50 ünlü gazeteciden Erdoğan'a açık mektup
Dünyaca ünlü gazetecilerden Erdoğan'a mektup: Medyaya saldırılar alarm vererek ürkütücü boyuta ulaştı
120'nin üzerinde ülkede 35 bini aşkın yayıncıyı temsil eden WAN IFRA ve WEF’in yanı sıra en köklü basın özgürlüğü örgütlerinden IPI ve PEN, dünyaca ünlü 50’den fazla gazetecinin imzasıyla Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’a mektup yazdı. Hürriyet Gazetesi ve Ahmet Hakan Coşkun'u hedef alan saldırılar, Koza-İpek Yayın Grubu'na kayyum atanması ve VICE News muhabirlerinin gözaltına alınmasını içeren gelişmelerin basın özgürlüğü için "alarm" niteliğinde olduğunu belirten gazeteciler, Erdoğan'ı "nüfuzunu kullanmaya" davet etti.
Dünya Gazeteler ve Haber Yayımcıları Birliği (WAN-IFRA), Dünya Editörler Forumu (WEF), Uluslararası Basın Enstitüsü (IPI) ve uluslararası yazarlar birliği PEN öncülüğünde Cumhurbaşkanı Erdoğan'a hitaben yazılan açık mektupta, 1 Kasım seçimleri öncesi Türkiye'deki "basın özgürlüğü şartlarının giderek kötüleşmesine ilişkin derin endişeler” dile getirildi.
"Medyaya saldırılar alarm veriyor"
Aralarında New York Times, Washington Post, La Stampa, La Repubblica, El Pais, Buzzfeed, ARD, Welt ve ZDF genel yayın yönetmenlerinin de bulunduğu gazetecilerin imzaladığı mektupta, son iki ay içinde Türkiye'deki yayın organları ve gazetecileri hedef alan saldırıların "alarm" vererek, "ürkütücü boyutlara" ulaştığı belirtildi.
"Nüfuzunuzu kullanın"
Bu bağlamda Hürriyet gazetesine ve Ahmet Hakan Coşkun'a düzenlenen saldırıların yanı sıra Koza-İpek Yayın Grubu'na “el konulması”, Vice News için çalışan gazetecilerin gözaltına alınması gibi gelişmeler hatırlatılan mektupta şöyle denildi:
"Sizi, Türk ya da uluslararası basın mensubu olsun, gazetecilerin korunmaları ve herhangi bir mani olmadan çalışabilmeleri için nüfuzunu kullanmaya davet ediyoruz."
Mektupta ayrıca, 1 Kasım seçimleri arifesinde "Türk hükümetinin gerektiğinde gazetecileri destekleyip koruyamamasının Türkiye'nin uluslararası saygınlığına ve demokratik duruşuna zarar verdiği" ifade edildi.
Türkiye'nin, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi ile Kişisel ve Siyasal Haklar Uluslararası Sözleşmesi'ne taraf ülkelerden biri olduğunu hatırlatılan mektupta, "1982 Anayasası ile Türkiye'deki tüm vatandaşlar söz konusu uluslararası hakları elde etti. Türkiye'deki tüm kurumlar ifade özgürlüğü hakkının sürdürülmesine saygı göstermeli ve bunun sağlanması için girişimde bulunmalıdır" ifadesi yer aldı.
