Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan'ın başdanışmanı Yiğit Bulut TRT Haber'de Hasan Kurtulmuş'un sunduğu Derin Analiz programında, Türkiye ve dünyadaki ekonomik gidişatı değerlendirirken Merkez Bankası eski Başkanı Durmuş Yılmaz hakkında ilginç tespitlerde bulundu.
Yiğit, son dönemde yaptığı açıklamalar ile Erdoğan'ın tepkisini çeken Yılmaz'ın "ana akım" medya tarafından devşirildiğini savundu. İşte Yiğit Bulut'un programdaki konuşmasından bazı bölümler
» Bütün dünyadaki ekonomik gelişmelerin, göstergeler aslında finansal entelektüel bir zekanın tezahürü. Bu zeka sayesinde örneğin 2001'den sonra Avrupalıların yıllar boyunca hiç para kazanamadan Amerika'yı fonladı.
» Durmuş Yılmaz, Merkez Bankası Başkanı'yken çok ciddi faiz artışları yaptı bu ülkede. Göreve geldi "faizi düşüreceğim" diye. Hürriyet Gazetesi evinin önünde bir haber yaptı "ailece ayakkabılarını kapılarının önüne bırakıyorlar" diye. O günden sonra psikolojisi asla bir daha düzelmedi Durmuş Yılmaz'ın. O baskı, kendini "ana akım" diye tanımlayan medyanın Merkez Bankası baskısıyla devşirildi.
» O günden sonra dünyaya para yağdı, biz para yağmurunun altında şemsiyeyle durduk. Faiz o dönemde daha hızlı indirilmeliydi. Sermaye piyasalarına para yağıyor, biz faiz yükselttik 6 puan. Bunları dürüstçe, açıkça konuşmamız lazım. Toplumsal olarak balık hafızalıyız.
» 2007'den sonra, petrol fiyatlarının sağladığı marjinal faydaya dayanan ekonomik genleşme bir yerde durdu. Nedeni de ekonomiden değil, fizikten kaynaklanan bir sebepti. Fizik kanunu "entropi"den dolayı durdu genleşme. Eğer bir sistem sürekli genleşirse, ve o genleşen sisteme sürekli olarak enerji ekleyemezseniz, o sistem bir süre sonra düzenden düzensizliğe döner.
» Bu evrenin kuralıdır. Genleşen bütün sistemler, geçen her saniye enerji almak zorundadırlar. Sermaye piyasaları da böyledir. 19 binden 22 bine götürmek için borsayı daha fazla para gerekir. 22 bindeyken 23 bine götürmek için daha fazla para gerekir. Her kademede daha fazla enerji eklemek gerekir. Ekleyemediğiniz zaman sistem bir yerde durağanlaşır, daha sonra içine çöker.
» 2008'deki olay budur. 2001 11 Eylül'deki başlayan genleşmeyle oluşan sistem 2008'de çöktü.
» İkinci genleşme dönemi: FED'in dünyaya para vermesiyle başladı. FED dedi ki, "ben dolarları Amerika'dan salıyorum. Faizleri düşürüyorum. Ama bir şartım var, saldığım dolarları faize koymayacaksınız. Bu dolarlarla üretim yapacaksınız. Sanayi yapacaksınız, teknoloji yapacaksınız. Pazarı genleştireceksiniz. Siz pazarı genleştireceksiniz ki ben de size daha fazla mal satacağım." dedi.
» İkinci genleşme dönemi 2008'le 2013-2014 arasına kadar devam etti. Ve bu dönemde yine dünya büyüdü.Ama ilk dönemde ortalama yüzde 7 büyüyen Türkiye bu dönemde biraz daha az büyüdü.
» Bütün bunları dikkate aldığınız zaman, iki genleşme döneminin sonuna gelmiş bir dünya. FED diyor ki, "size verdiğim dolarları geri çağırıyorum. Artık düdüğü çalmaya hazırım, Mart'ta, Nisan'da, Mayıs'ta, Haziran'da... Bunun hazırlıklarını yapıyorum. Yavaş yavaş geri çağıracağım" diyor.
» Olaya sadece teraziden bakan linear akıl, "buraya bastım burası indi, buraya bastım burası çıktı" şeklinde bakan akıl ve mantık diyor ki, "o zaman ben de faizi artırayım, çağırdığı dolar gidemesin, bana geri gelsin". Bu en basiti. En kolaycı çözüm bu. FED bir yerden çağırıyor, sen bir yerden çağırıyorsun, FED bir yerden çağırıyor, sen bir yerden çağırıyorsun. Bu çözüm değil.
» Ama dünyadaki ülkeler de dedi ki, "sen dolarlarını geri mi çağıracaksın? Biz de faizi artırmıyoruz! Tam tersi, faizi düşürüyoruz". Ve son 1 yıldır dünya genelindeki bütün ülkeler faizi düşürüyor. Bu ne demektir biliyor musunuz? Dünyada finansal genleşmenin sonunun geldiğini gösteriyor bu. Finansal genleşme bitiyor, reel üretim ve sektörel üretim veya üretim bazlı genleşme modelleri ortaya çıkıyor.
» İşte bu noktada, Türkiye de 80 yıldır uyguladığı "üretimsiz finansal genleşme" paradigmasından çıkıyor (Sayın Cumhurbaşkanı'nın uzun zamandır anlatmaya çalıştığı şekilde), üretim odaklı yeni bir paradigmaya doğru kayıyor. Türkiye'de ve dünyada olan özetle budur.
» Burada, şunu savunanlar var. "Yok arkadaş, FED çağırıyorsa, biz de çağıralım, faiz artıralım". Bu model devam etmez. Bakın İsveç ani bir kararla faizleri eksiye aldı. Dünyanın bir çok yerinde faizler eksiye gidiyor.
» Ha ben demiyorum ki, "yarın sabah kalkalım, dünyayla inatlaşalım. 5 puan birden faiz indirelim" demiyorum. Ama trendi koruyarak, düşen enflasyona da uygun olarak, faizi aşağı doğru sürükleme trendini, üretimle destekleyerek devam ettirmek zorundayız. Çünkü yeni bir paradigma tanımlıyoruz.
» Bunları ekonomi televizyonlarında anlatmazlar. Çünkü ekonomi televizyonlarında konuşanların görevi FED'in çağırdığı paraya karşı bizim daha fazla faiz basarak parayı geri çağırmak zorunda olduğumuzu anlatmaktır. Misyonları odur.
» Ha sıkıntısız mıdır bu yol? Sıkıntılıdır. Ama hiçbir sonuç getirecek yol sıkıntısız olmaz.