“Homoeconomicus”… İnsanı tanımlayan bir sürü kelimeden biri. Basitçe; “aklını kullanan, yeri geldiğinde sonsuz olan ihtiyaçlarını göreceli olarak kıt kaynaklarla gidermeye çalışan ve bundan en yüksek faydayı sağlamaya çalışan insan”.
Klasik ekonomi teorisinin ve özellikle ilk aşamasında kapitalist sistemin temeli insanın bu tanımına dayanıyor diyebiliriz. İnsanın aklını kullanarak rasyonel davranacağı ve yaşadığı toplumda elde edeceği faydayı/refahı en yükseğe çıkaracağı, böylece içinde yaşadığı toplumun da refahının yükseleceği varsayılıyor.
Kapitalist ülkelerdeki göreceli refah artışı- emperyal sömürü sisteminin katkısı gibi önemli diğer faktörleri göz ardı edersek- varsayımı doğruluyor gibi. Peki bitmek tükenmek bilmeyen krizler, refahın kısa sürede el değiştirebilmesi, en gelişmiş ülkeler de dahil toplum içi gelir/refah uçurumları, toplumsal karışıklıklar, ülkeler arası savaşlar neyin nesi.
Bütün bunlar insanın aklını her zaman iyi kullanmadığını gösteren en bariz kanıtlar. Elbette rasyonel davranan insanlar olabilir ama bunu tüm insanlara ve her koşula genellemek zor. Yani baştaki varsayımımızın artık doğru olmadığını iddia etmek mümkün.
Peki bu durumda insanın ekonomik davranışın ardındaki dinamikler neler? Akademide bu konu ile ilgilenen disiplin “Davranışsal Ekonomi”. Dünya’da ve ülkemizde bireysel olarak insanın ve genel olarak ekonomiyi bir şekilde etkileyen aktörlerin bilişsel ve duygusal motivasyonlarını inceleyen devasa bir akademik literatür bulunmaktadır.
Keza bizim konumuz finans ve yatırım alanında da insanın pek akılcı davranmadığı, yatırım kararı verirken, adeta göz göre göre, somut gerçekleri göz ardı ettiği, duygularının ve önyargılarının esiri olduğu sık sık gözlenmektedir. Akademide bu gözlem, inceleme ve araştırmalar “Davranışsal Finans” alt disiplini altında sınıflanmaktadır. Yatırım kararını verirken neler etkilidir sorusuna cevap bulmaya çalışan araştırmalar ülkemizde de gün geçtikçe artmaktadır.
Elbette aklı başında bir yatırımcı parasını bağlayacağı yatırım aracını seçerken ekonominin genel durumunu, piyasa verilerini, vazgeçtiği yatırım araçlarından kaynaklanan alternatif maliyeti göz önünde bulundurur, temel ve teknik analizlerini yapar ve yatırım kararını verir. Ancak bu karar yatırımcının kişilik özelliklerinden, içinde bulunduğu duygu durumlarından ve sahip olduğu önyargılardan etkilenmektedir. Ayrıca yatırımcı bu faktörlerin bilincinde de olmayabiliyor bazı durumlarda. Hem Dünya’da hem de Türkiye’de burada yazılanları destekleyen çok sayıda akademik makaleye, basit bir aramada dahi kolayca ulaşmak mümkün.
Dışa dönük/içine kapanık olmak, açık fikirli olmak, sorumluluk sahibi olmak, uysal olmak, dengeli olmak, risk almaya meyilli olmak vb. birçok kişilik özelliği yatırım kararını ve yatırım performansını etkileme potansiyeline sahiptir. Ayrıca karar anında içinde bulunulan duygu durumunu da gözden ırak tutmamak lazım.
Depresif, neşeli, öfkeli, sakin, karamsar, iyimser, kaygılı, korkulu, umutlu ve daha birçok duygu durumunun da yatırım kararlarını etkileme gücü vardır. Son olarak birçok kimsenin bilincinde dahi olmadan sahip olduğu önyargılar: aşırı güven, sürü davranışı, kontrol yanılgısı gibi üzerinde çok sayıda bilimsel araştırmalar yapılmış popüler önyargılar. Bunlar genellikle içinde yaşadığımız toplumdan bize miras kalan ya da deneyimlerimiz sonucu sahip olduğumuz ve çoğunlukla farkında olmadığımız anomalilerdir. Yatırım kararlarını etkileyen bilişsel ve duygusal bu faktörler yukarıda yazdıklarımızla sınırlı değil elbette. Akademik dünyada üzerinde çalışılan çok daha fazla sayıda kişilik özelliği, duygu durumu ve önyargı mevcuttur.
Peki tüm bu yazdıklarımız bir yatırımcı olarak ne işimize yarayabilir? Öncelikle Dünya’da ve Türkiye’de yatırım kararlarını etkileme güçleri ortaya konulmuş bu dinamiklerin dikkate alınmaması yatırım performansını olumsuz etkileyecektir. Hele ki kullanımı gittikçe artan yapay zekâ sistemleri/uygulamalarının bu dinamiklerden önemli oranda yararlanıyor olması bir fikir verebilir.
Bu yazı ile bizim de muradımız, yatırımcı üzerinde az da olsa bir farkındalık yaratmak. Kişilik özelliklerini, duygularını ve önyargılarını objektif olarak fark eden biri, bu dinamiklerin yatırım kararları üzerindeki olumsuz etkilerini de en aza indirebilecektir. Bu nedenle, yatırım araçlarının akıbeti konusunda tüyo peşinde koşan veya temel ve teknik analizden başını kaldıramayan sevgili yatırımcı, davranışsal finans konusuna biraz olsun eğilip, kendini tanıma konusunda biraz mesafe almanda fayda var. Yine de sen bilirsin.