Eskişehir Sanayi Odası tarafından düzenlenen ‘Eskişehir Sanayi Kongresi' bugün başladı. Kongreye katılan TÜSİAD Yönetim Kurulu Başkanı Orhan Turan açılış konuşmasında, “Ücretlerde ayarlama yapmanın çalışanların refah artışına yeterli katkıyı sağlamadığını da görüyoruz” değerlendirmesinde bulundu.
Birleşmiş Milletler Genel Sekreteri Antonio Guterres'in, açlıktaki ani küresel artışa dikkat çektiğini ve ülkeleri gıda güvenliği konusunda acil eyleme çağırdığını belirten Turan, iklim değişikliğinin de mola vermeden yaşamı tehdit etmeye devam ettiğini söyledi.
Henüz mayıs ayında kuzey yarıkürenin yüksek nüfus yoğunluğunu barındıran Hindistan ve Pakistan'ın rekor yükseklikteki sıcaklıklarla baş etmeye çalıştığını ifade eden Turan, “Gelişmekte olan ekonomiler hane halkı bütçelerinin yüzde 25'ini gıdaya ayırıyor. Sahra altı Afrika'da ise bu oran yüzde 40'a yükseliyor. Öyle görülüyor ki, eşitsizlikler ve temel ihtiyaçlara erişimi zorlaştıran krizler, dünyanın yoksul kesimleri üzerinde ağır bir etki yapacak” dedi.
İş dünyasının, profesyonelinden girişimcisine, yatırımcısından ekonomistine kadar tüm mensuplarıyla sürdürülebilir bir geleceğin önündeki tehditlere odaklanmasını gerektirdiğini vurgulayan Turan şunları söyledi:
“Atılacak doğru adımlarla bu riskin halen önlenebilir ve yönetilebilir olduğunu unutmamamız gerekiyor. Ekonomiye, sanayiye, ihracata, yeşil ve dijital dönüşümlere bakışımız da bu doğrultuda şekillenmeli.
Küresel ekonominin dalgalı görünümünde ülke ekonomimiz ne yazık ki önünde uzanan riskleri bertaraf edip, fırsatları değerlendirebilecek bir görünümden uzakta seyrediyor. Çalkantılı bir döneme yüksek kur, yüksek enflasyon ve artan hayat pahalılığı sarmalında giriyoruz. Eylülden bu yana uygulamakta olduğumuz iktisadi politikalar çerçevesinde, enflasyonun öngörülebilirliği son derece zorlaşmış durumda.
Şiddetli global enflasyon ortamında ülke ekonomimizde sadece arz yanlı değil talep yanlı da bir enflasyon mevcut. Enflasyon oranımız yıllık yüzde 70'i aşmış durumda ve bu süreci besleyen dinamikler hafiflemenin aksine daha da enflasyonist olmaya devam ediyor.
Halihazırdaki kur ve para politikası ekonomideki pek çok parametreyi de olumsuz etkiliyor. Enflasyon baskısı, şirketlerin her kalemde maliyetlerini yükseltirken, ücretli kesim dahil olmak üzere toplumun tüm kesimlerinde yaşam standartlarını olumsuz etkiliyor”
Sene başında özellikle asgari ücrete yapılan yüksek zam oranına rağmen alım gücünün hızla düştüğünü ve geçtiğimiz yıl özel sektörde pek çok şirket çalışanının enflasyondan korumak için inisiyatif aldığını belirten Turan, “Bununla birlikte doğru iktisadi politika adımları atılmadığında, maalesef sadece ücretlerde ayarlama yapmanın çalışanların refah artışına yeterli katkıyı sağlamadığını da görüyoruz. İhracata dayalı büyümeyi temel alan ekonomi politikalarımızın sonuçları ise bu görünümü tamir etmekten maalesef uzak görünüyor. Yılın ilk çeyreğinde yıllık bazda yüzde 7,3 oranında büyüyen ekonomimizde ana kaynağın yatırım değil şiddetli tüketim olduğunu da görmekteyiz. Enflasyondan korunma refleksi, yani tüketimin öne çekilmesi ilk çeyrekte büyümeye en yüksek katkının tüketim harcamalarından gelmesini sağladı” diye konuştu.
Sürdürülebilir kalkınma açısından stratejik öneme sahip tarımda sınırlı bir büyüme gözlemlendiğini de vurgulayan Turan şöyle konuştu:
“İhracatta bir önceki yılın aynı çeyreğine göre yüzde 16,8'lik artış olmasına rağmen, Ticaret Bakanlığı’nın öncü verilerine göre Mayıs ayında dış ticaret açığı bir önceki yılın aynı dönemine göre yüzde 157 artışla 10,7 milyar oldu. Rakamların dilinden baktığımızda dış ticaret açığımızın rekor düzeylere geldiğini gördük. Keza bu kapsamda süreç cari açığımızın daha da artarak 30 milyar doların üzerine çıkması ile sonuçlanacak.
Tüm bu göstergeler, politikalarımızı gözden geçirmemizi, kapsamlı değişiklikleri gündemimize almamızı gerektiriyor. Politika adımları, sanayide, tarımda ve bir bütün olarak ekonomimizde sürdürülebilir kalkınmanın ve büyümenin temel taşlarını döşeyebilir. İş dünyasının temsilcileri olarak bizler de politika adımlarını cesaretlendirebilecek adımları atabilmeliyiz.”
Küresel olarak yapılan gıda israfının tarımsal üretimin üçte biri olduğuna dikkat çeken Turan bu konuda da şunları söyledi:
“Tarım ve sanayi, ikiz dönüşümü temel alan bir sıçramanın kendilerini gösterdiği iki saha olarak öne çıkabilir. Tarımsal üretimin sürdürülebilirliği ve gıda arzının güvenliği sadece üretim planlamalarını değil ekonomi politikalarını ve ilgili diğer sektörlerin dinamiklerini de derinden etkiliyor. Dünyada olduğu gibi ülkemizde de gıda fiyatlarının artışında etkili birçok önemli faktör var.
Tarımsal girdi fiyatlarındaki artışın yanı sıra pandemi süreci ve son olarak Rusya-Ukrayna savaşının yaşattığı tedarik zinciri kesintileri bu faktörlerin başında geliyor. Her yıl dünyada 1,3 milyar ton, ülkemizde ise 18 milyon ton gıdayı israf ediyoruz. Gıda fiyatlarının artışında üretim maliyetlerindeki artış kadar iklim değişikliği kaynaklı gelişmeler de etkili.
Küresel olarak sınırlı kaynaklarımızı tarım ve gıda sektöründe israfı azaltacak ve verimliliği artıracak şekilde kullanmaya olan ihtiyacımız bugün her zamankinden daha fazla. TÜSİAD olarak tarımsal üretimde katma değeri artıracak ve kaynak verimliliğine hizmet edecek sürdürülebilir tarım uygulamalarının çoğalmasını önemli görüyoruz. Bunun için tarımsal teknolojilerin geliştirilmesi, tarımda Ar-Ge ve inovasyonun üretici refahını gözeterek yaygınlaştırılması çok kıymetli.”