İklim değişiyor, tarımda fatura kabarıyor
İklim değişikliği beraberinde tarımda faturayı da kabartıyor. Bloomberg HT yazarı İrfan Donat, tarım sektörünü bekleyen tehdidi yazdı.
Tarım sektörü açısından risk yönetimi her geçen gün daha kritik ve önemli bir hâl alıyor. Risklerin doğru şekilde yönetilemediği noktada krizlerle yüzleşmek kaçınılmaz. Krizi çözmenin faturası ise riski yönetmekten çok daha pahalıya mal oluyor. Ve bu durum sadece üreticiyi değil günün sonunda tüketiciyi de olumsuz şekilde etkiliyor.
Artan girdi maliyetleri, yaşlanan kırsal nüfus, tarım vasfının dışına çıkarılan topraklar dâhil olmak üzere tarım sektörünün pek çok kronik sorunu genel riskler arasında sayılabilir. Ve bunların hepsi gıda arz güvenliği başta olmak üzere gıda enflasyonu gibi birçok krizi tetikleyen faktörler arasında sıralanabilir.
Ama bize göre bu riskler arasında en kalıcı ve yıpratıcı olanı küresel iklim değişikliği…
Çünkü olumsuz hava şartlarının sıklığı, şiddeti ve yarattığı hasarın etkisi her geçen gün katlanarak artıyor.
Çok klasik ve dillere pelesenk olmuş bir ifadeyle tarım, üstü açık bir fabrika.
Yılın 365 günü türlü risklere maruz kalabilen bir üretim modelinden bahsediyoruz.
Deyim yerindeyse iklim değişikliğinin tehdit ettiği tarım artık bir nevi kumara dönüştü.
"Doğal afet" olarak nitelenen hava olaylarına aslında "doğa afeti" demek daha doğru gibi geliyor bize...
Çünkü insanlığın yarattığı hasara karşın doğanın insanoğlundan almaya başladığı intikamın ta kendisi bu.
Küresel iklim değişikliğinin bir nevi faturasını öder durumdayız.
Bu bazen aşırı yağış, sel, fırtına, dolu ya da don olarak karşımıza çıkıyor bazen de kuraklık ve aşırı sıcak şeklinde yüzümüze çarpıyor.
Bazen de hastalık ve zararlılarda artış şeklinde fatura çıkarıyor bize.
Bunların hepsi tarımsal verim, kalite ve fiyatlar üzerindeki baskıyı artırıyor.
Her türlü olumsuz hava olaylarını tek başına küresel iklim değişikliğine bağlamak ya da ilişkilendirmek eksik bir bakış açısı olur, onu baştan belirtelim.
Ama son yıllarda yaşanan afetlerde iklim değişikliğinin etkileri de yadsınamaz.
Tarım Sigortaları Havuzu (TARSİM) tarafından yayınlanan veriler her geçen gün artan risklerin boyutunu somut olarak ortaya koyuyor.
2021’in tamamında toplam 550 bin hasar ihbarı alan TARSİM’in hasar ödemesi bir önceki yıla göre yüzde 103 artarak 2.7 milyar TL ile rekor kırdı. Geçen yılın en temel risklerinin başında da don, dolu ve kuraklık geldi.
Ama risklerdeki artışı daha iyi anlamak adına verilere bir de farklı periyodlarda bakmakta fayda var.
Örneğin geçen yılın ilk 6 ayında 322 bin ihbar alan TARSİM’in bu yılın ilk 6 ayında aldığı ihbar sayısı 408 bine çıkmış durumda. İhbarlarda yüzde 27 artış söz konusu.
İhbarlardaki artış ödenen tazminatlara da yansıyor.
2021 yılının ilk 6 ayında 465 milyon TL tazminat ödeyen TARSİM, bu yılın ilk 6 ayında 712 milyon TL tazminat ödedi. Bir başka deyişle tazminat ödemelerinde yüzde 53 artış yaşandı.
Bu yılın ilk 6 ayında ise en çok ihbar alınan temel riskler don (%35), dolu (%33) ve fırtına (%24) hasarı olarak sıralandı. 2022’nin ilk yarısında 82 bin don ihbarı alınırken, 78 bin dolu ihbarı ve 56 bin fırtına hasarı ihbarı kayıtlara geçti.
Yazımızın başında tarım için “üstü açık fabrika” tabirini hatırlattık ama riskler fabrikanın üstünü kapasanız da sıfırlanmıyor.
Örtü altı tarım olarak da nitelenen seracılık da olumsuz hava şartlarından nasibini alıyor.
