KPMG: Salgın sonrası Türkiye için fırsat var
KPMG, "Salgının ardından bol likidite ve düşük faiz ortamı ile birlikte yatırım ve risk iştahlarının yeniden canlanacağı dönemde var olan geniş finansal koşullar ülkemiz için önemli bir fırsat." görüşünü paylaştı.
KPMG Türkiye’nin üç ayda bir Türkiye ve dünya ekonomisini makroekonomik çerçeveden analiz ettiği Bakış’ın yeni sayısı yayımlandı. Küresel koronavirüs salgınının ekonomiler üzerindeki etkilerini değerlendiren Bakış’a göre salgın ekonomisinden ilk darbeyi alan Çin’in ardından ABD ve AB gelecek. Salgın sonrası çok sayıda ülkenin resesyonu, küçülmeyi, negatif büyümeyi konuşacağı bir yıl bizi bekliyor
KPMG Türkiye’nin ekonomilerdeki üçer aylık dönemleri incelediği Bakış’ın son sayısından koronavirüsün ilk darbesinin Türkiye ve dünya ekonomisi üzerindeki etkileri yansıyor. 2020’ye dair şimdiye kadar yapılan tüm analiz, beklenti ve planların anlamını yitirdiği belirtilen Bakış’ta, hükümetlerin benzeri görülmemiş para ve maliye politikalarıyla pandeminin yol açtığı sarsıntıya çare bulmaya çalıştığı vurgulanıyor. Küresel tedarik zincirindeki bozulma ile başlayıp topyekün karantinaya dönüşen süreçte önce arz sonra talep tarafındaki bozulmaya dikkat çeken Bakış’a göre, artık dünyanın en büyük ekonomilerinin resesyona gireceği, buna karşın likiditenin görülmemişseviyelere çıkacağı ama risk algısındaki bozulma sebebiyle likidite mobilitesinin sınırlı kalacağı bir dünyaya adım atıyoruz.
ABD’nin Mart ayında faizi sıfırlaması ve ucu açık varlık programıyla ilan ettiği adımlar kısa vadede süreci frenledi. Ancak başta petrol olmak üzere emtia fiyatlarının aşırı değer kaybetmesi ikinci ve üçüncü dalga sorunlara yol açacak. Virüsün kaynağı olan ve 2020’nin ilk çeyreğinde eksi 9 büyüme ile ilk büyük hasarı alan Çin’in ardından ikinci dalga ABD ve Avrupa’yı vuracak.
2020’nin ilk üç ayını özetleyen Bakış’tan önemli başlıklar şöyle:
"Koronavirüs pandemisi tüm ülkelerin büyüme beklentilerini aşağı çekti, gelişmiş ekonomilerin resesyona gireceği kesinleşti.
Virüs ve yarattığı etkilerin yarattığı hasar oldukça büyük. Başta Çin olmak üzere önce arz sonra da talep tarafının dengelerinin bozulması küresel çapta bir kaosa sebep oldu. İkinci büyük dalga ise ABD’yi ve AB’yi vuracak.
Çin’de yılın ilk çeyreği sonunda büyüme eksi yüzde 9’lar seviyesinde bekleniyor. Diğer gelişmiş ekonomiler ise esas etkiyi, yılın ikinci çeyreği sonunda görecekler.
Sanayi üretimi ciddi şekilde yavaşladı. Önümüzdeki aylarda, görülmemiş küçülme rakamları ortaya çıkacak.
Tüm dünyada havayolu taşımacılığı ve turizm başta olmak üzere pek çok sektör çok derin yaralar alacak.
Küresel ticarette üç aylık ortalamalardaki negatif büyüme Ocak 2020’de de devam etti. Küresel sanayi üretiminde de yıllık bazda yüzde 2,8 gibi önemli bir daralma izlendi. Bunun üzerine gelecek salgın sonrası rakamları tabloyu derinleştirecek.
ABD’nin politik ajandasında iki önemli madde artık gündemde değil. İlki ticaret savaşları, ikincisi başkanın azil süreci. Salgının merkezi olan ABD’nin bundan sonraki gündemi hiç görmediğimiz ölçekteki önlem paketleri olacak.
