HSYK Daire Başkanı düzenlemeye isyan etti
Hakimler ve Savcılar Yüksek Kurulu (HSYK) 2. Daire Başkanı Nesibe Özer, HSYK hakkındaki yasal düzenlemenin açıkça Anayasa'ya aykırı olduğu konusunda yazılı açıklama yaptı. Özer'e göre yapılanlar darbe dönemini de aşıyor
Hakimler ve Savcılar Yüksek Kurulu (HSYK) 2. Daire Başkanı Nesibe Özer, HSYK Kanunu'nda yapılan değişikliğin, Anayasa'ya aykırı, kuvvetler ayrılığını ve yargı bağımsızlığını ortadan kaldırabilecek nitelikte olduğunu savunarak, "Bakan, özel yetkili bakan haline, HSYK ise bakanlığa bağlı bir genel müdürlük haline getirilmektedir" değerlendirmesinde bulundu.
Özer, yaptığı yazılı açıklamada, HSYK Kanunu'nda yapılan değişiklikle Adalet Bakanının, kurul üyeleri üzerindeki yetkilerinin artırıldığını, kurul üyelerinin, Anayasa uyarınca mahkemelerin bağımsızlığı ve hakimlik teminatına göre görev yapmasının zorlaştırıldığını öne sürdü.
Kurul üyelerinin hangi dairede çalışacağının Genel Kurul'da yapılan seçimle belirlendiğini, ancak yeni düzenlemeyle hangi üyenin hangi dairede çalışacağını doğrudan tek başına bakanın belirleyeceğini ifade eden Özer, "Getirilmek istenen düzenleme, Anayasa'nın 159. maddesi uyarınca mahkemelerin bağımsızlığı ve hakimlik teminatına göre görev yapması gereken kurul üyeleri yönünden son derece sakıncalıdır" görüşünü savundu.
"Bağımsız kurul olmazsa hakim savcı da olmaz"
HSYK üyeleri hakkındaki disiplin, görev ve kişisel suç iddialarına ilişkin tüm şikayetlerin bakan tarafından tek başına karara bağlanmasını da eleştiren Özer, "HSYK üyelerini korunaksız bırakan, bakanın üyeler üzerindeki maddi ve psikolojik baskısını artıran, HSYK üyelerinin Anayasa'nın 159. maddesi uyarınca mahkemelerin bağımsızlığı ve hakimlik teminatına göre görev yapmasını engelleyebilecek bir düzenlemedir. Kurul üyelerinin bağımsız görev yapamadığı durumda, hakim ve savcıların yapmasını beklemek de pek mümkün değildir" değerlendirmesinde bulundu.
Özer, yeni düzenlemeyle hakim ve savcılar hakkındaki şikayetlere inceleme ve soruşturma izni verip vermemeye nihai olarak bakanın karar vereceğini kaydetti.
Düzenlemeyle hakim ve savcılar hakkında hangi müfettişin görevlendirileceğini, bakanın seçtiği Teftiş Kurulu başkanının belirleyeceğini aktaran Özer, hakim ve savcılara ilişkin denetlemeleri, şikayetlere ilişkin soruşturmaları, terfilerine esas performans değerlendirmelerini bakana bağlı Teftiş Kurulunun yapacağını hatırlattı. Özer, bu durumu, "yargı bağımsızlığı açısından son derece tehlikeli, demokrasiden geriye gidiş" olarak niteledi.
Teftiş Kurulunun Adalet Bakanına bağlı olmasının yargı bağımsızlığına aykırı olduğu gerekçesiyle eleştirildiğini, bunun üzerine 12 Eylül referandumu ile yapılan Anayasa değişikliği ve hemen sonrasında çıkarılan 6087 sayılı HSYK Kanunu ile Teftiş Kurulunun HSYK'ya bağlandığını hatırlatan Özer, ancak getirilen bu düzenlemeyle Teftiş Kurulunun yeniden Adalet Bakanına bağlandığını belirtti.
