Babacan: '4 doların altında gelirle yaşayanlar yüzde 2,8'

Babacan: '4 doların altında gelirle yaşayanlar yüzde 2,8'

Günlük 4 doların altında gelirle yaşamaya çalışan vatandaşların yüzdesinin 2,8'e gerilediğini kaydeden Başbakan Yardımcısı Ali Babacan, görevlendirdikleri 7-8 bin civarındaki aile uzmanı aracılığıyla sorununun çözümü üzerindeki çalışmaların sürdürüldüğünü

A+A-

Başbakan Yardımcısı Ali Babacan, Türkiye'de günlük 4 doların altında gelirle yaşamaya çalışan vatandaşların yüzde 2,8'e gerilediğine işaret ederek, "7-8 bin civarında uzmanı aile aile görevlendirerek bu sorunu çözüyoruz. Şu anda yasası Meclis'te, muhtemelen salı günü komisyonda görüşülmeye başlanacak" dedi. Babacan, Ankara İl Başkanlığı tarafından düzenlenen Ankara Kent Ekonomileri Forumu’nda yaptığı konuşmada, kentlerin ekonominin çok önemli unsurlarından biri haline geldiğini söyledi. Ülkelerin kalkınmasının kentlerin kalkınmasıyla mümkün olduğunu dile getiren Babacan, Ankara’da özellikle son 11 yılda yaşanan değişim ve dönüşümün her türlü takdirin ötesinde olduğunu, bunda Ankara Büyükşehir Belediye Başkanı Melih Gökçek’in çok büyük katkısı bulunduğunu ifade etti.
Dünyada 1950’de nüfusun 29’u kentlerde yaşarken, bunun 2010’da yüzde 51’e geldiğini, bugün dünyanın yarıdan fazlasının kentlerde yaşadığını belirten Babacan, 2050’de bunun yüzde 67’ye ulaşmasının beklendiğini bildirdi. Babacan, Türkiye’de kentleşme rakamının dünya ortalamasının üzerinde olduğunu, 1965’te nüfusun yüzde 34’ü kentlerde yaşarken geçen yıl sonu itibariyle bu rakamın yüzde 77’ye ulaştığını kaydetti. Dünyada nüfusu 100 yıl önce 1 milyonun üzerinde olan kent sayısının 20 iken bugün bu sayının 450’ye çıktığına işaret eden Babacan, bunların 20’sinin de Türkiye’de bulunduğuna dikkati çekti. Ankara’nın yıllarca memur şehri olarak anıldığını, idari, yargı ve yasama birimlerinin merkezinin burada bulunduğunu anlatan Babacan, Ankara’nın bir ticaret ve sanayi şehri olma özelliğinin her zamankinden daha fazla öne çıktığını söyledi. Babacan, Ankara ekonomisinin yüzde 72’sini hizmetler, yüzde 24,6’sını sanayi, yüzde 2,9’unu tarım sektörlerinin oluşturduğunu, geçen yıl Ankara’dan yapılan ihracatın 7 milyar doları geçtiğini vurguladı. Ankara’nın savunma sanayi başta olmak üzere sadece Türkiye’de değil dünyada sanayisiyle bilinen bir şehir olduğuna değinen Babacan, Ankara’da 10 sanayi bölgesi, 6 teknopark, 19 üniversite bulunduğunu söyledi. Ankara’nın 5 milyonluk nüfusuyla 8-9 AB üyesinden daha fazla nüfusa sahip bulunduğunu ifade eden Babacan, bütün bu göstergelerin Ankara’nın ne kadar önemli bir güç olduğunu gösterdiğini belirtti. Babacan, Ankara’daki ulaştırma projelerini çok önemsediklerini vurgulayarak, şöyle konuştu: “Merkezi hükümet kaynaklarında çok ciddi kaynaklar ayırmaya başladık Ankara’nın ulaştırma projeleri için. Özellikle metroların artık önümüzdeki dönemde hızla tamamlandığını göreceksiniz. Aslında çok önce tamamlanması gerekiyordu fakat hukuki engeller, bazı yargı süreçleri maalesef gecikmelere sebep oldu. Aralık ayında Ankara’da önemli hatların devreye girdiğini göreceğiz.” Ulaşımın, özellikle metroların artık kentlerin olmazsa olmazı haline geldiğini ifade eden Babacan, önümüzdeki dönemde sadece Ankara’da değil pek çok  büyükşehir için benzer desteklerin devam edeceğini söyledi.

