Dünyanın karbon bütçesi tükeniyor

Dünyanın karbon bütçesi tükeniyor

Enerji sektöründen kaynaklanan karbon emisyonları 2021'de bir önceki yıla göre yüzde 6 arttı ve tüm zamanların en yüksek seviyesine çıktı.

A+A-

Enerji sektöründen kaynaklanan karbon emisyonları 2021'de bir önceki yıla göre yüzde 6 arttı ve tüm zamanların en yüksek seviyesine çıktı.

Küresel sıcaklık artışını 1,5 dereceyle sınırlandırmak için kalan karbon bütçesi tükeniyor. Bu hedefe ulaşabilmek için mevcut fosil yakıt altyapısının yol açtığı emisyonların 2030'a kadar yarı yarıya düşürülmesi gerekiyor.

İklim değişikliğiyle mücadele çabalarının ancak küresel emisyonların 2030'a kadar en az yüzde 50 azaltılması ve 2050'de sıfır seviyesine indirilmesiyle başarıya ulaşabileceği öngörülüyor.

Sera gazı emisyonları, iklim değişikliğinin en temel nedeni olarak öne çıkıyor. Atmosferdeki birikimi ve insan faaliyetlerinden etkilenmesi sebebiyle karbondioksit, emisyon çeşitleri arasında iklim değişikliğine en fazla sebep olan tür. Metan gazı ve diazot monoksit gibi diğer emisyon çeşitleri de bulunuyor.

Uluslararası Enerji Ajansı (IEA) verilerine göre, enerji sektöründen kaynaklanan karbon emisyonları 2021'de bir önceki yıla göre yüzde 6 arttı ve tüm zamanların en yüksek seviyesine (36,3 gigaton) yükseldi.

Hükümetler Arası İklim Değişikliği Paneli'nin son raporu ise fosil yakıtlar nedeniyle dünyanın karbon bütçesinin hızla tükendiğini, emisyonların hızla keskin şekilde düşürülmesi ve yeni fosil yakıt yatırımı yapılmaması gerektiğini ortaya koydu.

Rapora göre, dünyadaki mevcut fosil yakıt altyapısı dünyanın kalan karbon bütçesini tek başına tüketebilir. Mevcut fosil yakıt projelerinin, küresel ısınmayı 1,5 dereceyle sınırlandırmak için kalan 510 gigaton eşdeğer karbon bütçesine kıyasla 660 gigaton karbon emisyonuna yol açma riski var.

Boğaziçi Üniversitesi İklim Değişikliği ve Politikaları Uygulama ve Araştırma Merkezi Yönetim Kurulu Üyesi Prof. Dr. Murat Türkeş, emisyon çeşitleri ve iklim değişikliğiyle mücadelede emisyonların azaltılmasının önemine ilişkin AA muhabirinin sorularını yanıtladı.

Emisyonun, bir sistem ya da fabrikanın ürettiği veya saldığı madde, gaz, sıvı ve hatta enerji olarak değerlendirilebildiğini söyleyen Türkeş, tüm emisyon türlerinin önemli olduğunu fakat karbondioksitin atmosferdeki miktarının milyon hacimde bir birimken, diğerlerinin milyar hacimde bir birim olduğunu dile getirdi.

Türkeş, karbondioksitin ardından metan ve diazot monoksitin de önemli sera gazları olduğunu belirterek, "Metan ve diazot monoksitin iklim değişikliğine neden olma potansiyeli karbondioksitten çok daha yüksek ama karbondioksit daha fazla atmosfere verildiği için iklim değişikliğine neden olma açısından en önde." bilgisini paylaştı.

Sera gazı birikimi sanayi öncesi düzeye göre neredeyse iki kat arttı

Atmosferdeki birikimi en yüksek olan sera gazının yıllık ortalama 414 PPM'e yaklaştığını aktaran Türkeş, şöyle devam etti:

"Bu miktar, sanayi öncesi düzeye göre iki katına yaklaşmak üzere. Atmosferdeki mutlak değerlerine baktığımızda karbondioksit birikimi yaklaşık 780-800 milyar ton var. Her yıl atmosferde en az 3 milyar ton karbon, var olan bu 800 milyar tonluk karbona ekleniyor. Bu da var olan doğal karbon döngüsünün bozulmasına neden oluyor."

Türkeş, en fazla emisyona yol açan ülkeler sıralamasının son 10 yılda büyük ölçüde değiştiğini kaydetti.

Yaklaşık 20 yıl önce en fazla emisyona sebep olan ülkenin ABD olduğunu anımsatan Türkeş, "Ama şu an Çin ilk sırada, ABD ve Hindistan onu takip ediyor. Çin'de 1,4 milyar insan yaşıyor. ABD2nin sanayi ve enerji üzerinde ciddi bir kontrolü var ve tüketim alışkanlıkları lüks. Bu da emisyonların kontrolünü zorlaştırıyor. Hindistan da ikinci büyük nüfusu olan ülke ve kalkınmak durumda. Bunların ardından da çoğu OECD ve AB ülkeleri geliyor. Türkiye'nin emisyonlardaki payı yüzde 1. Diğer ülkelerle kıyaslandığında emisyonlardaki payı orantısız olmakla birlikte 15'inci sırada." diye konuştu.

İnsani faaliyetlerden kaynaklanan karbon emisyonunda sektör bazında enerjinin ilk sırada yer aldığını söyleyen Türkeş, ulaştırma, sanayi, tarım, hizmet sektörü, demir çelik ve çimento üretimi gibi enerji yoğun sektörlerin de önemli oranda karbon emisyonuna yol açtığını ifade etti.

Türkeş, demir-çelik ve çimentonun, diğer sektörlerle karşılaştırıldığında, fosil yakıtlara dayalı üretim tarzı olduğu için kirletici sektörler olarak öne çıktığını anlattı.

2030 ve 2050 kritik tarihler

Küresel karbondioksit salımının 2030'a kadar en az yüzde 45 azaltılması gerektiğine dikkati çeken Türkeş, konuşmasını şöyle sürdürdü:

"Bu yapılamazsa iklim değişikliği mücadelesi başarısız olacak. Gerçek anlamda iklim değişikliği mücadelesinin başarılı olduğunu söyleyebilmek için insan kaynaklı sera gazı salımlarının 2050'ye kadar net sıfır düzeye indirmek gerekiyor. Paris Anlaşması sadece karbondioksit hedeflerini ana gündem maddesi yapıyor ama ülkeler metan salımlarını da 2030'a kadar yüzde 30 düzeyinde azaltmayı hedefliyor."

Türkiye'nin Paris Anlaşması'na taraf olduğunu anımsatan Türkeş, "Türkiye, iklim değişikliğiyle mücadelede hızlı adımlar atmak istiyorsa 2030'a kadar başta karbondioksit olmak üzere enerji, sanayi, ulaştırma, tarım, demir-çelik ve ormansızlaşmadan kaynaklanan sera gazı salımlarını en az yüzde 45 azaltmalı. Sayın Cumhurbaşkanı da 2053’e kadar Türkiye'nin net sıfır hedefini tutturabileceğini söyledi." dedi.

Fosil yakıt kullanımının azaltılması ve özellikle kömüre dayalı termik santrallerin gelecek 10 yıl içinde aşamalı şekilde devreden çıkarılmasıyla bu hedeflerin Türkiye için mümkün olduğunu vurgulayan Türkeş, Türkiye'nin enerji verimliliğine yönelik yüksek potansiyelini yeni teknolojilerle hayata geçirebileceğini sözlerine ekledi.