İşte mektubu imzalayan gazeteciler:
Washington Post Genel Yayın Yönetmeni Martin Baron (ABD)
New York Times Genel Yayın Yönetmeni Dean Baquet (ABD)
ARD Alman Televizyonu Genel Yayın Yönetmen Thomas Baumann (Almanya)
Buzzfeed Genel Yayın Yönetmeni Ben Smith (ABD)
VICE Media kurucusu Shane Smith (ABD)
VICE News Genel Yayın Yönetmeni Jason Mojica (ABD)
El Pais Genel Yayın Yönetmeni Antonio Cano (İspanya)
La Stampa Genel Yayın Yönetmeni Mario Calabresi (İtalya)
La Repubblica Genel Yayın Yönetmeni Ezio Mauro (İtalya)
USA Today Genel Yayın Yönetmeni David Callaway (ABD)
AFP Küresel Haber Müdürü Michele Leridon (Fransa)
Associated Press Genel Yayın Yönetmeni ve Kıdemli Başkan Yardımcısı Kathleen Carroll (ABD)
New Yorker Genel Yayın Yönetmeni David Remnick (ABD)
Mashable Editörü ve İçerik Baş Yöneticisi Jim Roberts (ABD)
ZDF Alman Televizyonu Genel Yayın Yönetmen Yardımcısı Elmar Thevessen (Almanya)
Buzzfeed İngiltere Genel Yayın Yönetmeni Janine Gibson (İngiltere)
WELT Grubu ve N24 TV Genel Yayın Yönetmeni Jan-Eric Peters (Almanya)
VG Genel Yayın Yönetmeni Torry Pedersen (Norveç)
Bergensavisen Genel Yayın Yönetmeni Anders Nyland (Norveç)
Javier Garza Ramos (Meksika)
WE Media Kurucusu Andrew Nachison (ABD)
El Huffington Post Yayın Yönetmeni Montserrat Domínguez (İspanya)
PlayBacPresse Genel Yayın Yönetmeni François Dufour (Fransa)
Der Standard Genel Yayın Yönetmeni Alexandra Föderl-Schmid (Avusturya)
Grupo Infobae CEO'su Daniel Hadad (Arjantin)
City Press Genel Yayın Yönetmeni Ferial Haffajee (Güney Afrika)
The Age Genel Yayın Yönetmeni Andrew Holden (Avustralya)
Caravan Genel Yayın Yönetmeni Vinod K Jose (Hindistan)
Mainichi Shimbun Başyazarı Hiroshi Komatsu (Japonya)
Süddeutsche Zeitung Eş Genel Yayın Yönetmeni Wolfgang Krach (Almanya)
The Namibian kurucusu Gwen Lister (Namibya)
Times Media Dijital Direktörü Lisa MacLeod (Güney Afrika)
Malayala Manorama İdari Editörü Philip Mathew (Hindistan)
Post Genel Yayın Yönetmeni Fred M'membe (Zambiya)
The Citizen İdari Editörü Tom Mosoba (Tanzanya)
Mizzima Medya Grubu Genel Yayın Yönetmeni Soe Myint (Myanmar)
Helsinsin Sanomat Kıdemli Editörü Kaius Niemi (Finlandiya)
Nation Medya Grubu Danışmanı ve eski yayın direktörü Joseph Odindo (Kenya)
Sunday Punch Editörü Toyosi Ogunseye (Nijerya)
Norveç Haber Ajansı (NTB) İdari Editörü Ole Kristian Bjellaanes (Norveç)
Kristeligt Dagblad Genel Yayın Yönetmeni Erik Bjerager (Danimarka)
Toronto Star Genel Yayın Yönetmeni Michael Cooke (Kanada)
SPH İngiliz ve Malayca Yayınları Genel Yayın Yönetmeni Patrick Daniel (Singapur)
Hindu Direktörü N Ravi (Hindistan)
RBS Group Gazetecilik İcra Direktörü Marcelo Rech (Brezilya)
India Today Grubu Danışman Editörü Rajdeep Sardesai (Hindistan)
Dhaka Tribune Genel Yayın Yönetmeni Zafar Sobhan (Bangladeş)
THISDAY Medya Grubu İdari Direktörü Eniola Bello (Nijerya)
The Wire kurucu editörü Siddharth Varadarajan (Hindistan)
Dawn Editörü Zaffar Abbas (Pakistan)
Daily Star Editörü Mahfuz Anam (Bangladeş)
Uluslararası Basın Enstitüsü (IPI) İcra Kurulu Başkanı John Yearwood
İşte Cumhurbaşkanı Erdoğan'a hitaben yazılan mektubun tam metni:
“Sayın Cumhurbaşkanı Erdoğan;
Türkiye’de basın özgürlüğüyle ilgili gitgide daha da kötüleşen koşullara ilişkin derin kaygılarımızı ifade etmek üzere yazıyoruz. Sizi, Türk ya da uluslararası basın mensubu olsun, gazetecilerin korunması ve herhangi bir mani olmadan çalışabilmeleri için nüfuzunuzu kullanmaya davet ediyoruz.
