Türkiye’de yaklaşık 400 şirketin hisse senetleri Borsa İstanbul’da işlem görmektedir. Bu şirketlerin piyasa değerleri hesaplanırken işlem fiyatları temel alınmakta ve bu piyasa değeri de şirketler açısından bir başarı kıstası olarak öne çıkarılmaktadır. Tüm hisse senedi piyasalarında, belirli bir dönemde piyasa değerini en fazla arttıran şirket hem mevcut ortaklarının refahını yükseltmekte hem de potansiyel yatırımcıların dikkatini çekmektedir.
Hisse senedi yatırımcılarının duyarlı olduğu bu piyasa değeri hangi faktörler tarafından belirlenmektedir? Bir başka ifade ile borsadaki hisse fiyatlarındaki değişikliklerin dinamiği nedir? Elbette ilk akla gelen cevap, fiyatın belirleyicisinin hisseye gelen arz ve talep olduğudur. Ancak arz ve talebin aslında bir sonuç olduğunu, asıl belirleyicilerin arz ve talebi etkileyen faktörler olduğu belirtmeliyiz.
Şirketin defter değeri, aktiflerin kalitesi, kaynakların vadesi ve maliyeti, insan kaynağı kalitesi, yönetim kültürü, vizyonu, temel stratejileri, ana faaliyetlerin etkili ve verimli yürütülmesi, gelecek öngörüleri ve yatırımları etkin piyasalarda fiyatın temel belirleyicileri olarak öne çıkmaktadır.
Konunun en can alıcı yönü belki de şirketin piyasa değerini belirleyen yukarıdaki faktörlerin nasıl olumlu hale getirileceğidir. Bu faktörlerle ilgili kararların isabetli oluşu başarının temelinde yatmaktadır. Şirket organizasyonunun her kademesinde doğru ve zamanında alınan kararların hepsi belirli oranlarda piyasa değerinin artmasında etkili olduğu söylenebilir.
Ancak en önemli payın, sorumluluğu yönetim kurulunda olan stratejik kararlardadır. Bu nedenle, bir şirkette en önemli karar organının Yönetim Kurulu olduğun söylemek yanlış olmayacaktır. Daha da ileri bir ifade ile bu karar organının, uygun nitelikte oluşturulması ve etkili çalıştırılması hayati önem taşımaktadır diyebiliriz.
Yönetim kurullarının anılan önemine atfen, çeşitli hukuki düzenlemelerde de bu karar organının oluşumu ve işleyişi ile ilgili hükümler yer almaktadır. Örneğin, 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun 375. maddesi, anonim şirketlerinin yönetim kurullarına devredilmeyen görev ve sorumluluklar yüklemiştir.
Bu devredilmez görev ve sorumluluklara baktığımızda da şirketlerin sürekliliği için liderlik etme ve gözetim gibi iki ciddi işlevin sorumluluğunun yönetim kurulunda olduğu görmekteyiz. Diğer taraftan anılan Kanun’un 530. maddesi, yönetim kurulunu oluşturamayan şirketlerin belirli bir mahkeme sürecinden sonra tasfiye edilebileceğini hükme bağlaması, bu yönetim organını daha da önemli hale getirmektedir.
Oluşturulması zorunlu olan böyle önemli bir kurulun; büyüklüğünün ne kadar olması, kim tarafından nasıl oluşturulması ve yapısının ne olması gerektiği ise üzerinde düşünmemiz gereken diğer bir konudur. Türkiye’de ticari hayatı ve şirket yapılarını düzenleyen temel kanun olan Türk Ticaret Kanunu’nun 359. maddesinin birinci fıkrasında yer alan “anonim şirketin bir ya da daha fazla kişiden oluşan bir yönetim kurulu bulunur” ifadesi, 1 kişiden oluşan yönetim kurullarına dahi olanak sağlamaktadır.
Bununla beraber, sektörlere yönelik bazı özel kanun ve düzenlemelerle Yönetim kurulu üye sayısına alt sınır getirilmiştir. Örneğin, 5411 sayılı Bankacılık Kanunu’nun 23. maddesi, bankalarının yönetim kurullarının “genel müdür dâhil 5 kişiden az olamayacağı” hüküm altına almış, benzer şekilde Sigortacılık Kanunu’nun 4. maddesinin 1 fıkrası da sigorta şirketlerinin yönetim kurullarında, genel müdür dâhil en az 5 üyenin bulunmasını zorunlu kılmıştır.
Borsa İstanbul şirketlerin yönetim kurulları ile ilgili düzenleme sermaye piyasası mevzuatında bulunmaktadır. Sermaye Piyasası Kurulu II-17.1 sayılı “Kurumsal Yönetim Tebliği” 4.3.1 standardı borsa şirketlerinin yönetim kurullarında en az 5 üyenin bulunması zorunluluğu getirmiştir.
Hukuki zorunlulukların ötesinde, uygun büyüklükte ve etkili bir yönetim kurulunun oluşturulmasının, piyasa değerinde istikrarlı bir artışı da beraberinde getirdiği gerçeğini akademik çalışmalar da desteklemektedir. Ayrıca bu çalışmalarda her şirkete uyan bir büyüklüğün olmadığı ve her şirket için uygun büyüklüğün şirketin öznel koşullarına bağlı olduğu tespit edilmiştir.
Bir başka ifade ile optimal üye sayısı ölçek, sektör, şirket yaşı, piyasa koşuları gibi değişkenlere göre değişiklik göstermektedir. Bu durumda, sürdürülebilir başarı için her şirket, kendi koşullarına göre, faaliyetlerini etkili yürütebilecek üye sayısına sahip bir yönetim kurulu oluşturmalıdır.
Liderlik ve gözetim gibi faaliyetlerin etkili yerine getirilmesi ise şüphesiz kuruldaki üye sayısının yanı sıra üyelerin nitelikleri ile de yakından ilgilidir. Eğitim, tecrübe ve ahlaki değerler bakımından iyi niteliklere sahip üyelerden oluşan bir kurulun daha isabetli kararlar alacağı, daha gerçekçi hedefler belirleyeceği ve gözetim-denetim işlevini daha etkili yerine getireceği yeterince açıktır.
Piyasa değerini istikrarlı olarak yükseltmek isteyen bir şirketin yönetim kurulunu, hem üye sayısı bakımından uygun bir büyüklükte oluşturması hem de yüksek nitelikli üyelerin kurulda yer almasını sağlaması gereklidir.
Sonuç olarak hisse senedi yatırımcısı, yatırım kararı alırken sadece teknik ve temel analizle yetinmemeli, şirketin hayati kararlarını alan yönetim kurulunu da analiz etmelidir. Yüksek niteliklere sahip üyelerden oluşan uygun büyüklükteki yönetim kuruluna sahip şirketlerin hisselerine yatırım yapan yatırımcıların, orta ve uzun vadede risklerinin daha düşük olduğunu gönül rahatlığıyla söylemek mümkün.
Zira böyle bir kurulun aldığı kararların, şirketin piyasa değerini istikrarlı bir şekilde yükseltme olasılığı daha yüksektir.