Bu yılın ilk 6 ayında seralardan toplam 7 bini aşkın ihbar alınırken, bunun 4 bin 503’ü dolu ihbarı olarak kayıtlara geçti. Bu sayı seralardan gelen toplam ihbarın yüzde 64’üne denk geliyor. Ardından 1.107 ihbar (%16) ile fırtına hasarı geliyor. Geri kalan 1.400 ihbar (%20) ise diğer nedenler (Hortum, sel, su baskını, kar ağırlığı vs.) olarak kategorize edilmiş durumda.
Bu arada şunu da hatırlatalım.
Bugün Türkiye’de tarımsal alanların sadece yüzde 22’si sigortalanmış durumda. Dolayısıyla mevcut etkilerin sadece beşte biri ölçülebilir durumda.
Bu da iklim değişikliğinin hem bitkisel hem de hayvansal üretimde yarattığı hasarın aslında çok daha yüksek olduğunu gösteriyor.
Tabii bu, görünen maliyetlerin bir kısmı…
Bir de yaşanan rekolte kaybı sonrası yükselen gıda fiyatları ve artan ithalatın etkisiyle ortaya çıkan maliyetler var ki çok daha ağır.
Çiftçilerin 3’te biri sigorta yaptırıyor
TARSİM Genel Müdürü Serpil Günal, geçen yılın tamamını 4.7 milyar TL prim üretimi ile kapadıklarını belirtirken, TARSİM’in bu yılın ilk 6 ayındaki prim üretiminin 4.8 milyar TL’ye ulaştığını söylüyor.
Tarım ve Orman Bakanlığına göre Türkiye’de Çiftçi Kayıt Sistemi’nde (ÇKS) kayıtlı yaklaşık 2 milyon civarında çiftçi bulunduğunu ifade eden Serpil Günal, bunun üçte birine denk gelen 657 bin civarında çiftçinin (işletme sayısı) sigorta yaptırdığını belirtiyor.
Çiftçinin son yıllarda hem artan riskler hem de yetiştirdiği değeri yüksek ürünler nedeniyle sigortaya daha sıcak bakmaya başladığını kaydeden Günal, “Pamuk, buğday gibi ürünlerin sigortalanmalarında da artış var. Aydın’da pamukta sigortalılık yüzde 72 seviyelerinde. Manisa’da üzümde sigortalılık oranı yüzde 55’lerde çünkü üzümde don hasarından kaynaklı olarak geçen yıl 600 milyon TL civarında hasar ödemesi gerçekleştirdik. Manavgat’ta seraların yüzde 80’i sigortalı durumda zira geçen yıl Antalya’da seralarda ciddi hasarlar meydana gelmiş ve 120 milyon TL civarında hasar ödemeleri gerçekleştirmiştik” diyor.
Çayır tırtılı ayçiçeği tarlalarını istila etti
İklim değişikliği, olumsuz hava şartlarının direkt etkisi kadar hastalık ve zararlı sayısındaki artışlar gibi dolaylı etkilere de sahip.
Trakya ve Güney Marmara bölgesinde çayır tırtılı bu sezon ayçiçeği üreticilerinin kâbusu oldu.
Başta Edirne, Kırklareli, Tekirdağ'da görülen çayır tırtılı Çanakkale, İstanbul, Balıkesir, Bursa, Bilecik ve Eskişehir’de de görülünce çiftçiler alarma geçti. Artan çayır tırtılı popülasyonu gelişim dönemindeki bitkilere ciddi şekilde zarar veriyor. Sektör paydaşları, çayır tırtılı zararının alınan önlemler sonrası rekoltede yüzde 3-5 oranında sınırlı bir olumsuz etkisi olacağı görüşünde.
Ayçiçeği ve yağlı tohumlar konusunda uzman olan Trakya Üniversitesi Mühendislik Fakültesi Genetik ve Biyomühendislik Bölüm Başkanı Prof. Dr. Yalçın Kaya, tırtıl popülasyonundaki artışta tek bir sebebin olmadığını belirtirken iklim değişikliği faktörüne ayrıca dikkat çekiyor.
Prof. Dr. Kaya, “Tırtıl normalde daha çok fundalık ve orman kenarlarında görülüyordu ama bu kış çok soğuk ve sert geçmedi. O yüzden tırtılın üremesi çoğaldı ve yayılımı hızlandı. 150’den fazla bitkide zarar yaratan çayır tırtılı, ekolojik dengedeki bozulmanın da etkisiyle bu yıl daha çok görülüyor” diyor.
Drone yardımıyla zirai ilaçlama faaliyetlerinin sürdüğünü kaydeden Prof. Dr. Kaya, “Çayır tırtılı ile mücadele ederken arı popülasyonu göz ardı etmemek lazım. Zirai ilaçlamalardan arıların olumsuz etkilenmemesi için zamanlamanın doğru yapılması gerekir. Arıların bitkilerden uzakta olduğu saatlerde mücadele edilmesi daha doğru olur” uyarısında bulunuyor.
