ABD’li ünlü ekonomist Jeffrey Sachs Türkiye’de enflasyonun devam eden savaş, yaklaşan seçim, geleneksel olmayan makroekonomik politika, uluslararası kredi derecelendirme kuruluşları ve küresel yatırımcılarla yaşanan zor koşullar nedeniyle 2023 yılı boyunca da yüksek kalacağını söyledi. Sachs, Ukrayna’da barışın sağlanması ve seçim sonrası oluşturulacak politika çerçevesiyle Türkiye'nin en azından 2024 yılında istikrara kavuşmasını umduğunu da belirtti.
Columbia Üniversitesi ekonomi profesörü Jeff rey Sachs Türkiye’de enfl asyonun devam eden savaş, yaklaşan seçim, geleneksel olmayan makroekonomik politika, uluslararası kredi derecelendirme kuruluşları ve küresel yatırımcılarla yaşanan zor koşullar nedeniyle 2023 yılı boyunca da yüksek kalacağını söyledi. EKONOMİ gazetesine konuşan Sachs, Ukrayna’da barışın sağlanması ve seçim sonrası oluşturulacak politika çerçevesiyle Türkiye'nin en azından 2024 yılında istikrara kavuşmasını umduğunu belirterek özellikle bölgesel işbirliği söz konusuyla Türkiye'nin orta vadeli potansiyeli konusunda her zaman iyimser olduğunu ifade etti. Sachs,” Türkiye, iş ve ticaretin “Ukrayna ve Rusya'dan Türkiye'ye kaymasıyla ironik bir biçimde bazı olumlu etkiler yaşasa da, Ukrayna savaşının genel etkileri ve belirsizlik Türkiye için olumsuz. Savaş ne kadar erken biterse, tüm tarafl ar için o kadar iyi” dedi. ABD ve Avrupa için 2023’ün zor bir yıl olacağının altını çizen Sachs, AB'nin tam bir resesyona gireceğini, ABD'de ise büyümenin sıfıra yakın olacağını düşündüğünü belirtti.
2023'te küresel ekonomik görünüm açısından nasıl bir tablo söz konusu olacak? Beklenen resesyonun Türkiye'ye yansımaları ne şekilde olacak?
ABD ve Avrupa için 2023 zor bir yıl olacak; her iki tarafta da yüksek enfl asyon, salgın sonrası devam eden etkiler, Ukrayna savaşı- yaptırımlar ve ABD-Çin gerilimi gibi konularla mücadele ediliyor. AB'nin tam bir resesyona gireceğini, ABD'de ise büyümenin sıfıra yakın olacağını düşünüyorum. Pek çok şey savaşın gidişatına bağlı. Müzakerelere doğru bir hareket olursa, ekonomik koşullar önemli ölçüde aydınlanabilir. Savaş tırmanırsa ve ABD ile Çin arasındaki gerilim de kötüleşirse, küresel makroekonomik durum da kötüleşecek. Türkiye, iş ve ticaretin Ukrayna ve Rusya'dan Türkiye'ye kaymasıyla ironik bir biçimde bazı olumlu etkiler yaşasa da, Ukrayna savaşının genel etkileri ve belirsizlik Türkiye için de olumsuz. Savaş ne kadar erken biterse, tüm tarafl ar için o kadar iyi. Her şey savaşın sona ermesine, zayıfl amasına veya tırmanmasına bağlı. Çatışmanın tırmanması, küresel güvenlik için son derece tehlikeli olacak ve iş dünyası ve yatırımcılar için derinden sarsıcı olacaktır. Çatışmaların tırmanması, artan nükleer tehditlere ek olarak küresel bir mali krizi de tetikleyebilir.
Türkiye’de uzun zamandır yüksek seyrini sürdüren enflasyonun aşağı çekilmesi için neler yapılabilir?
