'Türkiye'yi kendi kendine bırakmazlar'

Türkiye pazarının dünyanın resesyonların en derinini yaşadığı bir dönemde yüzde 2'nin üzerinde seyrettiğini belirten BIST Yönetim Kurulu Başkanı ve Genel Müdürü

Borsa İstanbul (BIST) Yönetim Kurulu Başkanı ve Genel Müdürü İbrahim Turhan, "Türkiye pazarı, dünyanın resesyonların en derinini yaşadığı bir dönemde yüzde 2'nin üzerinde, yani Avrupa'nın en hızlı büyüyen pazarı olarak varlığını devam ettirebiliyorsa artık Türkiye'yi kendi kendine bırakmazlar" dedi. Türkiye Kurumsal Yönetim Derneğinin (TKYD), Bursa Ticaret ve Sanayi Odası (BTSO) iş birliğiyle "Kurumsal Yönetim Seminerleri Projesi" kapsamında düzenlediği "Şirket Değeri Oluşturmada Kurumsal Yönetimin Rolü" konulu toplantı, BTSO'da gerçekleştirildi. Turhan, toplantıda yaptığı konuşmada, BIST'te 428 şirket bulunduğunu ve Bursa'dan halka açılan şirket sayısının sadece 18 olduğunu söyledi.

Kurumsal Yönetim Endeksindeki 45 şirket arasında Bursa'dan hiçbir kuruluşun yer almadığını anlatan Turhan, şöyle devam etti: "Kurumsal yönetim, işletmelerin insan ömrünü aşabilmesi için vazgeçilmezdir. Anadolu'da çok yaygın bir deyiş var; birinci nesil şirketleri kurar, ikinci nesil şirketleri büyütür, üçüncü nesli söylemiyorum. İngiltere'de falanca şirketin kuruluşu 1680, Viyana'da 1730 yazısını görebiliyor, Türkiye'ye gelince '100 yılı aşan kaç şirketimiz var?' diye saymak istediğiniz zaman ikinci elinize ihtiyaç duymuyorsanız, bu kurumsal yönetimin, ne kadar ihtiyaç duyduğumuz bir şey olduğunun belki çok açık göstergesidir."

Turhan, Türkiye'deki enerji şirketlerini, Shell ve ExxonMobil, otomotiv şirketlerini de Volkswagen ve Mercedes ile aynı ligde rekabet ederken görmek istediklerini vurguladı. Dünyanın en büyük 16'ncı ekonomisi olan Türkiye'nin, gelecek 10 yılda ilk 10'a girmeyi hedef belirlemiş bir yapıyla ülke ölçeğinde işlemlerle tatmin olamayacağını dile getiren Turhan, "Türkiye pazarı, dünyanın resesyonların en derinini yaşadığı bir dönemde yüzde 2'nin üzerinde, yani Avrupa'nın en hızlı büyüyen pazarı olarak varlığını devam ettirebiliyorsa artık Türkiye'yi kendi kendine bırakmazlar. Var olabilme mücadelemizin bir parçası olarak kurumsal yönetimi içimize sindirmemiz ve ondan aldığımız güçle şirketleri halka açık ortaklıklar haline getirmemiz lazım" değerlendirmesinde bulundu. İbrahim Turhan, şeffaflık, hesap verme yükümlülüğü ve adil olmanın, kurumsallaşmanın vazgeçilmezleri olduğunu bildirdi. Bu unsurların çok önemli olduğuna işaret eden Turhan, şunları kaydetti: "Kendi cebinizle firmanın kasasını birbirinden ayıramıyorsanız ki bunları yapmazsanız ayıramazsınız. Cenab-ı Allah herkese nefis vermiş, bu nefis insana iyi bir şey yaptırmaz. Yani baş başa kaldınız mı iyi bir şey yaptırmaz. Onun için bizim inancımız da diyor ki 'Bak sağında ve solunda bir melek var, her yaptığını yazıyor.' İşte bakın şeffaflık. Sonra 'Kabirde hesap soracak' diyor; hesap verme yükümlülüğü. Yani kültürün, medeniyetin temelinde olan şeyler bunlar."

