin Ukrayna kriziyle arttığını söylediği yazısında öne çıkan bazı yorumlar şu şekilde:
"Ukrayna'daki ihtilafın başlangıcından bu yana, Türkiye'nin jeopolitik ağırlığı önemli ölçüde arttı, bu ülkenin Karadeniz bölgesindeki kilit rolü ve hem Moskova hem de Kiev ile ilişkileri sürdürme girişimleri ve ayrıca kendisini bir arabulucu devlet olarak sunma girişimleriyle pekişti.
"Ukrayna krizi koşullarında Türkiye'nin önemini kabul eden Batı, Türk birliklerinin Kuzey Suriye'ye girmesinden Rus S-400 füze savunma sisteminin satın alınmasına kadar birçok konuda Ankara ile geçmişte yaşanan keskin çelişkilere göz yummak zorunda kalıyor."
Ukrayna'dan tahıl koridorunun açılması konusuna da değinen Yashlavski, "Burada kazançlar en az iki katı: Erdoğan ve destekçileri, tüm dünyanın küresel açlık felaketinden kurtarıcıları rolünü oynayacak. Ve oldukça somut, maddi faydalar sağlanacak. Ukrayna limanlarından tahıl ihracatını organize etmeye aracı olduğu için Türkiye, Kiev'den tahıl alımında yüzde 25 indirim sağlayacak" diyor.
Rus basınında NATO'nun Finlandiya ve İsveç'in üyeliğiyle, diyalog dönemini kapatıp Rusya ile askeri yüzleşme dönemine girdiği yorumları da yapıldı.
Nezavisimaya Gazeta " Soğuk Savaş'ın bitmesinden 30 yıl sonra ilk kez NATO, 1949'daki ortaya çıkış amacına geri dönüyor: Sovyetler Birliği'nin yayılmasını önlemek" ifadelerini kullanıyor.
Erdoğan'ın 'ilkeli duruşu' sadece ticaretten ibaretti
Ulusalcı Rus yazar Zakhar Prilepin Telegram kanalından yaptığı yorumda, Erdoğan'ın İsveçlilerin ve Finlerin NATO'ya katılmasına izin vermeyen "ilkeli duruşunun" sadece ticaretten ibaret olduğunu söylüyor ve ekliyor:" Tüm aklı başında insanlar Erdoğan'ın kurnaz bir tilki olduğunu biliyordu."
Prilepin yorumunu şöyle sürdürüyor:"Ve böylece İsveçliler ve Finliler Kürtleri Erdoğan'a teslim ettiler."Yıllarca Kürtlere destek oldular, Kürt temsilcilikleri açtılar, onlara bütçe ayırdılar ve cömertçe harcamalar yaptılar. Kürtler, saf çocuklar gibi kendilerine ihtiyaç duyulduğunu ve korunduklarını hissettiler."Artık Erdoğan hakkında çok fazla konuşmamamız gerekiyor, onunla ilgili her şey açık ama bıkmadan tekrarlamak gerekirse:"Avrupa kendisine saygı duymuyor. ABD, Finli ve İsveçli siyasi liderlere, "Size söyleneni yapın, kime ihanet edilmesi gerekiyorsa ona ihanet edin, kendinizin ve hatta daha çok yabancı halkların fikirlerini dikkate almadan karar verin" dedi.İğrenç görünüyor, ama bizim için burada iyi haberler var: Avrupa herkesi unutuyor ve herkese ihanet ediyor."
Yazar, yorumunun devamında Avrupa'nın Çeçenistan ve Venezuela konusunda da benzer "unutkan" tutum içinde olduğunu söylüyor.
'Gorbaçov'a da sözler verilmişti'
Haberi Telegram kanalından yorumlayan bir diğer isim, Rus politikacı Leonid Slutsky: "Rusya için NATO'nun doğuya doğru genişlemesi, İsveç ve Finlandiya'nın birliğe davet edilmesiyle değil, bir zamanlar Sovyetler Birliği'nin ilk başkanına verilen sözlerin tutulmamasıyla başladı. O zamandan beri, birkaç kez benzer dalgaları gözlemledik, bu da ülkemizin güvenliği ve ulusal çıkarları açısından her defasında yeni endişelere neden oldu. Ama karşılığında ne duyduk? Sadece mazeretler. Bahaneler, Batı'nın Ukrayna'yı NATO'ya çekmeye çalıştığı ve orada neo-Nazi rejimini beslemeye çalıştığı zaman da vardı." diyor ve ekliyor:
"Türkiye'nin yerinde olsaydım, Finlerin ve İsveçlilerin NATO'ya girişini veto etmeyi reddetmem karşılığında aldığım güvencelere aldanmazdım. Gorbaçov'a da sözler verilmişti..."