Yeni Şafak yazarı Hayrettin Karaman, "Taliban, terör örgütü değildir. Afganistan’da yönetimi ele geçirip kendi mezhep, anlayış, örf ve âdetlerine göre şeriatı uygulayacak olan bir devlet kurmak için mücadele eden bir direniş hareketinin mensuplarıdır." görüşünü savundu.
Karaman okuyucusunun, "Bazıları Taliban’ın koyduğu kuralları paylaşmış. Örneğin PC tablet vs bu gibi aletler televizyon sınıfında kabul edilip toplanacakmış. Bu uygulamalar doğru mudur? Kimileri bu gerçek İslâm deyip (tam kuralları bulamadım, kurallara tam uygulanır mı onu da bilemiyorum) bir şey diyene de yanlış gözle bakıyorlar. Burada kafam karışıyor. Bazı örgütler dış güçler tarafından beslenip İslâm adına yanlış yapıp bilgisi olmayan insanları mı yoldan çıkarmayı hedefliyorlar? Osmanlı’da şeriat anlayışı nasıldı? Yanılmıyorsam Selçuklu’da da şeriat hüküm sürdü (eğer yanlışım var ise kusura bakmayın). Öyle ise Selçuklu’da durum nasıldı? Taliban’ın şeriat yönetimi doğru mudur? Son olarak Taliban terör örgütü müdür? Taliban’ı desteklemeli miyiz? Afganistan pek çok sıkıntıların içinde. Pek çok insan ülkeyi terk etmek için can atıyor. Ben Taliban’ın yaptığını kesinlikle yanlış buluyorum çünkü adeta insanları kaçırıyorlar. Hâlbuki Allah’ın koyduğu şeriat asla insanları kaçırmaz. Düşüncem doğru mu? Taliban’a karşı olmam gerekir mi?" sorularına yanıt verdi.
Karaman yazısında şunları kaydetti:
"Bir tek mezhebin belli bir devirdeki içtihatlarını olduğu gibi başka bir zamanda ve zeminde uygulamak birçok probleme sebep oluyor.
Tâlibân, Hanefî fıkhını uygulayacağını söylüyor, eğer uygulamada bugünün şartlarını, ihtiyaçlarını göz önüne alarak davranmazsa sayısız problemle karşılaşır ve iktidarı devam etmez.
Afganistan’dan kaçanların bir kısmı casuslardır. Bir kısmı, hangi şekilde olursa olsun (İslâmî demokrasi de olsa, rejim değişikliğinde tedriç kuralına da riayet edilse…) İslâmî yönetime karşı olan laikçilerdir, bir kısmı da yapılan algı operasyonu sebebiyle korkuya kapılmış modern hayat tarzını yaşayan eksikli Müslümanlardır…
Taliban, Afganistan’ı, muhtaç olduğu kaliteli nüfustan mahrum etmemek için ehline danışarak hareket etmeli ve hikmeti ön planda tutmalıdır. Burada hikmet, sözü ve hükmü; mana, maksat, ruh ve sonuçlarını da göz önünde tutarak uygulamak demektir.
Bir konuda içtihat farkları var ise bulunduğunuz şartlara en uygun olanı alıp uygulamak gerekir. Elbette geçmiş zamanlarda, bugün bize ters gelen bazı içtihatlar ve yorumlar da yapılmıştır, ama bunları uygulamak mecburiyeti yoktur ve bunlarsız da ferdin ve toplumun Müslümanca yaşaması mümkündür; yeter ki, kaynak terk edilmesin ve “istişare, ilim, hikmet” çerçevesinde yorumlamalar olsun!
Müslümanlar Taliban’a karşı hareket etmek yerine bir yandan onlara yardımcı olmalı, diğer yandan hatalarını azaltmak için her çeşit faaliyeti hayata geçirmelidir.Tâliban hakkındaki haberlerde yoğun bir bilgi kirliliği ve algı operasyonu var; her okuduğuna inanmak yerine sağlam kaynaklardan teyit yolu seçilmelidir. Selçuklu ve Osmanlı, şeriatı devlet yönetiminde de uygulamışlardır. Bu uygulamada şeriatın, devleti yönetenleri yetkili kıldığı alanlarda mesalih (kamu yararı) ilkesi, örf ve âdet hüküm kaynağı olmuştur. Taliban, terör örgütü değildir. Afganistan’da yönetimi ele geçirip kendi mezhep, anlayış, örf ve âdetlerine göre şeriatı uygulayacak olan bir devlet kurmak için mücadele eden bir direniş hareketinin mensuplarıdır."