Avrupa’nın bir numaralı gündem maddesi de artık Brexit değil. Para politikası araçlarını neredeyse tamamen tüketen AB’de büyüme ihtimalleri tamamen ortadan kalktı.
Gelişmekte olan ekonomiler
2018-2019 döneminde ticaret savaşlarının tetiklediği küresel yavaşlama, gelişmekte olan ülke ekonomilerini yaraladı. Şimdi bu ülkeler, salgınla mücadele kapsamında pek çok paket açıklasa da değişen dengeler, zaten fırtınalı olan suların daha da dalgalanmasına sebep oluyor.
Piyasalardaki güvenli liman arayışı ile güçlenen ABD Doları, tetiklenen sermaye çıkışları, küresel ticaretin durma noktasına gelmesi ve hızla aşağı yönlü revize edilecek uluslararası derecelendirme notları gibi zorluklar, gelişmekte olan ekonomiler için 2020’nin ana başlıkları olacak. Güvensizlik ve belirsizlikten etkilenen, ticaret gelirlerinden olan bu ekonomilerin en az birkaçı için ufukta IMF görünüyor.
Buna rağmen gerek demografik özellikleri gerek kapasiteleri itibarıyla gelişmekte olan ülkelerin toparlanma sürecini daha hızlı atlatması bekleniyor. Bu ülkeler için orta vadedeki görünüm gelişmiş ekonomilerden daha olumlu görünüyor.
Salgın sonrası Türkiye için fırsat var
Türkiye geçen yılın son çeyreğinden itibaren göstermeye başladığı olumlu performansı yılın geri kalanında küresel virüs sarsıntısı sebebiyle sürdürmekte zorlanacak. Piyasaların, güvenli liman arayışı ve paranın başta ABD olmak üzere gelişmiş ekonomilere dümen kırması kırılganlığı artırıyor bozulan arz ve talep dengelerinin yarattığı etki, pek çok yerel üretici ve hizmet sağlayıcıya zorluklar yaşatacak.
Pandemi nedeniyle hükümet tarafından açıklanan destek paketleri, ekonomideki sürdürülebilir büyüme için kritik önemde. Pek çok sektörü destekleyen paketlerle salgının etkilerinin asgari seviyede tutulması hedefleniyor. Ulaştırma ve turizm başta olmak üzere yara alan sektörlerin bu desteklerle ayakta kalması çok önemli. Destek paketlerinin merkezi yönetim bütçesi üzerine getireceği ağırlık ise geçici nitelikte ve kalıcı bir sorun yaratması beklenmiyor.
Yüksek seyreden işsizliğin salgınla daha da artma ihtimali ve hanehalkı harcamalarını aşağı çekmesi, likiditenin reel sektöre akamama ihtimali ve yatırım harcamalarının canlanamaması gibi sorunlar ana gündem maddeleri olacak.
2019 yılının son çeyreği haricinde yeterince güçlü sinyaller vermeyen PMI ve sanayi üretimi verileri 2020 yılı ikinci çeyreği itibarıyla önemli miktarda daralma yaşayacak. Küresel ticaret hacminin hızla daralacağı ve üretim faktörlerinin kullanımının zorlaşacağı bu dönemde virüsün kontrol altına alınması hayati önemde.
Salgının ardından başlayacak hasar tespiti ve toparlanma sürecinde bol likidite ve düşük faiz ortamı gelişmekte olan ekonomiler için güzel bir sıçrama noktası olabilir. Yatırım ve risk iştahlarının yeniden canlanacağı dönemde var olan geniş finansal koşullar ülkemiz için önemli bir fırsat.
Katma değerli üretime ağırlık veren bir ekonomik modelin inşası yönünde atılacak adımlar büyük önem taşıyor.
Yılın geri kalanında görünümün ve ana makroekonomik verilerin nasıl gerçekleşeceği neredeyse tamamen salgının kontrol altına alınma süreci ile alakalı. Süreç ne kadar erken biterse hasar tespiti o kadar çabuk yapılacak ve toparlanma süreci o kadar hızlı başlayacak.
YORUM YAZ