BofA Merrill Lynch Fon Yöneticisi Araştırması, jeopolitik hareketlilikler ve ABD'nin faiz oranlarını arttırma riskinin etkisiyle küresel yatırımcıların risk iştahlarını azalttıklarını ve nakit seviyelerini son iki yılın en yüksek seviyesine çıkarttıklarını gösterdi.
Nakde verilen ağırlık büyük oranda arttırılmış durumda. Küresel araştırmaya katılan yatırımcıların net yüzde 27'si nakit varlıklarını arttırdıklarını belirtiyor, bu oran Temmuz ayında net yüzde 12 seviyesindeydi. Küresel ölçekte portföylerdeki nakit oranı geçtiğimiz ayki yüzde 4,5 seviyesinden 5,1'e yükselmiş durumda. Nakit varlıklara dair bu iki sonuçlar, Haziran 2012'den beri görülen en yüksek seviyede. Portföylerinde hisse senetlerine ağırlık veren yatırımcıların oranı ise bir ay içerisinde 17 puan gerileyerek net yüzde 44'e indi. Önümüzdeki üç ay için hisse senedi piyasalarında yaşanabilecek sert düşüş riskine karşı konum alan katılımcıların oranı ise, Ekim 2008'den beri görülen en yüksek seviyeye ulaştı.
Küresel ekonomik büyümeye yönelik öngörüler Temmuz ayından beri düşüşte olsa da, halen sağlam bir seviyede. Ekonominin önümüzdeki yıl güçleneceğine inanan katılımcıların oranı geçtiğimiz ayki net yüzde 69 seviyesinden net yüzde 56'ya gerilemiş durumda. Öte yandan, Avrupa'ya yönelik tahminlerde çok daha sert bir değişim göze çarpıyor. Avrupa bölgesi için şirket kazançlarına yönelik tahminler, araştırma tarihinde bir ay içerisinde gerçekleşen en büyük düşüşü gösterdi.
Yatırımcıların risk azaltma yoluna gitmelerinin en büyük sebebi, jeopolitik kriz endişesi. Jeopolitik krizi en büyük "kuyruk riski" olarak tanımlayan yatırımcıların oranı geçtiğimiz ayki net yüzde 28 seviyesinden yüzde 45'e tırmanmış durumda. Öte yandan, araştırma kapsamında sorulan yeni bir soru, faiz artırımının yatırımcılar tarafından nasıl değerlendirildiğini irdeliyor ve katılımcıların net yüzde 65'i, ABD'nin 2015'in ilk yarısı sona ermeden faiz artırımına gideceğini düşünüyor.
BofA Merrill Lynch Küresel Araştırma Yatırım Baş Stratejisti Michael Hartnett, şu değerlendirmede bulundu: "Piyasalarda yoğun talebe bağlı büyüme sona erdi veya en azından durdu. Yatırımcılar dünyada yaşanan gelişmeleri ve faiz artırımı ihtimalini değerlendirirken sığınacak güvenli bir liman arıyorlar." Avrupa Hisse Senedi ve Kantitatif Stratejisti Manish Kabra ise, "Avrupa'da risk azaltma eğiliminin daha da yaygınlaştığı görülüyor. Bu ayki araştırmada Avrupa'ya ilişkin sonuçlarda göze çarpan olumsuz görünüm, bölgenin hem merkez, hem de çevre ülkelerinden gelen ekonomik verilerdeki zayıflamanın bir yansıması niteliğinde," şeklinde konuştu.
Avrupa çekiciliğini yitirdi
Avrupa'nın, 2014'ün büyük bir bölümü boyunca sürdürdüğü dünyanın en gözde piyasası konumu geçtiğimiz ay neredeyse tümüyle silindi. Avrupa hisse senetlerine ağırlık veren yatırımcıların oranında yaşanan büyük azalmaya, bölgenin geleceğine yönelik değerlendirmelerde yaşanan daha da büyük bir düşüş eşlik ediyor.
