Antalya'da yabancıya konut satışında tüm zamanların rekoru kırıldı
Helmann Yapı Yönetim Kurulu Başkanı Selman Özgün, ocak-temmuz döneminde Antalya'da yabancılara 4 bin 921 adet konut satıldığını, bu rakamın tüm zamanların 7 aylık rekoru olduğunu bildirdi.
Özgün, yaptığı yazılı açıklamada, Antalya'da yabancılara konut satışlarının 7 ayda geçen yılın aynı dönemine göre yüzde 48,1 arttığını ve 4 bin 921 adet olarak gerçekleştiğini kaydetti.
Ocak-temmuz dönemleri baz alındığında tüm zamanların rekorunun kırıldığını aktaran Özgün, "Bundan önceki en yüksek rakam 4 bin 857 adetle 2019’da görülmüştü. Kovid-19'un yaralarının sarılmaya başlandığı net bir şekilde ortaya konuluyor." ifadesini kullandı.
Özgün, salgının ardından hızlı toparlanmada birçok etkenin bulunduğun belirterek, şu açıklamalarda bulundu:
"Özellikle koronavirüs sonrası insanların konut talebinde değişiklik oldu. Yeşil alanın, balkonun, yatay mimarinin bulunduğu yazlık bölgeler ve sahil kentleri artık daha çok tercih edilmeye başlandı. Özellikle yüksek döviz kuru yabancı alıcıyı ve gurbetçiyi harekete geçirdi. Ayrıca uygun fiyatlar da bu hareketi tetikledi. Türkiye'nin salgınla mücadele gösterdiği başarı da dünyanın çok farklı ülkelerinden Türkiye'ye ilginin artmasını sağladı. Antalya zaten yabancıya konut satışında hep ilk 2'de yer alan bir il. Turizm kenti olması, çok sayıda ülkeye direkt uçuş bulunması, doğası, güneşi, iklimi, sunduğu imkanları ve çok sayıda cezbedici özelliği sayesinde yabancılar tarafından tercih ediliyor."
Özgün, yabancıya satışta temmuzda yüzde 51,4’lük artış yaşandığını ve 931 adet konut satıldığını belirterek, "Yılın geride kalan döneminde artışların sürmesini bekliyoruz. 2021 sonunda 10 bin adet barajını aşacağımızı düşünüyoruz." değerlendirmesinde bulundu.
"Yanan tarihi yapılar aslına uygun yenilenmeli"
Selman Özgün, son dönemde başta Antalya ve Muğla olmak üzere ülke genelinde çıkan yangınlardan büyük üzüntü duyduklarını belirterek, buralarda zarar gören tarihi yapılara değindi.
Yangının bu yapıların korunmasının önemini bir kez daha ortaya koyduğunu kaydeden Özgün, zaman zaman bu yapıların restore edilmesinde veya yeniden yapılmasında olumsuzluklar yaşanabildiğini bildirdi.
Özgün, "Bu tarihi yapılarımızı hem mimari hem de kullanılan malzemeler açısından aslına uygun olarak yenilemeli veya restore etmeliyiz. İlgili kurullar süreçleri yürütürken bu konuya dikkat etmeli. Her açıdan eski haline uygunluk aranmalı." ifadelerini kullandı.
"Maharet toprağa, hayvanlara ve bitkilere zarar vermeden konut üretmek"
Selman Özgün, Türkiye'deki mimari ve konut üretimine değinerek, herkesin ev yapabileceğini, bunun maharet olmadığını, asıl maharetin toprağa, hayvanlara ve bitkilere zarar vermeden konut üretmek olduğunu vurguladı.
Sağlam ve işlevsel binaların değil,; insanda saygı, sevinç, aidiyet ve sahiplenme gibi manevi duygular uyandıran yapıların mimarlık ve sanat eseri olduğunu aktaran Özgün, şu değerlendirmelerde bulundu:
"İstanbul'da milyonlarca insanın evinde balkon bile yok, pencerelerinden yeşil namına hiçbir şey göremiyorlar. Eskiden her şehrin, her semtin, hatta her mahallenin kendine mahsus bir karakteri, üslûbu, rengi, kokusu vardı, kısaca şahsiyeti vardı. Öyle bir ev inşa etmeliyiz ki; kapısı, penceresi, cumbası, çatısı, bahçesi gibi her bir parçası insanda elleme, dokunma, avuçlama, sevme isteği uyandırmalı."
"Betonarme binaların Türk ekonomisine milyarlarca lira zararı var"
Helmann Yapı Yönetim Kurulu Başkanı Özgün, mimari miras meselesi üzerine bugüne kadar hiçbir yazı ve yayında rastlamadığı orijinal bir tespitini paylaşmak istediğini belirterek, şu açıklamalarda bulundu:
"Betonun kısa ömürlü bir malzeme olması nedeniyle (çoğunluk 60, iyimserler 80-100 yıl ömür biçiyor) hiçbir betonarme bina geleceğe miras kalamayacak. İleride kimse 21. yüzyıl mimarlığından söz edemeyecek. Mimarlık fakültesi öğrencilerine naçizane tavsiyem, betonarme dışında geleneksel inşaat teknikleri ve doğal malzemelerle ev yapma üzerine ihtisaslaşmaları, konu hakkında bilgilerini artırmaları, artan talepler için hazır olmaları."
Özgün, betonarme binaların kısa ömürlü olmaları ve geri dönüştürülememe gibi nedenlerle her yıl Türk ekonomisine milyarca lira zarar verdiğini vurguladı.
Bu gidişle toprakların uçsuz bucaksız bir moloz çöp döküm sahasına dönüşme ihtimalinin bulunduğunu savunan Özgün, "Tek çözüm, 'geri dönüştürülebilir doğal malzemelerle inşaata yönelmek'. Sürekli yap-yık modeli ekonomik kayıp demektir. Hangi ülke bu derece ekonomik kayba dayanabilir? Her yıl ömrü dolan 500 bin konutun yıkılması gerekiyor. Ömrümüz yapıp yıkmakla geçebilir mi?" değerlendirmesinde bulundu.
Özgün, diğer inşaat malzemeleri ile karşılaştırıldığında en az ömürlü malzemenin betonarme olduğunu kaydederek, dünyada betonun kapladığı alanın, yeşil alanları geçtiğini, sudan sonra en çok kullanılan malzemenin beton olduğunu bildirdi.