Dövize erişim gün geçtikçe zorlaşıyor
TÜSİAD Başekonomisti Gizem Öztok Altınsaç kur şoku yaşamış, enflasyonu yüzde 70’e gelmiş bir ekonominin dövizi ucuz maliyetle bulma olasılığının kalmadığını vurguladı.
Türk Sanayicileri ve İş İnsanları Derneği (TÜSİAD) Başekonomisti Gizem Öztok Altınsaç Sözcü'nün sorularını yanıtladı. Ödemeler krizi riskine yönelik sorumuzu yanıtlarken, Türkiye ekonomisinin yaşadığı dış finansman baskısı nedeniyle döviz biriktirmeye yönelik her hafta yeni bir regülasyonun devreye girdiğine işaret eden Öztok, bu düzenlemelerin devam edeceğini söyledi.
– Rezerv satışı ve Kur Korumalı Mevduat'la döviz kurları bir süredir frenleniyor, bu durum daha fazla sürdürülebilir mi?
Kur korumanın temelinde liralaşma değil, aksine ekonomiyi daha fazla dolarize etmek yatar çünkü dövize endekslenmiştir bir kere. Bu ürünün miktarı büyüdükçe de ekonomide risk birikir. Aslında bir taraftan faizi artırmak istemiyorken, diğer taraftan bu ürünle yüksek getiri sunuyoruz çünkü enflasyon var. Sürdürülebilir mi. Eğer bir süre para basarsanız, zaman kazanırsınız ve sürdürülebilir olduğuna dair yanılgı oluşabilir. Fakat her para basma enflasyon demek. Her enflasyon da dövize talebin artması demek. Dolayısıyla ekonomide bir taraftan riskler birikirken siz sürdürüyoruz yanılgısı yaşarsınız ama bunun bir sonu var.
– Bu durumda kur denetimine yönelik yeni düzenlemeler beklenebilir mi? Döviz ihtiyacının ödemeler dengesi krizine dönüşme riski var mı?
Türkiye ekonomisi dış kaynakla dönen bir ekonomi. Kur şoku yaşamış, enflasyonu yüzde 70'e gelmiş bir ekonominin bugün küresel ekonomide dövizi ucuz maliyetle bulması çok olası değil. Pahalıya bulduğumuz için de dövize erişimimiz zorlaşmakta ve son dönemde frekansı artarak gördüğümüz regülasyonlar devreye giriyor. İhracat bedellerinin önce yüzde 25 sonra yüzde 40'a çıkması, menkul alım satımlarının TL ile yapılacak olması, KKM'ye ilişkin zorunlu karşılık uygulamaları, hepsi artan döviz ihtiyacından kaynaklanıyor. Ödemeler dengesi krizi çıkar mı sorunuza istinaden de, Türkiye ekonomisi halihazırda dış finansman baskısı yaşayan bir ekonomidir. Tam da bu yüzden her hafta dövize dair (rezerv biriktirmeye dair) yeni bir regülasyon duyuyoruz. Duymaya da devam edeceğimizi düşünüyorum.
– Ekonomi yönetimi enflasyonda yaz aylarından itibaren düşüşün başlayacağını öne sürüyor. Sizce mümkün mü?
Tüm dünyada arz yanlı, enerji ve gıda kaynaklı bir enflasyon mevcut. Fakat emsallerimize baktığımızda ortalama enflasyonları yüzde 10'u geçmezken bizde bu rakam yüzde 70. Bunun sebebi Türkiye'deki enflasyonun sadece arz yanlı olmamasıdır. Yüzde 70'lik enflasyonun 15-20 puanı global enflasyondan kaynaklanırken geriye kalan 50 puanlık kısım iç ekonomiden kaynaklanıyor. Kur geçişkenliği, atalet, beklentilerdeki bozulma ve en önemlisi ekonominin ısınmış olması bu denli enflasyona sebep oluyor. Yani talep yanlı enflasyon da mevcut. Sadece çekirdek yani gıda ve enerji dışı enflasyon kalemine de bakarsanız, enflasyonun şiddetin görebilirsiniz. Böyle bir durumda enflasyonun kendi kendine düşmesini beklememek lazım.
Gizem Öztok Altınsaç, “Enflasyonu düşürmek gerekli ama yeter koşul değil. Ancak ekonomide kaynak dağılımını verimli hale getirebilirseniz eşitsizlik ve yoksullaşma ile tam anlamıyla mücadele etmeniz mümkün olur” dedi.
– İçinde bulunduğumuz durumda ekonomide öncelikler ne olmalı?
En birinci önceliğimiz dövizi kontrol değil, enflasyonu kontrol olmalı. Zaten enflasyonu kontrol etmede başarılı olduğunuzda kuru da kontrol etmiş oluyorsunuz. TL'ye değer kaybettirip cari açığı kapama konusu çok da hesaplandığı gibi olmadı. Yıllar evvel doğru bir iktisat politikası olabilirdi fakat artık böyle bir global döngüde değiliz. İktisat kural işi. Tasarruflarınızı da artırıp cari açığı kapatmak istiyorsanız da öncelikle enflasyon konusunu doğru adımlar atarak çözmelisiniz.