“Olağanüstü bir durum”
Trakya Birlik Genel Müdürü Hakan Çalen, çayır tırtılı istilası için “olağanüstü bir durum” diyor.
Geçmiş dönemlerde bunun yerel bazda, 3-5 köyde görüldüğünü belirten Çalen, şuan istisnasız tüm Trakya ve Güney Marmara’nın istila altında olduğunu ifade ediyor.
Çalen, “Konuştuğumuz ziraat mühendisleri, Mayıs-Haziran dönemindeki yoğun yağışların tırtılın üremesi için ideal şartlar yarattığını söylüyor. Trakya’da 3.5 milyon dekar ayçiçeği ekili alan varsa bunun yüzde 10’una denk gelen 300 bin dekarda çayır tırtılı hasar yaratmış olabilir. Ortada bir afet durumu var. Bu durum, Trakya’daki ayçiçeği rekoltesini ister istemez etkileyecektir. Hasarın boyutunu şimdiden söyleyebilmek güç. Hasar tespit çalışmaları sürüyor” diyor.
İklim değişikliği dünyanın dört bir yanında farklı şekilde kendini gösteriyor.
Son yıllarda kuraklık birçok ülkenin kapısını çaldığı gibi şimdilerde de Avrupa’da tarımsal üretimi tehdit ediyor.
O yüzden son haftalarda “Avrupa sıcaklarla kavruluyor” haberlerine sık sık rastlasak da aslında sıcaklığın ötesinde kuraklık riskini de konuşuyoruz artık.
İtalya, son 70 yılın en kurak dönemini yaşıyor. 2022 başından bu yana yağışların yüzde 50 azaldığı ülkenin tüm kuzey ve orta kısmında tarımsal üretim ciddi risklerle karşıya. Dünyanın en verimli ovaları arasında gösterilen Po Ovası, bu yıl yetersiz yağışlar yüzünden kuraklıkla karşı karşıya kaldı. Çeltik başta olmak üzere Po Ovasında yetiştirilen pek çok üründe 30-40 rekolte kaybı riski doğdu.
Fransa'da aşırı sıcaklar başta şaraplık üzüm bağları olmak üzere tarımı olumsuz etkiliyor.
Yağışlardaki azalma ile birlikte aşırı sıcak hava dalgalarının vurduğu Portekiz ve İspanya'da kuraklık senaryoları masaya yatırılmış durumda. Bu ülkelerde su kısıtlamaları gündeme gelmeye başladı. Kuraklığın tehdit ettiği bir diğer ülke de İspanya. Dünyanın en büyük zeytin üreticisi ve zeytinyağı ihracatçısı konumundaki ülkede zeytin rekoltesinde ciddi bir düşüş bekleniyor.
Aslına bakarsanız Avrupa'nın neredeyse tamamında bu sezon ciddi bir kuraklık riski baş göstermiş durumda.
Avrupa Komisyonuna bağlı Ortak Araştırma Merkezi, Avrupa Kuraklık Gözlemevi'ne dayalı bir değerlendirme olan "Avrupa'da Kuraklık - Temmuz 2022" raporunu yayınladı. Rapora göre, İngiltere, Romanya, Almanya, Macaristan, Slovenya ve Hırvatistan da kuraklık başta olmak üzere olumsuz hava koşulları yüzünden tarımsal üretimde verim kaybı yaşama riski yüksek ülkeler arasında yer alıyor.
ABD'nin bazı eyaletleri de kuraklıktan nasibini alıyor. Önceki yıllarda da bu risklere sık sık maruz kalan ABD, iklim değişikliğinin olumsuz etkilerini 3P stratejisi ile yönetmeye çalışıyor. Predict, Plan, Prepare (Tahmin et, Planla, Hazırlan). Bu kapsamda eyaletler, kuraklık yaşanan bölgede su kısıtı ve üretim deseninde değişiklik dâhil olmak üzere farklı önlemleri hızlı şekilde hayata geçiriyor.
Aslında tüm bunlar gıda arz güvenliği ve gıda fiyatlarının yine gündemden düşmeyeceğinin işaretleri.
Pandeminin bozduğu dengeler ve Ukrayna-Rusya savaşının yarattığı jepolitik riskler yetmezmiş gibi kuraklık başta olmak üzere yaşanan olumsuz hava koşullarına bağlı rekolte ve verim kaybı, tarımsal emtia fiyatları üzerinde baskı yaratmaya devam edecek.