Euro bölgesi hisse senetlerine ağırlık veren yatırımcıların oranı bir ay içinde 22 puan düşerek net yüzde 13 seviyesine indi. ABD hisse senetlerinde de benzer bir gerileme görülmesine rağmen, düşüş yalnızca 4 puan seviyesinde gerçekleşti ve ABD hisse senetlerine ağırlık veren yatırımcıların oranı yüzde 6 seviyesine indi. Avrupa'nın 12 aylık karlılık görünümünün diğer tüm bölgelerden daha kötü olduğunu düşünen yatırımcıların oranı ise net yüzde 30 seviyesinde. Temmuz ayından bu yana 24 puanlık bir değişim anlamına gelen bu sonuç, aynı zamanda bir rekor niteliğinde.
Dolayısıyla Avrupa'nın artık yatırımcıların ağırlık verdiği değil, portföylerindeki ağırlığını azalttığı bir bölge haline dönüşmesi şaşırtıcı değil. Avrupa'nın ağırlığını en çok azaltmak istedikleri bölgenin Avrupa olduğunu belirten yatırımcıların oranı net yüzde 4 seviyesinde. Temmuz ayında ise, net yüzde 10'lık kesim Avrupa hisse senetlerine ağırlık verme taraftarı olduğunu belirtiyordu. Araştırma ayrıca euro üzerine artan baskıyı da ortaya koydu. Euro'yu ticaret ağırlıklı endeks bazında en büyük değer kaybı yaşaması beklenen para birimi olarak tanımlayan yatırımcıların oranı net yüzde 40 seviyesinde. Geçtiğimiz aydan bu yana 28 puanlık bir artışa karşılık gelen bu sonuç, aynı zamanda son iki yıldır euro'ya yönelik görülen en kötümser bakış açısı.
Yükselen piyasalar yine gözde
Küresel Yükselen Piyasalar ve daha kısıtlı bir ölçüde Japonya, yükselen küresel karamsarlık trendine göğüs germeyi başardı. Japon hisse senetlerine ağırlık veren yatırımcıların oranı geçtiğimiz aydan bu yana 4 puan artarak net yüzde 30 seviyesine ulaştı ve Japon hisse senetlerini, beş bölge içerisinde en gözde hisse senedi haline getirdi. Bölge hisse senetlerine ağırlık veren yatırımcı oranının Temmuz ayındaki net yüzde 5 seviyesinden bu ay net yüzde 17'ye sıçradığı Küresel Yükselen Piyasalar ise, bu alanda en hızlı büyümeyi gösterdi. Bu olumlu değerlendirmenin ardında ise Çin'e ve Çin emtia piyasasına dair iyimserlikteki artış yatıyor. Önümüzdeki yıl Çin ekonomisinin güçleneceğine inanan bölgesel yatırımcıların oranı net yüzde 6 seviyesinde ve bu, 2014'te bu sorudan alınmış ilk iyimser sonuç. Yalnızca iki ay önce, yatırımcıların net yüzde 42'si ülke ekonomisinin zayıflayacağını öngörüyordu.
Emtiaya ağırlık veren küresel varlık yöneticilerinin oranı ise giderek azalarak, Temmuz ayındaki net yüzde 15'ten bu ay net yüzde 5'e geriledi. Daha ileri yönelik tahminlerde ise, önümüzdeki 12 ayda en fazla ağırlık vermek istedikleri bölgenin Küresel Yükselen Piyasalar olduğunu belirten yatırımcıların oranı Temmuz ayındaki net yüzde 4 seviyesinden net yüzde 21'e tırmandı.
Yatırımcılar piyasa değeri yüksek ve değerli şirketlerin peşinde
Yatırımcılar bu ay piyasa değeri yüksek şirketlerin hisse senetlerine ve değer odaklı yatırımlara beklenmedik ölçüde sağlam bir destek verdiler. Büyüme yerine değer odaklı yatırımları tercih eden katılımcıların oranı net yüzde 48 gibi rekor bir seviyeye ulaştı. Değer odaklı yatırımlar genellikle "riskten uzak" dönemlerde daha çok rağbet görse de, bu ay alınan sonuçlar, 2009'da yaşanan mali kriz sonrası görülen yüksek destek seviyesini dahi geride bıraktı. Piyasa değeri yüksek şirketlerin, piyasa değeri düşük şirketlerden daha iyi performans göstereceğine inanan yatırımcıların oranı ise son iki yılın en yüksek seviyesi olan net yüzde 59'a yükselmiş durumda.