Gazetecilerin sorularını da yanıtlayan Turhan, son dönemde kurumsallaşmaya verilen önem ve bu konudaki bilinçlenmenin arttığını ve bunun memnuniyet verici olduğunu söyledi. Kurumsallaşmanın, şirketlerin insan ömrünü aşan bir varlığa ulaşmasını mümkün kıldığını ifade eden Turhan, şöyle konuştu: "Geçenlerde anekdot şeklinde basına yansımıştı; 'Kahveyi ilk bulanlar Müslümanlardı hatta Mısır'dan bir tüccarın ismi veriliyordu ama onlar yapamadı. İlk defa dünya ölçeğinde kahve zinciri kurmayı, Amerika'da bir marka başardı. Neden?' sorusuna yer veriliyordu. İşte sebebi bu. Kurumsallaşamazsanız, şirketle patron birbirinden birbirinden ayrılamazsa şirket bir kişilik kazanamazsa o zaman birkaç nesli aşan şirket bulmak gerçekten mümkün olmuyor. İşte kurumsallaşma ve bunun da ayrılmaz parçası olan kurumsal yönetim, iyi yönetişim, şirketlerin insanların ömrünü veya nesilleri aşmasını mümkün kılıyor."

Turhan, Bursa'nın, Türkiye'nin en önemli sanayi şehirlerinden biri olduğunu ve çok sayıda orta ölçeğin üzerinde işletmeye sahip bulunduğunu hatırlattı. Bu ilden daha çok şirketin halka açık hale gelmesini istediklerini belirten Turhan, şu değerlendirmelerde bulundu: "Bunun sadece kurumsal yönetim anlamında da faydası yok üstelik. Şirketlerimiz zaman zaman bazı hususlardan yakınıyor. Bundan 3-4 sene evvel, yine burada bu kez Merkez Bankası yöneticisi sıfatıyla katıldığım bir toplantıda, şirketlerimizin uzun uzun finansman sıkıntısından yakındığına şahit olmuştum. Finansman deyince şirketlerimizin aklına ilk gelen, banka kredisi oluyor. Oysa ki sermaye piyasaları hızla gelişiyor. Artık sermaye piyasalarında şirketlerimizin tahvil ihraç etmesi, faizsiz borçlanma araçları ihraç etmesi mümkün. 'Kira sertifikası' adı veriliyor bunlara. Paylarını ihraç ederek sermaye tabanlarını genişletmeleri mümkün. Bunlar, şirketlerimizi uzun dönemde başarıya taşıyacak şeyler. Dünya ölçeğinde rekabet etmek istiyorsak, mutlaka ve mutlaka şirketlerimizi sermaye piyasasıyla tanıştırmak mecburiyetindeyiz."

TKYD Yönetim Kurulu Başkanı Mehmet Göçmen ise Türkiye'de "kurumsallık" ve "sürdürülebilirlik" söylemlerinin sürekli gündemde olduğunu ancak gereğini yapma konusunda pek bir ilerleme kaydedilmediğini savundu. Bu durumun değişmesi gerektiğini söyleyen Göçmen, "Herkes farkında ama eyleme geçiren taraf yok. Görevimiz; herkesin anlam olarak belki bildiği, farkında olduğu bu konuları tüm Türkiye'ye yaygınlaştırmak. Çünkü aile şirketlerinin sürekliliği ve bir nesilden diğer nesle geçmesi, sadece sermaye sahipleri için değil, bütün ülke ekonomisi için de önemli" ifadesini kullandı. İş Yatırım Menkul Değerler AŞ Yönetim Kurulu Başkanı ve İş Bankası Genel Müdür Yardımcısı İlhami Koç da şirketlerin kurumsallaşması ve halka açılmasının önemine dikkati çekti.