"Darbe dönemlerini çağrıştıran..."
Hukuk devletinde kabul edilemez şekilde, kurul üyeleri hariç, HSYK'da görev yapan herkesin görevinin sona ereceğini kaydeden Özer, şöyle devam etti:
"Personelin yasama faaliyeti ile görevine son verilmek suretiyle bu kişilerin kişisel mağduriyetlerinin yanı sıra yasama tasarrufuna dava açma hakkı da bulunmadığından hak arama özgürlüğü ortadan kaldırılmak suretiyle yargı denetimi engellenmektedir. Bu durum hukuk devletinde asla kabul edilemeyecek, darbe dönemlerini çağrıştıran, hatta belki de aşan bir duruma yol açabilecektir. Bu bakımdan da açıkça Anayasa'ya aykırılık söz konusudur."
Kurul üyeliği seçimlerinde adayların 20 yıl çalışmış olma şartı getirildiğini, bunun da Anayasa'ya aykırı olduğunu savunan Özer, 15 yılını doldurmuş öğretim görevlisi ve avukatın Cumhurbaşkanınca kurul üyesi olarak seçilebilmesi mümkünken, kurulun doğal kanuni üyesi olan müsteşarda 20 yıl şartı aranmazken, hakim savcılarda 20 yıl şartı aranmasının eşitlik ilkesine aykırı olduğunu ileri sürdü.
Adalet Akademi Kanunu'nda yapılan değişiklik
Türkiye Adalet Akademisi Kanunu'nda yapılan değişiklikle ilgili de değerlendirmelerde bulunan Nesibe Özer, "Bilimsel, idari ve mali özerkliğe sahip olması gereken Türkiye Adalet Akademisi'nde Adalet Bakanı ve iktidar tek yetkili olmaktadır. Akademi başkanını, başkan yardımcılarını ve daire başkanlarını bakan belirleyecektir. Böylece akademinin özerkliği sona ermektedir" ifadelerine yer verdi.
HSYK 2. Daire Başkanı Özer, açıklamasının sonuç bölümünde, demokratik hukuk devleti için bağımsız ve tarafsız yargının şart olduğunu vurgulayarak, bunun için kurulun da bağımsız, tarafsız olması gerektiğini belirtti. Kurul üyelerinin mahkemelerin bağımsızlığı ve hakimlik teminatına göre görev yapabilmesi gerektiğini aktaran Özer, şunları kaydetti:
"Yasama üzerinde etkin olan yürütmenin, yargı üzerinde de gücü artırılırsa, kuvvetler ayrılığı büyük zarar görür. Check-balance dengesi kalmaz. AB ilerleme raporlarında, HSYK da bakan ve müsteşarın varlığı eleştirilirken, bağımsız bir erk olması gereken yargıda, yürütmenin üyesi olan Adalet Bakanının yetkileri olağanüstü artırılmaktadır. HSYK Genel Kurulu'na ait birçok yetki bakana geçmektedir. Güncel bir benzetme yapılacak olursa bakan, özel yetkili bakan haline getirilmekte, HSYK ise bakanlığa bağlı bir genel müdürlük haline getirilmektedir.
Evrensel hukuk ilkeleri uyarınca AB ilerleme raporlarında yapılan eleştiriler üzerine Adalet Bakanından alınarak HSYK'ya bağlanan teftiş kurulunun yeniden Adalet Bakanına bağlı hale getirilmesi ciddi bir demokratik geri dönüştür. Getirilen ilk teklife göre bazı olumlu düzenlemeler yapılmasına rağmen, Meclis'te kabul edilen kanundaki pek çok düzenleme bu haliyle de Anayasa'ya açıkça aykırıdır. Kuvvetler ayrılığını, yargı bağımsızlığını ortadan kaldırabilecek niteliktedir."
YORUM YAZ