Babacan, şehir ekonomilerindeki kalkınmanın sürdürülebilir olması gerektiğini belirterek, bu noktada finansal sürdürülebilirliğin hayati önem taşıdığını vurguladı. Projeler ortaya koyarken kaynak oluşturma konusunda da çalışılması gerektiğini kaydeden Babacan, "Projeler, iyi tanımlanmış ve kaynakları iyi belirlenmiş projeler değilse çoğu kağıt üzerinde kalıyor. Taahhütler yerine gelemeyebiliyor, bu da çok çok riskli bir durum" dedi. Babacan, kaynak üretmeye ilişkin projelerin de tartışılması gerektiğinin altını çizerek, "Türkiye ekonomisinin bütçe kaynağı sadece vergi gelirleri. Bizim petrol ve doğal gaz gibi kaynaklarımız yok. Biz harcadığımız her bir kuruşun vergisini vatandaştan alıyoruz, dolayısıyla yapılacak projelerin rasyonel ve etkin bir kaynak yönetimiyle yapılması büyük önem taşıyor" değerlendirmesinde bulundu. Devlet olarak yapılan 1 milyar liralık harcamanın karşılığını bulmak zorunda olduklarını belirten Babacan, bunun vergi yoluyla tahsil edilmek zorunda kalınacağına işaret etti. Babacan, borçluluğun pek çok yerel yönetim için önemli bir problem olduğunu hatırlattı. Şehir ekonomilerinde kalkınmanın sürdürülebilir olmasının diğer önemli ayaklarının sosyal ve çevresel sürdürülebilirlik olduğunu ifade eden Babacan, yoksulluğu ortadan kaldırmak amacıyla atılan adımlarda önemli başarılar sağlandığını anlattı.
Türkiye’nin ekonomik modelinin özel sektöre dayalı olduğuna işaret eden Babacan, devletin ve yerel yönetimlerin yatırımlarının tümüne bakıldığında bunların ekonomik büyümeye katkısının sıfıra yakın olduğunu söyledi. Özel sektör işin içindeyse daha rasyonel ve verimlilik odaklı bir bakış açısının ortaya çıktığını dile getiren Babacan, “her şeyi ben yaparım” anlayışıyla hareket etmenin doğru olmayacağını ifade etti. Babacan, 2009’dan bu yana dünyayı etkileyen krize rağmen Türkiye’de çalışan sayısının 6 milyon 200 bin arttığına dikkati çekerek, bu başarının Avrupa’da 6 milyon, ABD’de 8 milyon kişinin işsiz kaldığı bir ortamda gerçekleşmesinin önemli olduğunu vurguladı. Babacan, bu tablonun ortaya çıkmasında devletin payının yüzde 10 bile olmadığını söyledi. Dünya ekonomisinde büyüme rakamlarının yavaş yavaş oluştuğu bir toparlanma sürecine girildiğinden söz edilebileceğini belirten Babacan, yeni dönemde her ülkenin kendi iç politikalarına dikkat etmesi gerektiğini, Türkiye açısından ise büyüme, istihdamın sürdürülebilir olmasının, güven ve istikrar ortamının devam etmesinin çok önemli olduğunu kaydetti.
Babacan, Türkiye'de mutlak yoksuluğu sıfırladıklarının altını çizerek, "Türkiye'de günlük geliri 1 doların altında olan bir vatandaşımız kalmadı. 7 milyarı aşan dünya nüfusunun tam 1 milyarı günlük 1 doların altında bir gelirle yaşamaya çalışıyor. Biz de böyle bir şey yok. Günlük 2 doların altında bir gelirle yaşayan vatandaşımız da yok. Günlük 4 doların altında gelirle yaşamaya çalışan vatandaşlarımız ise yüzde 2,8'e geriledi. Bu rakam 2002 yılında yüzde 30'du" ifadelerini kullandı. Yüzde 2,8'lik kısmın da sosyal destek politikalarının vatandaşlara ulaşamamasından kaynaklandığına dikkati çeken Babacan, bu kişilerin net olarak bilinmesi durumunda söz konusu yüzdelik dilimin de sıfırlanacağını söyledi. Bu doğrultuda Aile Sosyal Destek Projesini başlattıklarını kaydeden Babacan, şöyle konuştu: "7-8 bin civarında uzmanı aile aile görevlendirerek bu sorunu çözüyoruz. Şu anda yasası Meclis'te, muhtemelen salı günü komisyonda görüşülmeye başlanacak. Nasıl ki her ailenin bir aile hekimi var, her ailenin de bir sosyal destek uzmanı olacak. O ailenin sorunlarını izleyecek, dolayısıyla her bir aile sosyal destek uzmanlarımıza birebir zimmetlenmiş olacak. Birebir bu sorumluluk zincirini oluşturarak da bu yüzde 2,8'i önümüzdeki birkaç yıl içerisinde sıfırlayacağımıza inanıyorum."


YORUM YAZ

UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar; inançlara saldırı içeren ve doğru imla kuralları ile yazılmamış,ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.