Son iki ay içinde, gazetecilere yönelik saldırılar ve tacizler alarm verici boyutlara ulaştı. Bu olaylar şunları içeriyor: Hürriyet gazetesine yönelik gerçekleşen ve birincisi, Türkiye’de Meclis’in halihazırda üyesi olan bir milletvekili tarafından desteklenmiş olan iki saldırı, önde gelen gazeteci Ahmet Hakan Coşkun’a yönelik gerçekleşen fiziksel saldırı, bunu takiben (kendisine yönelik) hükümete ve Cumhurbaşkanı’na yakın basın kuruluşları tarafından başı çekilen organize tehdit kampanyaları, Cumhurbaşkanı’na yönelik eleştirileriyle bilinen Koza İpek Medya Grubu’nun basılarak gruba el konulması, (hâlâ hapiste olan Muhammed İsmail Rasul dahil olmak üzere) Vice News için çalışan üç gazetecinin gözaltına alınması, gazetecilere karşı açılan davalar ve süregiden tutuklamalar.
Bu göz korkutma ikliminde, aynı zamanda gazetecilerin temel işlerini yapabilmeleri için zorunlu olan teminatlardan yoksun bırakılmasına hizmet eden, gazetecileri zorbalığa ve hatta fiziksel saldırıya karşı savunmasız bırakan, (işlenen suçların) cezasız kalması kültürünün de endişe verici bir biçimde artması söz konusu.
Hükümetin, bağımsız ya da hükümeti eleştiren gazetecilere yönelik saldırıları kınamaktaki isteksizliği ve bazı olaylarda (bu yöndeki) başarısızlığı, özellikle alarm veren bir gelişmedir.
Hem Türkiye’de hem de uluslararası olarak ilgiyle takip edilecek olan 1 Kasım gibi önemli bir seçimin arifesinde, Türk Hükümeti’nin gerektiğinde gazetecileri destekleyip koruyamaması, Türkiye’nin uluslararası saygınlığına ve demokratik duruşuna zarar vermektedir.
Son yaşanan olayların, seçimler öncesinde hükümete yönelik herhangi bir muhalefet ya da eleştiriyi susturmaya yönelik önceden planlanmış bir kampanyanın parçası olduğuna dair yaygın endişeleri paylaşıyoruz.
Türkiye’nin kayda değer bir gerilim döneminden geçtiğinin farkındayız. Bu tür dönemlerde özgür bir basının rolü her zamankinden daha kritiktir. Türkiye, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi ile Kişisel ve Siyasal Haklar Uluslararası Sözleşmesi’ne taraf ülkelerden biridir. 1982 Anayasası ile Türkiye’deki tüm vatandaşlar söz konusu uluslararası sözleşmelerdeki hakları elde etmiştir. Bu nedenle Türkiye’deki tüm devlet kurumları ifade özgürlüğü hakkının sürdürülmesine saygı göstermeli ve bunun sağlanması için girişimde bulunmalıdır.
Uluslararası hukukta uzun süreden beri medyanın, bir bekçi olarak önemli bir rol oynadığı kabul edilmiştir.
Biz gazeteciler olarak, basılı yayınların, medya gruplarının ve onların yanında birey olarak gazetecilerin bu şekilde hedef alındığını görmekten dolayı dehşete düşmüş durumdayız.
(Bu olayların) Türkiye’deki gelişmelerin hem yurt içinde hem de yurt dışında doğru ve tam olarak aktarılması üzerinde yaratacağı etkilere dair endişemiz de gitgide artıyor.
Sizi, basın özgürlüğüne tam olarak saygı duyulan bir kültürü teşvik etmeye davet ediyoruz.
Saygılarımızla”
YORUM YAZ