Devam eden savaş, yaklaşan seçim, geleneksel olmayan makroekonomik politika, uluslararası kredi derecelendirme kuruluşları ve küresel yatırımcılarla yaşanan zor koşullar nedeniyle, enflasyon 2023 yılı boyunca da yüksek kalacaktır. Ukrayna’da barış ve seçim sonrası oluşturulacak politika çerçevesiyle Türkiye'nin en azından 2024 yılında istikrara kavuşmasını umuyorum. Özellikle bölgesel işbirliği söz konusuysa Türkiye'nin orta vadeli potansiyeli konusunda her zaman iyimserim.
Enflasyondaki artış dünyadaki yoksulluğu ve gelir dağılımını nasıl etkileyecek?
ABD’de faiz oranlarının yükselmesi yüksek enerji ve gübre fiyatları ciddi iklim olayları nedeniyle zaten çok zor durumda olan borçlu gelişmekte olan ülkeler için önemli finansal sıkıntılara neden olacak.
Türkiye, Brezilya, Endonezya gibi bölgesel güçlerin rolü artacak
Dünya tek kutupluluktan yeniden çift kutupluluğa doğru ilerliyor. Bu durum küreselleşmeye ve dünya ekonomisine nasıl yansıyacak?
Aslında, Türkiye dahil birçok ülkenin genişleyen bir rol oynadığı ve ABD'nin rolünün göreceli olarak azaldığı bir çok kutupluluğa doğru ilerliyoruz. Türkiye, Brezilya, Endonezya gibi bölgesel güçler önümüzdeki dönemde daha fazla rol oynayacak. Benim görüşüme göre, Türkiye'nin stratejisi bölgesel işbirliği (bir şekilde Doğu Akdeniz'de de Yunanistan ile olan bölünmeyi aşmak) ve ABD, Çin, AB ve diğerleri dahil olmak üzere tüm büyük güçlerle iyi ilişkilere dayalı olmalıdır. Doğu Akdeniz, Orta Doğu ve Batı Asya ülkeleri (İran dahil) bölünmüşlüklerini aşabilirlerse, faydaları çok büyük olacaktır. Bu, uzun süredir devam eden bölünmelerin iklim değişikliği ve ekonomik kalkınmaya yönelik çözümleri engellediği dünyanın çoğu bölgesinde geçerlidir. Bu durum, uzun süredir devam eden bölünmelerin ekonomik kalkınmaya yönelik çözümleri engellediği dünyanın diğer bölgeleri için de geçerlidir. Ülkeler, ABD'nin Çin'e karşı kendi yanında yer almaya zorlama girişimlerine direnmelidir. Bu tür bölücü politikalar dünya için çok kötü ve küresel barış için tehlike oluşturuyor.
İklim değişikliği konusunda ülkeler arasında önemli anlaşmazlık noktaları var. Bunun dünya ekonomisi üzerinde ne gibi sonuçları olacak? Türkiye'nin izlediği strateji yeterli mi?
Dünyanın hiçbir bölgesi henüz yeterli bir iklim stratejisine sahip değil. Derin bir iklim istikrarsızlığı dönemine giriyoruz, ısınma hızlanıyor. İki şey kesin. İlk olarak her ülkenin, daha yüksek sıcaklıklara ve kuraklığa, sele, orman yangınlarına ve fırtınalara dayanıklı hale gelmek için yoğunlaştırılmış “uyum yatırımları” yapması gerekiyor. İkincisi, bölgesel enerji sistemini sıfır karbon enerjisine (rüzgar, güneş, hidro, jeotermal, nükleer) ve hidrojene dayalı hale getirmek için her ülke komşularıyla birlikte çalışmak durumunda. Türkiye, etkili, düşük maliyetli bir bölgesel yeşil enerji sistemi oluşturmak için bu uzun vadeli enerji dönüşümünde Doğu Akdeniz, Orta Doğu, Körfez Ülkeleri ve Batı Balkanlar ile koordinasyon sağlamalıdır.